7 Aralık 2012 Cuma

YAKIN TARİHE BİR BAKIŞ: KÜRTLEŞTİRİLEN TÜRKLER KÜRTLEŞEN ERMENİLER VE PKK 2


Terör örgütüyle yapılan dolaylı görüşmelerin akan kanı durdurmak kadar asıl amaca varmak konusunda anlaşma sağlamak için yapıldığını belirterek ilk bölüme noktayı koymuştum. İkinci bölüme geçmeden önce asıl amacın ne olduğuna değinmek gerekiyor
Başbakan üniter yapıya dokunmamaktan söz etse bile Büyükşehir Belediye yasalarıyla üniter yapıdan vazgeçildiğini anlıyoruz. Başbakanın Valilerin seçimle göreve gelmesi fikride başka türlü açıklanamaz. Anadilde eğitim, anadilde savunma gibi isteklerin karşılanması da bölgesel farklılığın kabulü, üniter yapının terki anlamını taşır. Parçalı yapıya sahip devlet yapısına adım adım gidiyoruz. Asıl amaç işte bu. Türkiyeyi federeatif ve dini buyrukları devlet yönetiminde esas alan yapıya sokmak olarak özetleyeceğimiz bu yapıya Başbakanımızın düşündüğü denetimsiz, tüm yetkileri kuşandığı başkanlık sistemini de eklerseniz 21. yüzyılda hem çok parçalı, hem totaliter yönetimlerce yönetilen ülke olmaya doğru koştuğumuzu görürsünüz. Peki bu noktaya nasıl geldik? Bunun AKP önceside var. Bu yazının bir amacı bu konuyada ışık tutmak... ilk bölümde Kürtleşen Ermenilerden söz ederken Türklerinde Kürtleştirildiğini belirtmiştim. Yazar İnan Kahraman bu konuda şunları yazmış:

İnan Kahraman soruyor; Asimile Olan Kim: Türkler mi, Kürtler mi?

“Genç cumhuriyet kuruluşundan itibaren etnik meseleyi çözmek ve ulusal devlet yapısını güçlendirmek için bir program uygulamaya koymuştu. 1927 yılında bu planın ana hatlarını çizmek açısından bir nüfus sayımı yapıldı. Bu nüfus sayımında vatandaşlara ana dili soruldu ve her dilin bir etnik kimliği simgelediği düşünülerek Türkiye’nin etnik bileşimi çıkarıldı. Sonuçta Türkiye nüfusu 13.648.270 olarak belirlenmiş, 11.777.810’lu Türk nüfusa karşı 1.184.446 Kürt nüfus tespit edilmiştir. 1927 yılı rakamları ile bakıldığında Türk nüfusun Kürt nüfusun 10 katı olduğu görülmektedir.
Bu tarz bir nüfus sayımı son olarak 1965 yılında yapılmış, 1927’de toplam nüfusun %8,5’ine denk düşen Kürt nüfus aradan geçen zaman zarfında oransal olarak gerilemiş ve %6’ya düşmüştür. Demek ki 40 yılda Kürt nüfus Türk nüfusa oranla % 2.5 gerilemiştir. Bu gerileyiş ise son derece normal bir durum, ulus-devlet olma sürecinin ve sosyolojik gerçeklerin doğal bir sonucudur.”

Burada araya girmek ihtiyacı duyuyorum. Henüz Anadolu şehirciliği kavramı oluşmadığı için İstanbul Ankara İzmir gibi şehirlerin sosyokültürel farklılığı baskındı ve erişilmesi gereken kentlilik olgusunu temsil ediyordu. Köylü yığınların yoğun göçü bu görünümü bozdu. Hızlı gecekondulaşmayla birlikte şehirlerin dokusu değişti. Göçenler büyük şehrin kültürüne uyacaklarına bu şehirleri kendilerine uydurdular. Yapılamayan toprak reformu ile Kürt derebeyliğinin yerinde kalması, geleneklerinden kopmayıp kızlarını eğitime vermeyen, köylü bile olmayan kitlelerin büyük şehirlere göç etmesi ulus devlet olma sürecini tıkamıştır.
İnan Kahraman buna şöyle değinmiş.

“Ancak bugün geldiğimiz tabloya baktığımızda 1965’lere kadar normal seyrinde giden bir toplumsal sürecin önemli bir kırılma yaşandığı ve sürecin tersine döndüğü gerçeği ile karşılaşıyoruz.

Kürtçülerin bugünkü iddiası Türkiye nüfusunun yaklaşık 20-25 milyonunun Kürt olduğudur. Elbette bu büyük bir uydurmadır ama bu rakamın sadece yarısının doğru olduğu bile kabul edilse ortada sosyolojik gerçeklere tamamen ters bir garip durum oluşmaktadır.”

Kürt nüfusundaki artışın sebeplerine şimdi geliyoruz.

“Aynı durum Güneydoğu Anadolu bölgesi özelinde daha belirgin bir biçimde kendini göstermektedir. 1927 nüfus sayımında Güneydoğu Anadolu’da nüfusun yaklaşık %25’i Türk’tür.
1927 yılında Diyarbakır’da 56 bin Türk yaşamaktaydı. Bu da toplam nüfusun %30’u eder.
Bugün ise Diyarbakır’da 1.36 milyon kişi yaşamaktadır. Eğer bugün de aynı oran olsaydı, Diyarbakır’da 393 bin Türk yaşıyor olmalıydı!
Yine örneğin Urfa’da 1927’de 82 bin Türk yaşıyordu ve Türklerle Kürtlerin oranı aynıydı.
Bu oranlar korunsaydı bugün Urfa’da 575 bin Türk yaşıyor olacaktı!
Ancak Güneydoğu’da böyle bir Türk nüfus artık kalmamıştır.
Çünkü Türkler, Kürtler içinde hızla erimiş ve Kürtleşmiştir. (Türklerin Kürtleştirilmesi ile ilgili kapsamlı bir analiz için bkz. Gökçe Fırat, Kürt Sorununda Gizlenen Gerçekler ve Kürt İstilası, İleri Yayınları, 2007)

Bu ise Kürt kimliğinin aslında nasıl da ırkçı bir kimlik olduğunu göstermektedir.”



DEVAM EDECEK



Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com


Yayın Tarihi: 05.12.2012


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder