Önceki bölümü bitirirken Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri için dindarlığın önemli olduğunu belirterek, okullaşmanın yaygın olmadığı “Köylüleşememiş bir topluluğun” en büyük etkileşimi dindarlıkla sağlanır demiştim. AKP’nin bu yörelerde sağ partilerin yerini alarak ikinci parti olabildiğini ekleyerek, İnan Kahraman’ın bu konuda söylediklerini bu yazıya bırakmıştım. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
“Doğu ve Güneydoğu’daki bu Kürtleşmenin bir diğer önemli
ayağı ise AKP’nin artan etkinliğidir. PKK’dan sonra bölgedeki ikinci parti
AKP’dir. Ancak AKP’ye verilen oylar da bölgedeki Kürt-İslamcı güçlenmenin
İslamcı kolunu oluşturmaktadır.
Güneydoğu’da gördüğümüz Türklerin Kürtleşmesi olgusu
1960’larda başlayan sanayileşme ve göç olgusu ile birleşince 1990’lardan sonra
etkilerini görmeye başladığımız yeni bir Kürtleştirme (...) (hareketineA.G)
dönüşmüştür. Böylelikle sadece Doğu ve Güneydoğu’nun Türk nüfusu değil bütün Türkiye
bir Kürtleştirme (...) ile karşı karşıya kalmıştır.
Türkiye’deki Türk varlığını hedef alan ve Batının yüzlerce
yıllık Türkiye’yi Türksüzleştirme programını (...) (dolaylı olarak üstlenen A.G) üstlenen Kürt ayrılıkçılığının önünü kesmenin yolu da Kürtleşmenin
önüne geçecek bir Türk programından geçmektedir.”
Geçenlerde epeydir görmediğim
arkadaşım söyleşimiz sırasında ‘eğer sermayenin merkezi İstanbul istememiş
olsaydı hiçbir batı ülkesi Kürt hareketini bu derece destekleyemezdi. Onlar
halkın dağlardan inip kapitalist sisteme uyum göstermesini, üretilen mal ve
hizmetlerin müşterisi olmasını istedikleri için yabancı sermaye ile örtüşen
çıkarları sonucunda batı ülkeleriyle paralel tavır sergiliyorlar’ dedi. Sol
aydınlarla sermayenin söylemlerinin ilk kez bir noktada birleştiğini belirtti. PKK’nın
gizlendiği dağların Türk malı yiyecek ve giyecekle tıka basa dolu olmasını
örnek olarak gösterdi. Ayrıca Doğu ve güneydoğu Anadolu’da hayvancılığın
bitirilmesini buna bağladı. Ona göre hiçbir batı ülkesi o kadar uzun süre, o
kadar çok yardım yapmazdı. Sizcede haklı mıdır bilemem ama bir görüştür, bu
görüşün kendine göre dayanakları vardır. Yukarıda da andığım Bu dayanaklarını
gerçekçi bulduğumu söyleyebilirim.
Şimdide başka bir kaleme geçelim.
Bu konuyla ilgili görüşlerini ünlü tarihçimizin yazdıklarıyla pekiştiren Özgür
Erdem’in yazdıklarını okuyalım.
“Bu konu birkaç ay önce Türk Tarih Kurum Başkanı Prof. Dr.
Yusuf Halaçoğlu tarafından da dile getirilmişti:
‘Araştırmalarımızda Kürt diye bildiğimiz
insanların aslında yapısal olarak ‘Türkmen asıllı’ olduğunu, Kürt Alevi olarak
bilinen vatandaşların ise -Ermeni kökenli- olduğunu gördük.’
Halaçoğlu bu açıklamasından sonra bölücü çevrelerin büyük
tepkisiyle karşılaşmış, adeta linç edilmişti. Halbuki, bu yalnız Halaçoğlu’nun
bir iddiası değil, pek çok tarihçinin kabul ettiği bir olgu.
Mesela Prof. Dr. Hasan Köni şöyle diyor:
‘Tehcir sırasında, yerinden olmamak için
‘convert’ olan yani Müslümanlığa dönen Ermeniler de var. Bunların kim olduğunu
bilemiyoruz. Sayıları 300-400 bin kişi. Ayrıca dönmüş Museviler ve dönmüş
Rumlar da var. Bunları maalesef Türkiye Cumhuriyeti kendi vatandaşlarını
rahatsız etmemek için açıklamıyor. Belki de devletin içinde de yüksek rütbeye gelmiş,
Ermeni kökenli dönmüş insanlarımız var.’
Hrant Dink bile kabul ediyor bunu. Tehcire kaç kişinin tabi
olduğunun tartışıldığı bir toplantıda şöyle diyor:
‘Aynı dönemde yaklaşık 500 bin Ermeni, din
değiştirip Türk olmuştur.’
Batılı tarihçi Hans Lukas Kieser ise şöyle diyor:
‘Pek çok ipucu, Kürt Aleviliğinin beşiği olan
Dersim’in en azından bir bölümünün Kürtleşmiş Ermeni asıllı halklardan
oluştuğunu gösterir.’
(...) Halaçoğlu sözlerinin arkasında durmuş ve şöyle
demişti:
‘Elimde bir liste var. Resmi belgelere göre
dönmelerin listesi. Kimlerin dönme oldukları, Ermeni ismi, Türk ismi hepsi var.
Hangi evde oturduklarına kadar var. Tehdit olarak söylemiyorum. Bunları
açıklamıyorum, açıklamayacağım da. Şimdi ben bunları öğrenince ne yapayım?
Paylaşmayım mı? Bunları Ermenileri kötülemek için söylemiyorum. Bazı
Ermenilerin tehcirden kurtulmak için kendilerini Kürt Alevi gösterdiklerini
söylüyorum.’
Yavaş yavaş yazı dizimizin sonuna
geliyoruz. Ulus devletlere son verme
çabası içinde olan Amerika ve Avrupa Birliğinin, kendi ulus kimliklerini
korumakta olmaları bu yüzyılın yaman çelişkisi olacaktır. Bizim içimizdeki ve
orta doğuda cetvelle çizilen sınırlarla parçalanan siyasi coğrafyalarda kalan
Kürtler birkaç amaç ve hedefle devletlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu yazının
amacı bizi ilgilendiren yanını ortaya koymaktır. Gerisi halkımızın ve
yöneticilerimizin bileceği iş...
DEVAM EDECEK
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.comYayın Tarihi: 12.12.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder