31 Temmuz 2015 Cuma

OSMANLIDAN CUMHURİYETE ANAYASALAR 6

Bir çok maddesi değişmiş olsa da bugün yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın temel özelliklerini incelemeye başlayalım.

***

“Cumhuriyetin temel nitelikleri Anayasanın 2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, ‘Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.’ 

Başlangıç ilkeleri, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı: 1982 Anayasası Başlangıç bölümünü anayasa metnine dahil saymakta; 2. madde de başlangıçta belirtilen temel ilkelere atıfta bulunmaktadır. Edebi bir dille yazılmış ve anayasa koyucunun dünya görüşünü yansıtan Başlangıç bölümünden çıkarılabilecek ulusal egemenlik, güçler ayrılığı, Atatürk milliyetçiliği anlayışı gibi ilkeler Cumhuriyetin nitelikleri arasında kabul edilmektedir. ‘Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde’ ifadesi ise somut bir içeriğe sahip olmadığından ancak Anayasanın diğer maddelerini yorumlamada göz önünde bulundurulabilir.” 

1982 anayasası 1924 anayasası gibidir, yer yer somut içerikten uzaklaşır. 1924 Anayasası bir kuruluş ve modernleşme anayasasıdır. Toplumsal veri çok fazla olmadığı için soyut içerikle hedefe yürüyüşü gerçekleştirmiştir. 1982 anayasası ise giderek keskin bıçak gibi ikiye ayrılmış toplumu birleştirmek için soyut kavramları seçmiştir. 

1982 anayasasında yer bulan ‘Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde’ sözleriyle anlamını bulan kavram, Anayasanın diğer maddelerini de bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Bütün esaslar bunun üzerine kurulmuştur. Atatürk milliyetçiliği anlayışı bundan ayrı düşünülemez. İfadesini ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ sözünde bulan Atatürk milliyetçiliği yalıtılmış, içindeki diğer unsurlara kapalı, bir milliyet ve bir ırkçı anlayışı değildir. Bu açıdan bakılırsa ikiside soyut içeriklerdir ve toplum idaresinde ideal oluşturmaktadırlar. 1961 anayasası somut öğelerle toplumsal hakları arttırınca ortaya çıkan hak arayışları ve yükselen ayrımcı sol fikirler 1982 anayasasının bu soyut içeriğiyle durdurulmak istenmiştir.

Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet: ‘Atatürk milliyetçiliğine bağlılık’ devletin hangi milliyetçilik anlayışına sahip olduğunu göstermektedir. Bu milliyetçilik, ırk, din, mezhep esasına değil, kültür birliğine ve birlikte yaşama istek ve iradesine dayanır. Dolayısıyla Atatürk milliyetçiliği ırkçı ve şovenist bir nitelik taşımaz. Anayasanın 66. Maddesi de bunu desteklemektedir. Bu madde uyarınca, ‘Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür’. Bunun anlamı, ulusun parçası olmanın tek ölçütünün hukuki bir bağ olmasıdır. ‘Atatürk milliyetçiliğine bağlılık’ aynı zamanda devletin ulusal (Ulus-Devlet) niteliğine de işaret etmektedir. Bunun Anayasadaki yansımalarından biri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğuna yönelik düzenlemedir. Bu hüküm, devletin tek bir ulusa, Türk Ulusuna dayanmasını ifade eder. Türk Ulusu, yukarıda da belirtildiği gibi, sübjektif millet anlayışına göre tanımlanmıştır. Söz konusu düzenleme uyarınca, Ülkenin ve ulusun birliği anayasa ile güvence altına alınmıştır. Resmi dilin Türkçe olduğuna ilişkin düzenleme de, Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesinin bir başka hukuki sonucudur. Bu düzenleme, resmi yazışma ve işlemlerin Türkçe yapılmasını zorunlu kılmakla beraber, vatandaşların özel yaşamlarında başka dilleri kullanmalarını yasaklamaz.”

Anayasa koyucuları 1980 sonrasında çıkan post modernizmin geleceğini sanki biliyorlardı. Yoksa bu kadar soyut milliyetçilik anlayışı ortaya konmaz. Belkide Yugoslavya örneği (ki henüz parçalanmamıştı ama bünyesindeki diğer milletler aşırı sırp milliyetçiliği nedeniyle iyice ayrışmaya başlamıştı) bu konuda uyarıcı etkide bulunmuştur.


DEVAM EDECEK



Yayın Tarihi: 06.07.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder