31 Mart 2014 Pazartesi

ÇİNGENELER VE TARİHLERİ -12

Tarih boyunca Yahudilerle birlikte soykırıma uğrayarak ortak bir kaderi paylaşan, fakat Yahudiler kadar dünyanın ilgisini çekemeyen Çingenelere ve onların tarihlerine yer verdiğim yazı dizimizi bu gün bitiriyoruz.

***

Avrupa Çingenelerinin yıllar öncesinden örgütlenmelerini başarmış olmalarına rağmen, ülkemizdeki Çingenelerin bunu henüz gerçekleştirememiş olduklarını görüyoruz. Aslında Avrupa Çingenelerinin bu örgütlenişini Avrupa’nın demokratik ortamının yanı sıra, oradaki Çingenelere yönelik baskılar ve misyonerlik faaliyetlerine bağlamak mümkündür. Almanya’da 1903’de Schlesien’de “Güneydoğu-Avrupa Misyonu” isimli örgüt kurulmuştur. Bunu 1913’deki merkezi Zürih’de olan “İsviçreli Çingeneler” teşkilatı takip etmiştir. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de daha sonraki zamanlarda bilhassa 1948-1983 yılları arasında pek çok farklı Çingene örgütleri teşekkül etmiştir. 1955’den itibaren de Çingene konferansları başlatılmıştır. Sonra Nisan 1971’de Londra’da “1.Enternasyonal Çingene Konferansı” tertip edilmiştir. Bu konferansa 14 ülkeden delegeler katılmıştır. Konferansın başkanlığını Yugoslav delegesi Slobodan Berberski yapmıştır. Konferansın ana konusunu, bilhassa Almanya’daki Çingenelere yönelik ırkçı cinayetler, maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamalar, hakaretler ve Çingenelerin kullandığı kamp alanlarının kanunsuz bir şekilde yasaklanması teşkil etmiştir. Ayrıca bu konferansta Avrupa Çingenelerinin genel sorunları da dile getirilmiştir. Nisan 1978’de ise Genf şehrinde “2. Dünya Çingene Konferansı,” 26 ülkeden gelen 120 delegenin iştirakiyle gerçekleşmiştir. On iki oturumdan oluşan bu konferansta dünya Çingenelerinin genel sorunları tartışılmıştır. Konferans, bütün oturumların başkanlığını yapan Dr. Jan Cibula’nın “Genf Açıklaması” olarak isimlendirilen şu ifadesiyle son bulmuştur: “Ben Çingene doktorum. İnsanları fakir, zengin, beyaz ya da siyah diye ayırmaksızın iyileştiriyorum. Hiç bir ayırım yapmaksızın herkese gerekli ilaçları, bilgimi ve kalbimi veriyorum... Biz insani dünyada insani varlığımızla yaşamak istiyoruz. Biz cemiyetin (örgütün) kapısını açtık. Kapalılığı gerimizde bırakmak, eski günahlarımızı unutmak istiyoruz. Biz güneşin altında bir yer istiyoruz. Karanlık dünyamızda, çocuklarımızın iyiliği elde etmesi, kültürümüzü herkese-bizim dışımızdaki herkese sunabilmeleri için aydınlık bir hava arzuluyoruz.”

Dünyada Çingenelerin böyle bir isteği varken, bunun için örgütlenebiliyorlarken ülkemizde tam tersine modern kentleşme biçimiyle birlikte yerleşik Çingeneler tecrit edilir duruma gelmişlerdir. Klasik kentleşme modelinde aynı mahallede oturabilen yerleşik Çingeneler kentsel dönüşümle yerlerinden yurtlarından olduğu gibi tekrar iskân edilmeyi bekler duruma gelmişlerdir.

Göçebe Çingeneler eğitim ve istihdam konusunda pek zorluk çıkarmadıkları için öğrenmeyi ve çalışmayı pek sevmediği düşünülür. Bu yüzden onlara bir takım işlerin doğal çalışanı olarak bakılır. Örnek vermek gerekirse; katı çöp atıklarını toplama işini örnek verebiliriz. Son zamanlarda yerel yönetimlerin katı çöp atıklarını diğer çöplerden ayırmak için birden fazla çöp tankları koyduklarını gördük. Okunmuş gazete ve dergilerden, kullanılmış cam ve pet şişe ile plastik ürünlere kadar ayrıştıran çöp tanklarını herkesin açması mümkün olamadığı için göçer Çingeneler katı çöp atığı toplayıcılığı yapamadılar. Tekrar eskiye dönüldü. Bu kez de katı çöp toplayıcılığı bir sektöre dönüştü. Anadolu’dan gelen uyanık girişimciler, katı çöpleri toplamak için gene geldikleri şehirlerden çocukları getirerek çalıştırdılar.  Büyük şehirlerde giderek artan marketler bu iş için bulunmaz kaynaktı. Sokak araları Çingenelere kaldı tabii.
Bizde onlar sayesinde tıpkı gelişmiş ülkeler gibi kağıt, cam ve plastiği sanayiye yeniden kazandırmış oluyoruz. Böylelikle çoğunun ham maddesini ithal etmekten ve döviz harcamaktan kurtuluyoruz.

Bu alan bir israf kaynağıdır. Her sene tonlarca kâğıt, cam ve plastik kaybolup gidiyor. Buna hala seyirci kaldığımızı söyleyelim. Sözün burasında böyle bir israfı bilmeyerekte olsa önledikleri için Çingeneleri takdir etmek gerekmez mi? Aslında Belediyeler Çevre Bakanlığıyla elele verip gerçekte bir çeşit çevre temizliği yapan Çingenelerin bu hareketini bir sisteme dahil etmelidirler. En fazla kağıt, en fazla plastik, en fazla cam toplama ödülleri verilebilir.


Dizi yazımızın sonuna ünlü Çingeneleri sunmak isterim. Bir çoğunu biliyorsunuz.
Ama içlerinden bir çoğunun da Çingene olduğunu okuyunca şaşıracaksınız. Ne fark eder? Önemli olan önce kendine, sonra herkese faydalı, insan sever, yurt sever, ilkeli insan olmak değil mi?


İŞTE ÜNLÜ ÇİNGENELER 

* Türkan Şoray (Sinema sanatçısı)
* Kibariye (Ses sanatçısı)
* Ebru Gündeş (Ses sanatçısı)
* Hüsnü Şenlendirici (Klarnetçi)
* Adnan Şenses (Ses sanatçısı)
* Sibel Can (Ses sanatçısı)
* Sibel Turnagöl (Oyuncuşarkıcı)
* Sadri Alışık (Sinema sanatçısı)
* Safiye Ayla (Ses sanatçısı)
* Muazzez Ersoy (Ses sanatçısı)
* Nalan Altınörs (Ses sanatçısı)
* Burhan Öcal (Ritim ustası)
* Kadri Şençalar (Sanatçı)
* Mustafa Kandıralı (Klarnetçi)
* Orhan Gencebay (Besteci ve ses sanatçısı)
* NİHAT ERİM:
Anayasa Profesörü. 1971 yılında Kocaeli Milletvekili olarak girdiği Meclis´te hükümeti kurmakla görevlendirildi. Erim, 26 Mart 1971´de kurduğu hükümetin Başbakanı oldu. Türkiye´nin 12. Başbakan´ı olarak politika tarihine geçti.
* ATİLLA KARAOSMANOĞLU: Nihat Erim´in hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Karaosmanoğlu o sıralarda Dünya Bankası´nda Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Ekonomiyi düzeltmek için Türkiye´ye çağırılmıştı.
* LALE AYTAMAN: Türkiye´nin ilk kadın valisi. 1991´de Muğla Valiliği´ne atanmıştı.
* TURAN GÜNEŞ: Anayasa Profesörü. Ecevit Hükümeti´nde Dışişleri Bakanlığı yaptı.
* PROF. DR. HİKMEK ŞİMŞEK:
Ünlü Orkestra şefi. (5 Şubat 2006´da öldü)
* SADİ SOMUNCUOĞLU: DSP-MHPANAP Koalisyon Hükümeti´nde Devlet Bakanlığı yaptı. MHP´li.
* PROF. DR. HURŞİT GÜNEŞ: 2005´te Deniz Baykal´a karşı CHP Genel Başkanlığı´na adaylığını koydu. 

Dizi yazımız burada sona eriyor. Muhakkak ki bu yazımızın bir takım kusurları vardır. Eksik gördüğünüz, anlatılmamış pek çok konu aklınıza gelebilir. Ya kaynak yetersizliğinden, yada konunun dağılmaması amacıyla yazıya bu şekilde yön vermek zorunda hissetim kendimi. Umarım hoş görürsünüz.



BİTTİ


Yayın Tarihi: 19.03.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder