Bir çok maddesi değişmiş olsa da bugün yürürlükte olan 1982
Anayasası’nın temel özelliklerini incelemeye başlayalım.
***
“Cumhuriyetin temel
nitelikleri Anayasanın 2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, ‘Türkiye
Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan
haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.’
Başlangıç ilkeleri,
toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı: 1982 Anayasası
Başlangıç bölümünü anayasa metnine dahil saymakta; 2. madde de başlangıçta
belirtilen temel ilkelere atıfta bulunmaktadır. Edebi bir dille yazılmış ve
anayasa koyucunun dünya görüşünü yansıtan Başlangıç bölümünden çıkarılabilecek
ulusal egemenlik, güçler ayrılığı, Atatürk milliyetçiliği anlayışı gibi ilkeler
Cumhuriyetin nitelikleri arasında kabul edilmektedir. ‘Toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde’ ifadesi ise somut bir içeriğe sahip
olmadığından ancak Anayasanın diğer maddelerini yorumlamada göz önünde
bulundurulabilir.”
1982 anayasası 1924 anayasası gibidir, yer yer somut
içerikten uzaklaşır. 1924 Anayasası bir kuruluş ve modernleşme anayasasıdır.
Toplumsal veri çok fazla olmadığı için soyut içerikle hedefe yürüyüşü
gerçekleştirmiştir. 1982 anayasası ise giderek keskin bıçak gibi ikiye ayrılmış
toplumu birleştirmek için soyut kavramları seçmiştir.
1982 anayasasında yer bulan ‘Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde’ sözleriyle
anlamını bulan kavram, Anayasanın diğer maddelerini de bağlayıcı nitelik
taşımaktadır. Bütün esaslar bunun üzerine kurulmuştur. Atatürk milliyetçiliği
anlayışı bundan ayrı düşünülemez. İfadesini ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ sözünde bulan Atatürk milliyetçiliği
yalıtılmış, içindeki diğer unsurlara kapalı, bir milliyet ve bir ırkçı anlayışı
değildir. Bu açıdan bakılırsa ikiside soyut içeriklerdir ve toplum idaresinde
ideal oluşturmaktadırlar. 1961 anayasası somut öğelerle toplumsal hakları
arttırınca ortaya çıkan hak arayışları ve yükselen ayrımcı sol fikirler 1982
anayasasının bu soyut içeriğiyle durdurulmak istenmiştir.
Atatürk
milliyetçiliğine bağlı devlet: ‘Atatürk milliyetçiliğine bağlılık’
devletin hangi milliyetçilik anlayışına sahip olduğunu göstermektedir. Bu
milliyetçilik, ırk, din, mezhep esasına değil, kültür birliğine ve birlikte
yaşama istek ve iradesine dayanır. Dolayısıyla Atatürk milliyetçiliği ırkçı ve
şovenist bir nitelik taşımaz. Anayasanın 66. Maddesi de bunu desteklemektedir.
Bu madde uyarınca, ‘Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes
Türk’tür’. Bunun anlamı, ulusun parçası olmanın tek ölçütünün hukuki bir bağ olmasıdır.
‘Atatürk milliyetçiliğine bağlılık’ aynı zamanda devletin ulusal (Ulus-Devlet)
niteliğine de işaret etmektedir. Bunun Anayasadaki yansımalarından biri,
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğuna yönelik düzenlemedir.
Bu hüküm, devletin tek bir ulusa, Türk Ulusuna dayanmasını ifade eder. Türk
Ulusu, yukarıda da belirtildiği gibi, sübjektif millet anlayışına göre
tanımlanmıştır. Söz konusu düzenleme uyarınca, Ülkenin ve ulusun birliği
anayasa ile güvence altına alınmıştır. Resmi dilin Türkçe olduğuna ilişkin
düzenleme de, Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesinin bir başka hukuki
sonucudur. Bu düzenleme, resmi yazışma ve işlemlerin Türkçe yapılmasını zorunlu
kılmakla beraber, vatandaşların özel yaşamlarında başka dilleri kullanmalarını
yasaklamaz.”
Anayasa koyucuları 1980 sonrasında çıkan post modernizmin
geleceğini sanki biliyorlardı. Yoksa bu kadar soyut milliyetçilik anlayışı
ortaya konmaz. Belkide Yugoslavya örneği (ki henüz parçalanmamıştı ama
bünyesindeki diğer milletler aşırı sırp milliyetçiliği nedeniyle iyice
ayrışmaya başlamıştı) bu konuda uyarıcı etkide bulunmuştur.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 06.07.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder