16 Aralık 2012 Pazar

YAKIN TARİHE BİR BAKIŞ: KÜRTLEŞTİRİLEN TÜRKLER KÜRTLEŞEN ERMENİLER VE PKK 6



Önceki bölümü bitirirken Yusuf Halacoğlu’nun;
‘Elimde bir liste var. Resmi belgelere göre dönmelerin listesi. Kimlerin dönme oldukları, Ermeni ismi, Türk ismi hepsi var. Hangi evde oturduklarına kadar var. Tehdit olarak söylemiyorum. Bunları açıklamıyorum, açıklamayacağım da. Şimdi ben bunları öğrenince ne yapayım? Paylaşmayım mı? Bunları Ermenileri kötülemek için söylemiyorum. Bazı Ermenilerin tehcirden kurtulmak için kendilerini Kürt Alevi gösterdiklerini söylüyorum.’
sözlerini aktaran Özgür Erdem’in yazdıklarının ardından;
“(...)Ulus devletlere son verme çabası içinde olan Amerika ve Avrupa Birliğinin, kendi ulus kimliklerini korumakta olmaları bu yüzyılın yaman çelişkisi olacaktır. Bizim içimizdeki ve orta doğuda cetvelle çizilen sınırlarla parçalanan siyasi coğrafyalarda kalan Kürtler, birkaç amaç ve hedefle devletlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu yazının amacı bizi ilgilendiren yanını ortaya koymaktır. Gerisi halkımızın ve yöneticilerimizin bileceği iş...”
demiş, Özgür Erdem’in yazısından alıntılarımın son satırlarını bu bölüme bırakmıştım. O satırlar şöyleydi:

“Halaçoğlu, bu sözlerinden ötürü Türk Tarih Kurumu başkanlığından alındı. Suçu Türkleri koruması ve tarihsel gerçekleri ortaya koymasıydı. Ancak Halaçoğlu’nu şimdi çok önemli bir görev bekliyor. Madem Ermeni dönmelerinin listesi elinde, bunu yayınlasın.”

Şimdi sırada Cemal Korkmaz’ın yazdıkları var. Cemal Korkmaz konuyu 1. dünya savaşı sonrasına götürerek Kürt Ermeni ittifakına değiniyor.  

“Tevfik Paşa, I. Dünya Savaşı sonrası yenilenlerin akıbetlerini belirlemek için toplanan Paris Barış Konferansı’na Osmanlı’yı temsil etmek üzere gider. İtilaf Devletleri’nin Osmanlı’ya hazırladığı sonu onaylamakla görevlendirilmiştir. Paris’te Sevr taslakları hazırlanmaktadır (...)
Fransız Dışişleri Bakanlığı saatli salonuna … (girer A.G) Fransa Başbakanının iki yanında biri Ermeni, biri Kürt olmak üzere iki kişi oturmaktadır. (…) Bogos Nubar, Berlin Konferansı’nda (…) Devlet batırıp İngiliz işgalcileri davet etmek konusunda babasından aldığı kariyeri geliştirmektedir (...).

Kürt Şerif Paşa ise Osmanlı maliyesinden maaşlı olmakla birlikte, konferansta ABD Başkanı Wilson prensiplerinin savunuculuğunu üstlenmektedir.”
Burada bir ayraç açıp Wilson ilkelerinin neler olduğunu görelim.

* 1. Barış Antlaşmaları açık ve şeffaf biçimde yapılmalı, gizli antlaşmalar yapılmamalıdır.
* 2. Karasuları dışındaki denizlerde dolaşım, savaşta ve barışta, özgür olmalıdır. Uluslararası kararla, uluslararası antlaşmalara uyulmasını sağlamak için genel veya bölgesel ablukalar oluşturulabilir.
* 3. Uluslar arasındaki bütün ekonomik engeller kaldırılmalı ve serbest ticarete izin verilmelidir.
* 4. Uluslar, iç güvenliği sağlamaya yetecek miktarın dışında silahlanmamalıdır. Bunun sağlanması için garantiler verilmelidir.
* 11. Romanya, Sırbistan ve Karadağ toprakları boşaltılmalı ve Sırbistan’a denize açılma imkânı verilmelidir. Balkan devletlerinin sınırları ulusçuluk prensibine göre düzenlenmelidir.
* 12. Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarına egemenlik hakkı tanınmalı, fakat Türk olmayan halklara bağımsızlık verilmelidir. Çanakkale Boğazı, sürekli olarak, bütün milletlerin ticaret gemilerine açık olmalı ve bu durum milletlerarası garanti altına konmalıdır.

Osmanlı’dan maaş alan Kürt Şerif Paşanın Wilson ilkelerini neden savunduğunu 12. madde çok güzel anlatıyor değil mi? Fakat Wilson ilkeleri barış konferansında pek önemsenmiyor. Türk olmayan halklar içinde kendine yer arayan Kürt Şerif Paşanın istediği gerçekleşmediği gibi Çanakkale ve İstanbul boğazları daha sonra yapılan anlaşmalarla genç Türk devletine bırakıldı.

Ayracı kapamadan önce 3. maddeye dikkati çekmek istiyorum. Ne masum istek değil mi? Aslında bütün savaşların ana nedeni orda yatıyor.

Cemal Korkmaz’a dönelim

“İşte, tüzüğünde ‘Türk’ü, Kürt’ü nerede ve ne şart altında olursa olsun öldür’ maddesi bulunan Taşnak’ın üyesi bir Ermeni ile bir Kürt aynı masadadır.

Şimdi bu manzaradan 2000’ler Türkiyesi’ne baktığımızda da Kürtlerin yine Ermenilerle aynı masaya oturabildiğini ve bir milyon Ermeni ile 30 bin Kürdün katledildiğinin hayal edilip, bu işin Türk devletine yıkılabildiğini görmekteyiz.”

Hatırlarsanız yüzleşme adı altında Nobel ödüllü ünlü romancımız Orhan Pamuk’ta bu iddiaları savunuyordu.



DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com


Yayın Tarihi: 14.12.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder