Bugün 3 aralık. Takvimden bir yaprak daha düşeceği herhangi bir gün daha işte.. rengi, kokusu olmayan herhangi bir gün. Diğer günlerden hiçbir farkı yok! Bundan sonrada hiçbir farkı olmayacak. Madem öyle, neden 3 aralık başlığıyla bu yazıyı yazmaya koyuldum? Açıklayacağım, hiç kuşkunuz olmasın açıklayacağım.
İnsanlar geliştikçe her guruptan yada kesimden insanın veya diğer canlıların farkına varır. Farkına vardığı şeylerle eskilerin deyişiyle hemhâl olur, hiç sevmediğim moda deyimiyle empati kurar, anlayacağımız biçimde söyleyecek olursak onun gözüyle bakmaya çalışır. Kişiliğine bürünmeye çalıştığı kişi veya diğer canlıların gözüyle görmeye başladığı anda sorunlara çözüm aramayada başlar. Aramakla kalmaz, konunun tekrar tekrar anılması ve unutulmaması için özel gün veya günler ilan eder. 3 aralık böyle bir amacın gündemde tutulmak istendiği dünya engelliler günüdür. Yeni sayılacak bir geçmişe sahiptir.
1992 yılında Birleşmiş Milletler aldığı bir kararla, 3 Aralık gününü “Uluslararası Engelliler Günü” olarak ilan etti. Bu kararın ardından BM İnsan Hakları Komisyonu 5 Mart 1993 tarihli ve 1993/29 sayılı bildirisi ile üye ülkelerce 3 Aralık gününün “engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması” amacıyla tanınmasını istedi. Ve o günden beri, 3 Aralık “engelliler günü” olarak bilinmektedir.
Bugünlerde kutlamalar düzenlenir, engelli sorunları dile getirilir, haklarından söz edilir, yeni gelişmelerden haberler verilir. Bütün bunlar salonlarda, dört duvar arasında yapılır. Hiçbir zaman sokağa inilmez ve gerçek hayatla buluşulmaz. Gerçek hayat acıtır. Kimse kusura bakmasın ama bende gerçek hayatın bir temsilcisi olarak canınızı, yüreğinizi acıtacağım. Bunu yaparken engellilerin acınacak kişiler oldukları sonucunu çıkarmayın. Sadece kendinizi onların yerine koyun.
*Siz hiç tekerlikli sandalyede oturup, bir topun, bir kelebeğin, yada bir hırsızın peşinden koşmayı denediniz mi?
*Siz hiç gözlerinizi bağlayıp annenizi, sevgilinizi, oğlunuzu, kızınızı görmeyi denediniz mi? Karanlık sizi korkutur mu yoksa? Karanlıkta kulaklarınız her sese daha mı duyarlı olur?
*Siz hiç kollarınızı bağlayıp birinin size yemek yedirmesini, su içirmesini beklediniz mi? Yemeği kaşıktan düşürmeden yiyebilir, suyu bardaktan dökmeden içebilir misiniz hiç düşündünüz mü?
*Siz hiç konuşmayıp şarkılar söylemek istediniz mi?
*Siz hiç duymayıp kordon da martıların sesini dinlemek istediniz mi?
*Siz zihinsel engellilere zihinsel engelli demek yerine, geri zekâlı, yada deli demeyi mi tercih ediyorsunuz?
*Siz hiç engelli bir yakınınıza, arkadaşınıza baktınız, ilgilendiniz, ona yardımcı oldunuz mu?
*Siz hiç küçük bir çocuğu tekerlikli sandalyesinden kucaklayarak alıp belediye otobüsüne bindiniz mi?
Bunları yapmadan bu kişiler üzerinden tezler yazıp profesör olsanız bile yaramıza merhem olamazsınız. Onun için kutlamalar veya anmalar artık geniş kitlelere seslenmelidir. Komisyonlar, komiteler kurulup, yalnız olan engelliler başta olmak üzere bütün engellilerle buluşulmalıdır. Ondan sonra her engellinin dilek ve görüşleri doğrultusunda projeler üretip uygulamaya konulmalıdır.
Bence öncelikli iki konu var. Biri kentsel fiziki yapı, ikinciside trafik ve ulaşım sorunu. Diğer konularıda anmak isterim. Mesela eğitim ve istihdam bunlarla atbaşı gidecek konular. Bu konuları sırası geldikçe anmak üzere bugün ilk iki konu üzerinde önerilerde bulunalım.
Kentsel fiziki yapı konusunda yapılabilecekler:
1: Resmi ve kamuya açık çok katlı özel binalarda rampa ve asansör şartı. Asansör ve rampa genişlik ve uzunluklarıyla rampaların eğim derecesi ve bu binaların zemin kayganlık denetimi.
2: Bütün okul ve sağlık kuruluşlarının özürlü kullanımına uygun hale getirilirken yasak savma türünden göstermelik uygulamaların yapılmasına göz yumulmaması.
3: Yeni konut yapımında yangın merdiveni mecburiyeti gibi hasta, engelli ve yaşlı insanların taşınması için kat asansörü ile merdivenlerin bir bölümünde eğim derecesi denetimine uygun rampa şartı.
4: Mahalle muhtarlıklarının yakınına özürlü tuvaletleri.
Trafik ve ulaşım için yapılabilecekler:
1: Yaya geçidi işaretleriyle belirlenmiş trafik ışıkları olmayan karşıdan karşıya geçiş yerlerinde engellinin elle yakabileceği özel geçiş ışıkları.
2: Kaldırımlardaki engelli rampalarının ve trafik ışılarının olduğu yerlerdeki karşıdan karşıya geçiş çizgilerinin olduğu yaya geçitlerinin araçlarca işgalinin önlenmesi için ceza uygulamaları, bunun ispatlanabilmesi için mobese kameralarının konulması.
3: Şehirlerarası yolculuk yapacak engellilerin otobüslere binebilecekleri tıpkı uçaklardaki gezici merdivenler gibi gezici asansör bulundurma şartı.
Bütün bunlar bir çırpıda söylenebilecek birkaç örnek.
Salon kutlamaları, sığ siyasetçi mantığıyla hiçbir kültürel dayanağı olmayan, sırf görme engelli olduğu için eliyle darbuka ile ritim tutup, ağzıyla bağlama taklidi yaparak melodi çalan kişilerle program düzenlemekle üzerinize farz olan görevinizi yapmış sayılmazsınız.
İçinde bulunduğumuz ayın adı aralık. Aralık bildiğiniz gibi tam açık olmayan, başka bir deyişlede tam kapalı olmayan anlamını taşır. Tam olarak bir şey olmakta kararsız olan bir durumu anlatmanız istense, yada bazı durumlarda bir şeyleri belli bir tarih vermeden başınızdan atmak isteseniz ne dersiniz? “Bir aralık bakarız” dersiniz değil mi? Bu gün üç aralık, eh!.. bakın artık!..
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder