ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE
Bugünkü yazıma Hasan Hüseyin’in bir şiiriyle başlamak istiyorum. Bu şiiri özellikle seçtiğimi önce şiirin adını görünce, sonrada şiirin tamamını okuyunca anlayacaksınız.
Önce şiiri okuyalım sonra üstüne söyleyeceklerim var.
***
DAHAVIN ÖBÜR YÜZÜ FİLİSTİN
Sen bir nazi kurbanıydın
Yahudi
Fırınlanmış çığlıktın
Sardı acın dünyamızı yıllarca
Kara bir duman gibi
Acı çektim seninle
Yahudi
Başkaldırdım senin için
Tükürdüm suratlarına nazi kasaplarının
Savundum seni
Savundum insan yüzünün güzelliğini
Savundum insan sesinin güzelliğini
Savundum insan yüzlü dünyamızın güzelliğini
İnsan sesli dünyamızın güzelliğini
Savundum sende beni
Yahudi
Bende dünyamızın güzel geleceğini
Şimdi artık hepsi boş
Bir filistin cellâdısın şimdi sen
Yahudi
Bir azgın emperyalizmin
Kanlı elisin
Savunamam seni artık
Yahudi
Sevemem seni artık
Çirkinsin sen
Kötüsün sen
Pissin sen
Sırtlana dişlettiğin etini
Güvercinden kopartmak isteyensin
Dahav’ın öbür yüzü filistin...
Hasan Hüseyin
Sen bir nazi kurbanıydın
Yahudi
Fırınlanmış çığlıktın
Sardı acın dünyamızı yıllarca
Kara bir duman gibi
Acı çektim seninle
Yahudi
Başkaldırdım senin için
Tükürdüm suratlarına nazi kasaplarının
Savundum seni
Savundum insan yüzünün güzelliğini
Savundum insan sesinin güzelliğini
Savundum insan yüzlü dünyamızın güzelliğini
İnsan sesli dünyamızın güzelliğini
Savundum sende beni
Yahudi
Bende dünyamızın güzel geleceğini
Şimdi artık hepsi boş
Bir filistin cellâdısın şimdi sen
Yahudi
Bir azgın emperyalizmin
Kanlı elisin
Savunamam seni artık
Yahudi
Sevemem seni artık
Çirkinsin sen
Kötüsün sen
Pissin sen
Sırtlana dişlettiğin etini
Güvercinden kopartmak isteyensin
Dahav’ın öbür yüzü filistin...
Hasan Hüseyin
***
1939-1945 yılları arasında milyonlarca insanın ölümüne yol açan ikinci dünya savaşı sırasında Almanya’da yükselen ırkçılık sonucunda Yahudi ve Çingenelere karşı soykırım uygulanmıştı. Çingeneler uluslararası sermayeye sahip olmadıkları için onlara uygulanan zulümden kimse bahsetmemiştir. Hiçbir şekilde kimsenin onaylamayacağı, zulüm ve işkenceyle uygulanan soykırım sonucu dünyada Yahudilere karşı bir acıma ve merhametle birlikte hoşgörü başlamıştı. Birinci dünya savaşından sonra Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasının ardından bin yıllarca vatansız dolaşan Yahudiler, İngiliz’lerin gözetiminde Filistin’de toprak satın alarak önce dış mahallelerde ev bark sahibi olmuşlardı zaten. Sonra yeter sayıya ulaşınca mazlum millet sıfatını kullanmanın tam zamanı olduğunu düşünerek 1948 yılında Filistin toprakları üstünde İsrail devletini kurdular.
İsrail kurulmadan önce “Ben Guryon” adlı liderleriyle Siyonizm diye bilinen Yahudilere vatan kurma amacı güden bir örgüt kurdular. Bu örgüt İngilizlerin gözetimine rağmen hem İngilizlere hem Araplara karşı teröre bulaşmışlardı. Devlet kurup bir vatan edindikleri zamandan bu yana ya savaş yoluyla, yada devlet terörü yoluyla etrafındaki ülkeleri sindirmeye çalışmışlardı. Bu konuda istedikleri sonucu Amerika’ya da kafa tutarak almışlardır. Aslında bu görece bir kafa tutmaktır. Çünkü dünya sermayesinin % 90’ını elinde tutan Yahudiler sermayenin anavatanında her isteğini yaptırabilecek güce sahiptir. GDO’lu besinlerden internet ve bilgisayar teknolojilerine, sinemadan dünya basınına kadar her alana hakim olan Yahudiler istedikleri politikaları her ülkenin hükümetlerine uygulatmayı hep başardılar. 60 yıl savaş halinde olmalarına rağmen ayakta duracak sermayeyi başka türlü ellerinde nasıl bulundurabilirlerdi ki? 1980’li yıllarda enflasyon oranları %1.000.000 idi. Defalarca paralarından birkaç sıfır attılar. Dünya Yahudilerinin karşılıksız gönderdikleri paralarla varlıklarını sürdürdüler. Yoksa iç ayaklanmalarla karşılaşmaları işten bile değildi.
Bu yüzden terörle beslenmektedirler. Bu yüzden terörden ayrı durmaları mümkün değildir. Bu güne kadar bulaştıkları belli başlı devlet terörü şunlardır:
King David Oteli Baskını 1946 92 Ölü
Baldat El-Şeyk Katliamı, 1947, 60 Ölü
Yehida Katliamı, 1947, 13 Ölü
Khisas Baskını, 1947, 10 Ölü
Qazaza Baskını, 1947, 5 Çocuk Ölü
Semiramis Oteli Baskını, 1948, 19 Ölü
Naser Al-Din Katliamı, 1948
Tantura Baskını, 948, 200 Ölü
Dahmas Camisi Katliamı, 1948, 100 Ölü
Dawayma Katliamı, 1948, 100 Ölü
Houla Katliamı, 1948, 85 Ölü
Salha Katliam, 1948, 105 Ölü
Deir Yassin Baskını 1948 254 Ölü
Kibya Katliamı, 1953, 69 Ölü
Kafr Kassim Katliamı, 1956, 49 Ölü
Han Yunus Katliamı, 1956, 275 Ölü
Gazze Katliamı, 1956, 60 Ölü
Fakhani Katliamı, 1981, 150 Ölü
Hz. İbrahim Camisi Katliamı, 1994, 50 Ölü
Kana Katliamı, 1996, 109 Ölü
Sabra Ve Şatilla Katliamı 29.07.1982, 3000 ölü
(bunu çok iyi hatırlıyorum. Çünkü en büyük terör hareketiydi. Karşılarında sivil halk vardı. Onları haftalarca bir stadyuma kapattılar. Dışarıdakileri de, zaman zaman stadın içindekileri de havadan taradılar. Dozerlerle evlerini yıktılar. O dönemin Savunma Bakanları Ariel Şaron bu yüzden kasap ünvanını almıştı.)
Şimdi size bir şey hatırlatmak istiyorum.
Çin’de 1978 yılında Mao öldükten sonra çıkan iktidar kavgasında yürüyen tanklardan birinin önüne çıkan genci halâ hatırlayan vardır. O genç, ne yöne dönerse dönsün, önüne geçerek tankı durdurmayı başarmıştı. Bu hareket dünyanın özgürlük hareketi olarak görülmüştü. Az şey mi, koca tanka bedeninizle engel olmak?
Aradan 25 yıl geçtikten sonra Amerikalı bir gurup genç “bebekler öldürülmesin” sloganıyla Refah mülteci kampındaki İsrail’in dozerlerle giriştiği ev yıkımını durdurmaya çalışıyorlardı. Filistinli bir doktorun evini 16 mart 2003’te yıkmaya gelen, tankın önüne geçen Çin’deki o genç gibi, Rachel Corrie dozerin önüne geçti. Ama İsrailli dozer operatörü bir ileri bir geri giderek Rachel Corrie’i öldürmüştü.
İsrail devleti bugüne kadar neler yapabileceğini, daha doğrusu hiçbir şeyin kendisini durduramayacağını göstermiştir. Bunun bir şekilde durdurulmasının gerektiği ortada. Fakat bunu durduracak bir Arap ve İslam birliğinin varlığından söz edemeyiz. Yeryüzündeki bir milyara yakın Müslüman’a karşılık 25 milyonu bulmayan Yahudi nüfusu, sahip oldukları dünya sermayesiyle birlikte bundan da yüz bulmaktadır.
Şimdi bunlar bilinirken ve üstüne üstlük İsrail’den askeri teknoloji almaktan vazgeçemezken, Marmara gemisinin Filistin’e yapacağı insani yardıma Mısır bile kapıyı açmazken inatla, limanlar arası hiçbir görüşme yapmadan, yola çıkmalarına izin vermek, bile bile lâdes değil midir?
Çok hızlı değişen gündemimize bakarak bir çok komplo teorisi üretmek mümkün. Aklıma o kadar çok varsayım geliyor ki (bugün bu varsayımlara komplo diyoruz).. Şu asla olmamalı: İç politikalar uğruna ülkemiz bir maceraya sürüklenmemelidir.
Bütün bunlara rağmen İsrail’in yaptıkları hoş görülmemeli. Şiirdeki gibi artık Yahudi mazlum ve mağdur değildir. Bunun nedenlerini kutsal kitaplarındaki metinlere bakarak görebiliriz.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 04.06.10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder