Yazı dizimizin giriş bölümü diyebileceğim ilk bölümde yeni
bir anayasa hazırlanma aşamasında engelliler olarak katkıda bulunmak
istediğimizi vurgulamış, anayasa yapmanın temel esasları üzerinde durmuş,
cumhuriyet tarihi boyunca 3 kez, Osmanlı geçmişimizle birlikte 5 kez anayasa
yaptığımızı ve anayasaların incelenirse özgürlüğe gidişin kilometre taşları
olduğunun görüleceğini belirtmiştim.
İlk anayasanın kabul edildiği 1876 yılından günümüze kadar
yaptığımız 5 anayasadan sonra 6.’sını yapma aşamasına olduğumuz ve çok
istediğimiz ilk sivil anayasayı umarım ki büyük uzlaşma ile tek parti dayatması
olmadan daha özgür bir gelecek için yapmayı başarırız. Diyorum ya, umarım;
çünkü bizde uzlaşma kültüründen pek söz edilemez.
Bugüne dek yaptığımız anayasalarımızı incelediğimiz yazı
dizimize kaldığımız yerden devam edelim.
***
Darbeci anlayışlarla kesintiye uğratılan demokrasimiz bundan
dolayı gelişmemiştir. 1961 anayasasının rejimi koruyan diğer esaslarına hiç
itirazım yok. Daha sonra 1982 anayasasıyla yetkileri arttırılacak olan Milli
Güvenlik Kurulunun oluşturulması bence demokrasiye güvensizliğin işaretidir.
Devam edelim.
“Yukarıda da
belirtildiği gibi, hukuk devleti ilkesi ilk kez bu Anayasa’da ifade edilmiştir.
Devletin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi tutulmasını gerektiren bu
ilke, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu”
biçimindeki hükümle Anayasada açıkça düzenlenmiştir. Yargı alanındaki en önemli
yeniliklerden biri olan Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu ve yasaların anayasaya
uygunluğunu denetleme yetkisinin bu mahkemeye verilmesi de hukuk devleti
ilkesinin yaşama geçirilmesi açısından önemlidir. Böylece yalnızca idarenin
işlemleri değil, yasalar da yargı denetimi içine sokulmuştur. Seçim yargısının
da anayasal güvenceye kavuşturulması hukuk devleti ilkesiyle ilgili bu
Anayasada yer alan bir diğer önemli yeniliktir. Bundan başka yargıçların altmış
beş yaşından önce kendi istekleri dışında emekliye ayrılamaması; yargıçların
özlük işlerine bakmak üzere Yüksek Hakimler Kurulu’nun kurulması gibi
mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesine ilişkin düzenlemeler de hukuk
devleti ilkesinin gerçekleştirilmesini sağlayan hükümler arasındadır.”
Anayasa değişikliği referandumuyla YSHK kanununda yapılan
değişikliği dikkate alınmalıdır. Buradan şu anlaşılmalıdır; yeni anayasada
hükümetler daha denetlenmez olacaklardır. Çıkacak yeni anayasa halkın
egemenliği adına meclisin denetlenememesi, buna bağlı olarak hükümetlerin
gücünün arttırılması söz konusu olacaktır. Temsili demokrasi kültüründe bu
belki yeterli kabul edilebilir. Fakat çağımız temsili demokrasiyi aşmış,
katılımcı demokrasiye geçmiştir. Hele hele internet denen hızlı iletişim ve
bilişim çağında toplumu eski toplum zaaflarına sahip zannedip eski alışkanlıklara
bağlı kalarak yönetmek mümkün olamayacaktır. Siyasi parti liderlerinin partiyi
ve ülkeyi diledikleri gibi yönetebilmek için kendilerinin aday adayları
arasından seçip aday yaptığı adaylar seçildikleri zaman milletin vekili olamaz,
partinin ve liderinin memuru olmaktan öteye gidemezler. Şu anda olan budur. Bu
yıl yapılan genel seçimdeki adaylar kimi partilerde eğilim yoklamaları yada
delegelerce belirlendi. Bunun toplam milletvekili sayısındaki sayısı ne kadardı
acaba? Buda temsili demokrasinin nasıl kötüye kullanılabileceğini gözler önüne
seriyor. Temsili demokrasi aslına bakarsanız iflas etmiş durumdadır. Artık
katılımcı demokrasi ülkemiz içinde birinci şart durumuna gelmiştir. Merkezin
baskısının azaldığı, yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir yönetim şekli
katılımcı demokrasiye geçişte kolaylık sağlar. Yalnız burdada bir açmaz var:
ayrılıkçı odakların güçlü olduğu yerlerdeki yerel yönetimlerin güçlenmesi
üniter devleti zayıflatır. Hatta bu iş parçalanmaya kadar gidebilir. Burada çok
uyanık olmak lazım.
Tekrar anayasaya dönelim.
1961 Anayasası 1971
ve 1973 yıllarında önemli değişikliklere uğramıştır. Bakanlar kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi; üniversite özerkliğinin
zayıflatılması; TRT’nin özerkliğinin kaldırılması; Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin oluşturulması; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kurulması ve
asker kişilerle ilgili eylem ve işlemlerin yargısal denetiminin Danıştay’dan
alınıp bu mahkemeye verilmesi; sivillerin askeri nitelikte olmayan suçlardan
dolayı yargılanmasının olanaklı hale getirilmesi; bütün temel hak ve
özgürlükler için geçerli olan genel bir sınırlama maddesi konması; sınırlama
nedenlerinin artırılması söz konusu değişikliklere örnek olarak verilebilir.
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder