Önceki bölümü bitirirken Yusuf Halacoğlu’nun;
‘Elimde bir liste var. Resmi belgelere göre
dönmelerin listesi. Kimlerin dönme oldukları, Ermeni ismi, Türk ismi hepsi var.
Hangi evde oturduklarına kadar var. Tehdit olarak söylemiyorum. Bunları
açıklamıyorum, açıklamayacağım da. Şimdi ben bunları öğrenince ne yapayım?
Paylaşmayım mı? Bunları Ermenileri kötülemek için söylemiyorum. Bazı
Ermenilerin tehcirden kurtulmak için kendilerini Kürt Alevi gösterdiklerini
söylüyorum.’
sözlerini aktaran Özgür Erdem’in
yazdıklarının ardından;
“(...)Ulus devletlere son verme
çabası içinde olan Amerika ve Avrupa Birliğinin, kendi ulus kimliklerini korumakta
olmaları bu yüzyılın yaman çelişkisi olacaktır. Bizim içimizdeki ve orta doğuda
cetvelle çizilen sınırlarla parçalanan siyasi coğrafyalarda kalan Kürtler,
birkaç amaç ve hedefle devletlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu yazının amacı
bizi ilgilendiren yanını ortaya koymaktır. Gerisi halkımızın ve
yöneticilerimizin bileceği iş...”
demiş, Özgür Erdem’in yazısından
alıntılarımın son satırlarını bu bölüme bırakmıştım. O satırlar şöyleydi:
“Halaçoğlu, bu
sözlerinden ötürü Türk Tarih Kurumu başkanlığından alındı. Suçu Türkleri
koruması ve tarihsel gerçekleri ortaya koymasıydı. Ancak Halaçoğlu’nu şimdi çok
önemli bir görev bekliyor. Madem Ermeni dönmelerinin listesi elinde, bunu
yayınlasın.”
Şimdi sırada Cemal Korkmaz’ın yazdıkları var. Cemal Korkmaz
konuyu 1. dünya savaşı sonrasına götürerek Kürt Ermeni ittifakına
değiniyor.
“Tevfik Paşa, I.
Dünya Savaşı sonrası yenilenlerin akıbetlerini belirlemek için toplanan Paris
Barış Konferansı’na Osmanlı’yı temsil etmek üzere gider. İtilaf Devletleri’nin
Osmanlı’ya hazırladığı sonu onaylamakla görevlendirilmiştir. Paris’te Sevr
taslakları hazırlanmaktadır (...)
Fransız Dışişleri
Bakanlığı saatli salonuna … (girer A.G)
Fransa Başbakanının iki yanında biri Ermeni, biri Kürt olmak üzere iki kişi
oturmaktadır. (…) Bogos Nubar, Berlin Konferansı’nda (…) Devlet batırıp İngiliz
işgalcileri davet etmek konusunda babasından aldığı kariyeri geliştirmektedir
(...).
Kürt Şerif Paşa ise
Osmanlı maliyesinden maaşlı olmakla birlikte, konferansta ABD Başkanı Wilson
prensiplerinin savunuculuğunu üstlenmektedir.”
Burada bir ayraç açıp Wilson ilkelerinin neler olduğunu
görelim.
* 1. Barış Antlaşmaları açık ve şeffaf biçimde yapılmalı,
gizli antlaşmalar yapılmamalıdır.
* 2. Karasuları dışındaki denizlerde dolaşım, savaşta ve barışta, özgür olmalıdır. Uluslararası kararla, uluslararası antlaşmalara uyulmasını sağlamak için genel veya bölgesel ablukalar oluşturulabilir.
* 3. Uluslar arasındaki bütün ekonomik engeller kaldırılmalı ve serbest ticarete izin verilmelidir.
* 4. Uluslar, iç güvenliği sağlamaya yetecek miktarın dışında silahlanmamalıdır. Bunun sağlanması için garantiler verilmelidir.
* 2. Karasuları dışındaki denizlerde dolaşım, savaşta ve barışta, özgür olmalıdır. Uluslararası kararla, uluslararası antlaşmalara uyulmasını sağlamak için genel veya bölgesel ablukalar oluşturulabilir.
* 3. Uluslar arasındaki bütün ekonomik engeller kaldırılmalı ve serbest ticarete izin verilmelidir.
* 4. Uluslar, iç güvenliği sağlamaya yetecek miktarın dışında silahlanmamalıdır. Bunun sağlanması için garantiler verilmelidir.
* 11. Romanya, Sırbistan ve Karadağ toprakları boşaltılmalı
ve Sırbistan’a denize açılma imkânı verilmelidir. Balkan devletlerinin
sınırları ulusçuluk prensibine göre düzenlenmelidir.
* 12. Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarına egemenlik hakkı tanınmalı, fakat Türk olmayan halklara bağımsızlık verilmelidir. Çanakkale Boğazı, sürekli olarak, bütün milletlerin ticaret gemilerine açık olmalı ve bu durum milletlerarası garanti altına konmalıdır.
* 12. Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarına egemenlik hakkı tanınmalı, fakat Türk olmayan halklara bağımsızlık verilmelidir. Çanakkale Boğazı, sürekli olarak, bütün milletlerin ticaret gemilerine açık olmalı ve bu durum milletlerarası garanti altına konmalıdır.
Osmanlı’dan maaş alan Kürt Şerif Paşanın Wilson ilkelerini
neden savunduğunu 12. madde çok güzel anlatıyor değil mi? Fakat Wilson ilkeleri
barış konferansında pek önemsenmiyor. Türk olmayan halklar içinde kendine yer
arayan Kürt Şerif Paşanın istediği gerçekleşmediği gibi Çanakkale ve İstanbul
boğazları daha sonra yapılan anlaşmalarla genç Türk devletine bırakıldı.
Ayracı kapamadan önce 3. maddeye dikkati çekmek istiyorum.
Ne masum istek değil mi? Aslında bütün savaşların ana nedeni orda yatıyor.
Cemal Korkmaz’a dönelim
“İşte, tüzüğünde ‘Türk’ü, Kürt’ü nerede ve ne şart altında
olursa olsun öldür’ maddesi bulunan Taşnak’ın üyesi bir Ermeni ile bir Kürt
aynı masadadır.
Şimdi bu manzaradan
2000’ler Türkiyesi’ne baktığımızda da Kürtlerin yine Ermenilerle aynı masaya
oturabildiğini ve bir milyon Ermeni ile 30 bin Kürdün katledildiğinin hayal
edilip, bu işin Türk devletine yıkılabildiğini görmekteyiz.”
Hatırlarsanız yüzleşme adı altında Nobel ödüllü ünlü
romancımız Orhan Pamuk’ta bu iddiaları savunuyordu.
DEVAM EDECEK
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 14.12.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder