Önceki yazımızı şöyle bitirmiştim:
“Ben dinime saygılı, belki her ibadete değil ama
yetişebildiğim ibadetleri yerine getirmeye çalışan biriyim. Lakin din kisvesi
altında yenilen herzeleri de görürüm. Son örnek ebediyete göç eden rahmetli bir
siyasetçimizin çocuklarının verdikleri miras kavgasıdır. Ortaya konamayan
yolsuzluklar bir ölümün ardından kendiliğinden kamuoyunun bilgisine dahil
oldu.”
Yazımızın bu bölümüne başlarken hemen belirtmeliyim bilimsel
sığlık toplumun her katmanına kazanç hırsı yükler. Bu yüzden vereceğim örnek
çok kişinin hoşuna gitmeyecektir. Ama durum bu; ne yapabilirim? Şu
kıyaslamayı yapmaya kimse yer verecek şekilde yaşamasaydı, herkes ‘olduğu gibi
görünseydi’ samimi davranmış olmaz mıydı?
Örneğe bakın bakalım. Bakın ve üzülmeyin de göreyim;
“ATEİSTİN
BİRİ-DİNCİNİN BİRİ”
Ateistin biri, kitaplarıyla edindiği servetini yoksul çocuklara adadı.
Ölümünden sonra kendisi için şatafatlı mezarlar yapılmadı; yeri bilinmiyor. Ama yüzlerce yoksul çocuğa, onun bıraktığı eserlerin geliriyle halâ eğitim olanağı sağlanıyor.
Dincinin biri, akıl almaz ve şaibeli bir servetin sahibi oldu.
Şatafatlı düğünler, ailesinin lüks hırsı ve kendisine emanet edilen trilyonlar, kendi partisi tarafından bile sorgulandı. Mahkeme kendisini suçlu buldu; talebeleri O’nu kurtarmak için özel yasa çıkardı. Bugün evlâtları o şaibeli mal varlığı için birbirine düştü..!”
Ateistin biri, kitaplarıyla edindiği servetini yoksul çocuklara adadı.
Ölümünden sonra kendisi için şatafatlı mezarlar yapılmadı; yeri bilinmiyor. Ama yüzlerce yoksul çocuğa, onun bıraktığı eserlerin geliriyle halâ eğitim olanağı sağlanıyor.
Dincinin biri, akıl almaz ve şaibeli bir servetin sahibi oldu.
Şatafatlı düğünler, ailesinin lüks hırsı ve kendisine emanet edilen trilyonlar, kendi partisi tarafından bile sorgulandı. Mahkeme kendisini suçlu buldu; talebeleri O’nu kurtarmak için özel yasa çıkardı. Bugün evlâtları o şaibeli mal varlığı için birbirine düştü..!”
(Özellikle isim vermedim; önemli olan konumuza örnek olan
olaylardır. Olaylarda gerçektir. Olaylardaki isimlerini anmadığım kişilerde
toplumun o kadar bildiği kişilerdir ki, en küçük bir ima bile isimlerini anmak
gibi olurdu.)
Ya, işte böyle. Paranın dini imanı yoktur boşuna dememişler.
Herkesi yoldan çıkarmaya gücü yeter.
Şimdide ülkemizde sevindirici bir gelişmeden söz edeceğim.
Boğaziçi Üniversitesi görme engellileri düşünmüş. Nasıl mı? Buyurun epey bir
süre önce Radikal gazetesinde çıkan haberi okuyalım, nasıl olduğunu öğrenelim.
“GÖRMEZLERE SESLİ
KİTAP”
Boğaziçi Üniversitesi’nin Türk Telekom’un desteğiyle kurduğu
sesli kütüphane, görme engellilerin yüzlerce kitap arasından istediklerini
dinlemelerini sağlıyor.
Radikal gazetesi projeyi, merkezin direktörü Engin
Yılmaz’dan dinledi ve haberleştirdi.
Yönetmenliğini Gürkan Kurtkaya’nın yaptığı reklam filmi Kiev
de çekilmiş. 20 gün süren çekimlerde 18. yüzyılın Rusya’sı canlandırılmış,
hatta Suç ve Ceza’daki saman pazarı yeniden inşa edilmiş.
Boğaziçi GETEM’in (Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim
Laboratuvarı) telefonları susmuyordu. Türk Telekom’un desteğiyle
kurdukları ‘Telefon Kütüphanesi’ açılmıştı. Merkezin görme engelli
direktörü Engin Yılmaz, telefonu açıyor, ekranı kapalı bir bilgisayar
karşısında üye olmak isteyen bir kullanıcıdan aldığı bilgileri
giriyor: ‘Adınız? Soyadınız?’ Bilgisayarının ekran okuyucusu, hızlı
hızlı ekrandaki bilgileri okuyor. Yılmaz, soruyor: ‘Görme engelli misiniz?
Hayır mı? Telif haklarından dolayı yalnızca görme engelliler kullanabiliyor.
Evet... Özür dilerim.’
Röportaj sırasında görme engelli olmayan ama kütüphaneden
yararlanmak isteyen birkaç kişi daha arıyor. Projenin popülaritesinin
artmasında, Türk Telekom’un Kiev’de çektiği çarpıcı reklamın da etkisi olduğu
şüphesiz. Reklamda, telefondan Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını dinlerken
Raskolnikov’u hayal eden bir görme engelli canlandırılıyordu, ben bugünde
hatırlıyorum.
YEMEK KİTABINDAN
FOUCAULT’YA
Aslında GETEM, 2006’dan beri internetten sesli kütüphane
hizmetini sunuyor. 11 bin eser var e-kütüphanelerinde, hepsini gönüllü
okuyucular seslendirmiş. 2500 görme engelli üye, bu dosyaları internetten
indirip bilgisayardan dinleyebiliyor. Yemek kitabından çocuk kitaplarına,
Foucault’dan radyo tiyatrolarına her şey var...
Uzak illerden insanlar arıyor,
-Sayenizde hayata bağlandım diyor.
-Belki de onları dışarı açan tek şey bu diyor Yılmaz.
Herkesin kendisine kitap okuyacak biri olmuyor hayatında. Kişi, aslında bir
şeyleri bağımsız olarak, tek başına yapabildiğinde müthiş bir güven kazanıyor.
Körlüğün doğru imkânlarla kötü bir şey olmadığını o zaman anlıyor,
erişebilirliğin ne olduğuyla bu şekilde tanışıyor”
Bir ara bu reklam ekranlarda çok yer tutmuştu. Devam etseler
keşke. Bu reklamla istedikleri yardımı daha kolay alabileceklerini düşünüyorum.
Yardımda ne biliyor musunuz? Düzgün okuyabilenlerin okudukları kitapları sesli
okuyarak kayıt yapmaları.. birde ders kitapları özellikle sesli okunmalı. Çünkü
görme engelli öğrencilerin bu konuda şikâyetleri çok. İşte bunları olsun
çözümlemek ve görme engellilerin taleplerine cevap verebilmek için
gönüllülerden yardım istiyorlar.
NASIL GÖNÜLLÜ OKUYUCU
OLUNUR?”
“Gönüllü okuyucu olmak için, GETEM’in internet sitesindeki
formu doldurduktan sonra beş dakikalık bir deneme kaydı yolluyorsunuz. Sonra,
listeden okumak istediğiniz kitabı
seçerek sesinizi kaydediyor, CD ile üç ay içinde GETEM’e ulaştırıyorsunuz. Okuduğunuz kitap, GETEM’in dışında birçok sesli kütüphanenin arşivine de giriyor.”
seçerek sesinizi kaydediyor, CD ile üç ay içinde GETEM’e ulaştırıyorsunuz. Okuduğunuz kitap, GETEM’in dışında birçok sesli kütüphanenin arşivine de giriyor.”
BİTTİ
Yayın Tarihi: 22.07.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder