27 Haziran 2010 Pazar

ÇİNGENELER VE TARİHLERİ -6


Yazı dizisinin bu son bölümü diğer 5 bölüm nedeniyle uyarı aldıkları gerekçesiyle yayınlanmadı. Ayrıca Çingene demek yasalara aykırıymış. 
     
 ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE

Yardım amacıyla Filistin’e giden Marmara gemisine İsrail’in uluslar arası sularda saldırması üzerine yazdığım yazıda Yahudilerle Çingenelerin uğradıkları soykırımlar nedeniyle ortak kaderi paylaştıklarından söz edince, Çingeneler hakkında da yazmaya karar verdim. Yahudiler dünyada sahip oldukları ekonomik güç ile, kendilerini allayıp pullama şansını buldular. Böylelikle dünyaya kendilerini çok etkili biçimde kabûl ettirdiler. Çingenelerse bu imkâna hiçbir zaman sahip olamadıkları için çektikleri eziyete dünya her zaman sessiz kalmıştı. Bu 6 bölümlük yazı dizisini o amaçla hazırladım. Bugün okuyacağınız 6. bölümle,  dünyada Çingenelerin ülkelere dağılımıyla dünya Çingene konferansını konu edinerek dizi yazımızı bitiriyorum.

***   ***


Bu sonuçlar günümüz sonuçları değildir. Bugün bu rakamlar yerleşiklik ölçüsü esas alınırsa göçerliğin azaldığını görebiliriz. Aradan geçen zaman, nüfusta bir artışı beraberinde getirmiştir mutlaka. Nüfus sayısına ortalama %50 fark konulmalıdır.
Gene aynı araştırmaya göre Avrupa ülkelerinde durumun ne olduğunu görelim.
1970-1980 yılları arasında Avrupa'da takriben 4 milyon çingene olduğu hesaplanmıştır. Hindistan dışında Asya, Amerika ve dünyanın diğer yerlerindeki çingeneler ise 3-4 milyon olarak hesap edilmektedir. Böylece Hindistan hariç dünya çingenelerinin sayısı 7-8 milyon olarak tespit edilmektedir.
1988 yılındaki tahminlere göre Çingenelerin ülkelere göre dağılımı ve genel sayısı şöyledir:

Yugoslavya : 650.000
Romanya : 540.000
Türkiye : 500.000
Macaristan : 500.000
İspanya : 450.000
Rusya : 370.000
Bulgaristan : 300.000
Çekoslovakya : 200.000
Fransa : 90.000
İtalya : 90.000
Yunanistan : 50.000
İngiltere : 50.000
Federal Almanya : 50.000
Arnavutluk : 50.000
Portekiz : 50.000
Hollanda : 30.000
Belçika : 14.000
İrlanda : 10.000
İsviçre : 10.000
Avusturya : 9.000
İsveç : 8.000
Finlandiya : 6.000
Norveç : 4.000
Danimarka : 3.000
Doğu Almanya : 3.000                                                     ________________________________________                                                                            Toplam 4.487.000

Günümüzde Çingenelerin durumunu görelim şimdide.
Çingenelerin artık içinde yaşadıkları topluma entegre olmaya başlaması ve eski kimliğini tamamen terk etmiş olmasıdır. Biz çok sayıda olmasa da, eski yaşayışlarını, dillerini, kimliklerini tamamen terk edip yeni bir hayata başlayan esmer vatandaşlarımızın varlığına şahit olduk. Özellikle Çankırı elekçilerin çok fazla olduğu sanılan bir ilimiz olmakla beraber, burada eski kimliklerini devam ettirenlerin çok az olduğu görülmektedir (burada benim gözlemimi de eklemek istiyorum. Elektrik süpürgesinin yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte kentimizdeki süpürgeci Çingeneler işverenlikten işçiliğe gerilediler. Bir kısmı belediyelere girerek geri hizmetlerde, bir kısmı ya gündelik işlerde, yada küçük işletmelerde çalışmaya başladılar. Bir kısmı da işsiz güçsüz kaldılar. A.G.). Aynı şeyi pek çok ilimizde de görmek mümkündür. Dolayısıyla önceki yıllarda verilen rakamlara göre fazla bir artış olmamasının ana sebepleri bizce bunlardır

Bizde durum böyle. Ülkemiz planlı ekonomiden çıktığından beri herkes kaderine terk edilmiş durumdadır. Ülkemizde çok uzun süreden beri tamamen serbest piyasa kurallarına bağlı, insanı değil kârlılığı gözeten bir dünya görüşü hakim. İşsizlik herkesim için yaygın endişe kaynağıdır. Çingeneler de, değişen çağa göre geri kaldığı oranda, işsizliğe mahkûm olmaktadır. Eğitim seviyelerinin azlığı, ve örgütlenme bilinçlerinin olmayışı sorunlarını çözmelerine engel oluşturmaktadır. Avrupa da durum nasılmış, Çingenler bu konuda neler yapmışlar, birde onu görelim.
Avrupa Çingenelerinin yıllar öncesinden örgütlenmelerini başarmış olmalarına rağmen, ülkemizdeki Çingenelerin bunu henüz gerçekleştirememiş olduklarını görüyoruz. Aslında Avrupa Çingenelerinin bu örgütlenişini Avrupa’nın demokratik ortamının yanı sıra, oradaki Çingenelere yönelik baskılar ve misyonerlik faaliyetlerine bağlamak mümkündür. Almanya’da 1903’de Schlesien’de “Güneydoğu-Avrupa Misyonu” isimli örgüt kurulmuştur. Bunu 1913’deki merkezi Zürih’de olan “İsviçreli Çingeneler” teşkilatı takip etmiştir. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de daha sonraki zamanlarda bilhassa 1948-1983 yılları arasında pek çok farklı Çingene örgütleri teşekkül etmiştir. 1955’den itibaren de Çingene konferansları başlatılmıştır. Sonra Nisan 1971’de Londra’da “1.Enternasyonal Çingene Konferansı” tertip edilmiştir. Bu konferansa 14 ülkeden delegeler katılmıştır. Konferansın başkanlığını Yugoslav delegesi Slobodan Berberski yapmıştır. Konferansın ana konusunu, bilhassa Almanya’daki Çingenelere yönelik ırkçı cinayetler, maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamalar, hakaretler ve Çingenelerin kullandığı kamp alanlarının kanunsuz bir şekilde yasaklanması teşkil etmiştir. Ayrıca bu konferansta Avrupa Çingenelerinin genel sorunları da dile getirilmiştir. Nisan 1978’de ise Genf şehrinde “2. Dünya Çingene Konferansı,” 26 ülkeden gelen 120 delegenin iştirakiyle gerçekleşmiştir. On iki oturumdan oluşan bu konferansta dünya Çingenelerinin genel sorunları tartışılmıştır. Konferans, bütün oturumların başkanlığını yapan Dr. Jan Cibula’nın “Genf Açıklaması” olarak isimlendirilen şu ifadesiyle son bulmuştur: “ Ben Çingene doktorum. İnsanları fakir, zengin, beyaz ya da siyah diye ayırmaksızın iyileştiriyorum. Hiç bir ayırım yapmaksızın herkese gerekli ilaçları, bilgimi ve kalbimi veriyorum...Biz insani dünyada insani varlığımızla yaşamak istiyoruz. Biz cemiyetin (örgütün) kapısını açtık. Kapalılığı gerimizde bırakmak, eski günahlarımızı unutmak istiyoruz. Biz güneşin altında bir yer istiyoruz. Karanlık dünyamızda, çocuklarımızın iyiliği elde etmesi, kültürümüzü herkese-bizim dışımızdaki herkese sunabilmeleri için aydınlık bir hava arzuluyoruz.”
ATO/Ankara Ticaret Odası, yerinde bir hareket başlattı, Gönül Panayırı denen teşebbüsle ev ve iş yerlerindeki fazla eşyaları alıp ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor, hareket devam etmekte. Hafta başında buna dair tafsilatlı bir yazı kaleme aldık. O yazıyı kaleme alırken öteden beri rahatsızlığını yaşadığımız bir başka ihtiyaç daha aklımıza geldi.
Evlerde, iş yerlerinde, hatta okullarda okunmuş gazete ve dergilerle kullanılmış cam ve pet şişeler, plastik mamulat neredeyse bir problemdir. Gelişmiş ülkeler, kâğıt, cam ve plastiği sanayiye yeniden kazandırırlar. Buna dair ev ve mahallelerde tedbirler alınmıştır. Bizde ise bazı belediyelerin şehrin sokak başlarına koyduğu cam atma tankları çok fazla işe yaramadı, haylice uzaktalar ve sayıları da az. Halbuki bunların çoğunun ham maddesi dövizle ithal edilmekte..
Bu alanda büyük bir israf yaşanıyor.
Her sene yüz binlerce ton cam, kâğıt ve plastik kaybolup gitmekte.
Bu israfa milletçe seyirciyiz, veya müsrifliği milletçe işliyoruz. Ne kadar yazık! Bunlardan elde edilecek tasarrufla binlerce yoksul ev sahibi yapılır, on binlerce talebe okutulur.
Ancak vatandaş ne yapsın?
Ortada bir mekanizma yok. Cam şişeyi de plastiği de kâğıdı da mecburen çöpe veriyor.
Bundan dolayı böyle bir israfla mücadele ettikleri için Çingeneleri takdir ediyoruz. Sabahın erken saatinde kadınlı-erkekli sokaklardaki çöp bidonlarından çöplüklerden çuval çuval kâğıt, plastik, şişe, demir toplayarak sırtlanıp satıyorlar. Bu vatandaşlarımızı da tıpkı yaz-kış demeden büyük şehirlerin oto kavşaklarında gül pazarlayan Çingeneleri takdir ettiğimiz gibi takdir ediyoruz.
Belediyeler, Çevre Bakanlığıyla iş birliği yaparak aynı zamanda çevrecilik olan, kendiliğinden gelişmiş bu hareketi bir sisteme bağlamalı. 
Mesela, en fazla kâğıt, en fazla plastik en fazla cam toplayanlar ödüllendirilebilir. Belki temizlik işçileri dahi prim usulüyle işin içine katılmalı. Şehir uyurken sabahın köründe karı koca, oğul uşak atlı arabalarıyla mahalle mahalle atık madde arayıp toplumu israf günahından da kurtarmaya çalışan, o maddeleri yeniden ekonomiye kazandıran Çingeneler özendirilmeli, ödüllendirilmeli. Neden münasip motorlu vasıtalar değil de at ve ilkel araba? Bu insanlar ekmeklerini hangi şartlarda nereden çıkartıyorlar?
Görev Çevre Bakanlığınındır. 
Fotoğrafı hükümete taşıyıp gerekli tahsisatı almalı ve olaya eğilmelidir.
Yağmurda- yağışta, kavuran sıcakta gül satanlarına da, sabahın ayazında titreye titreye çuval çuval israfı yüklenip götürene de teşekkürler, esmer vatandaşlara teşekkürler.
Geçek gündem bu.
Gerçek gündem hayat.

***   ***

Yazımızın sonunda ünlü Çingeneleri sunmak isterdim. Bir çoğunu biliyorsunuz.
Ama içlerinden bir çoğunun da Çingene olduğuna okusanız, şaşardınız. Ne fark eder? Önemli olan önce kendine, sonra herkese faydalı, insan sever, yurt sever, ilkeli insan olmak değil mi? Maalesef bu isimleri kişileri rencide etmemek için veremeyeceğim. Şu iç sansür denen şeyi belki de onaylamayacak ve o meşhur Çingenelerin kimler olduğunu öğrenmek isteyeceksiniz. Buda en doğal hakkınız. Beni bağışlarsanız gazetemizin yayın hayatında herhangi bir güçlükle karşılaşmaması için bu listeyi vermeyeyim. Ararsanız bu konuda umduğunuzdan daha çok bilgi bulabilirsiniz.

Dizi yazımız burada sona eriyor. Muhakkak ki bu yazımızın bir takım kusurları vardır. Eksik gördüğünüz, anlatılmamış pek çok konu aklınıza gelebilir. Ya kaynak yetersizliğinden, yada konunun dağılmaması amacıyla yazıya bu şekilde yön vermek zorunda hissetim kendimi. Umarım hoş görürsünüz.


BİTTİ


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

***
Yayınlanmayan bu yazı böyle bitmişti. Oysa bir çok ünlü Çingenin adını yazının bu bölümüyle tepki görmemesi için çıkarmıştım. Aşağıya yazının bitirmek istediğim biçimini de ünlü Çingenelerin listesiyle ekliyorum.


***


Yazımızın sonunda ünlü Çingeneleri sunuyorum. Bir çoğunu biliyorsunuz. Ama içlerinden bir çoğunun Çingene olduğuna şaşıracaksınız. Ne fark eder? Önemli olan önce kendine, sonra herkese faydalı, insan sever, yurt sever, ilkeli insan olmak değil mi?

İŞTE ÜNLÜ ÇİNGENELER 

* Türkan Şoray (Sinema sanatçısı) 
* Kibariye (Ses sanatçısı) 
* Ebru Gündeş (Ses sanatçısı) 
* Hüsnü Şenlendirici (Klarnetçi) 
* Adnan Şenses (Ses sanatçısı) 
* Sibel Can (Ses sanatçısı) 
* Sibel Turnagöl (Oyuncuşarkıcı) 
* Sadri Alışık (Sinema sanatçısı) 
* Safiye Ayla (Ses sanatçısı) 
* Muazzez Ersoy (Ses sanatçısı) 
* Nalan Altınörs (Ses sanatçısı) 
* Burhan Öcal (Ritim ustası) 
* Kadri Şençalar (Sanatçı) 
* Mustafa Kandıralı (Klarnetçi) 
* Orhan Gencebay (Besteci ve ses sanatçısı) 
* NİHAT ERİM: Anayasa Profesörü. 1971 yılında Kocaeli Milletvekili olarak girdiği Meclis´te hükümeti kurmakla görevlendirildi. Erim, 26 Mart 1971´de kurduğu hükümetin Başbakanı oldu. Türkiye´nin 12. Başbakan´ı olarak politika tarihine geçti. 
* ATİLLA KARAOSMANOĞLU: Nihat Erim´in hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Karaosmanoğlu o sıralarda Dünya Bankası´nda Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Ekonomiyi düzeltmek için Türkiye´ye çağırılmıştı. 
* LALE AYTAMAN: Türkiye´nin ilk kadın valisi. 1991´de Muğla Valiliği´ne atanmıştı. 
* TURAN GÜNEŞ: Anayasa Profesörü. Ecevit Hükümeti´nde Dışişleri Bakanlığı yaptı. 
* PROF. DR. HİKMEK ŞİMŞEK: Ünlü Orkestra şefi. (5 Şubat 2006´da öldü) 
* SADİ SOMUNCUOĞLU: DSP-MHPANAP Koalisyon Hükümeti´nde Devlet Bakanlığı yaptı. MHP´li. 
* PROF. DR. HURŞİT GÜNEŞ: 2005´te Deniz Baykal´a karşı CHP Genel Başkanlığı´na adaylığını koydu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder