Tilkinin dönüp dolaştığı yer kürkçü dükkânıdır deyimini,
gidenlerin geri geleceğini bilenler kullanır. Aslında o söz bir sonu anlatır.
“Tilki kürkü nedeniyle kürkçü dükkânına düşer.” Zalimce bir sondur ne yazık ki.
Söylenegelen anlamıyla gerçek hiç örtüşmese de, bu deyimi bilinen biçimiyle,
benim bugünkü ikinci kez “Orhan Veli Kanık” şiirlerini aktarmamada diyebiliriz.
Neden ikinci kez Orhan Veli Kanık derseniz, Türk şiirinde bir dönüm noktası
olduğu için derim. Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday’la birlikte şiirde süslü
sözcükle şiir yazma geleneğini yıktılar. Bu türde yazdıkları şiirlerle “Birinci
Yeni” akımı (ki bu akım başka şairlerle başka amaçlarla 2, 3 diye devam etti)
adını aldılar. Bu akımla kafiye tamamen dışlanmadı ama serbest vezin daha çok
önem kazandı. Günlük dille, günlük dertler olağan akışıyla dile getirilen bu
şiirler, olağan üstü başarılı oldu ve çok sevildi. Kendi adıma söylersem,
“hayal aleminden çıkarak, gerçeğe gerçekçi bakışla” bile şair olunduğunu
gösterdiler. Sözü fazla uzatmadan sizi Orhan Veli şiirleriyle baş başa
bırakıyorum.
...
ALTINDAĞ
Biri bir koca görür rüyasında:
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, şehire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
Şen Yuva Apartımanı, bodrum katı.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Ne çamaşıra gidilir artık, ne cam silmeye;
Bulaşıksa kendi bulaşıkları.
Çocukları olur, nur topu gibi;
Elden düşme bir araba satın alınır.
Kızılay Bahçesi'ne gidilir sabahları;
Kumda oynasın diye küçük Yılmaz,
Kibar çocukları gibi.
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, şehire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
Şen Yuva Apartımanı, bodrum katı.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Ne çamaşıra gidilir artık, ne cam silmeye;
Bulaşıksa kendi bulaşıkları.
Çocukları olur, nur topu gibi;
Elden düşme bir araba satın alınır.
Kızılay Bahçesi'ne gidilir sabahları;
Kumda oynasın diye küçük Yılmaz,
Kibar çocukları gibi.
ORHAN VELİ KANIK
***
AVE MARİA
Rüzgâr tersine esiyor...
Niçin?
Eski günler geri mi gelecek?
Kımıldıyor kozasında böcek
Bildiği hayata doğmak için.
Neden içimize doldu vehim?
Ah ümit, ümit yollar boyunca
Düşünmez miydi akşam olunca
Hacer’in kollarında İbrahim
Ve gemisinde Kleopatra?
Neden yine kaynaştı havalar?
Saadet mi getiriyor rüzgar
Dolarak erguvan atlaslara?
Elimize değen kimin eli?
Kimdir bu muammalarla gelen?
O mu helezonlara yükselen,
Saba ellerinin en güzeli?
Sesler mi çözülüyor derinde,
Nedir durup dinlediklerimiz,
Şarkı mı söylüyor Semiramis
Babil’in asma bahçelerinde?
Omzundan örtüler kaydı yere.
Kim bu, kim? alnımızdaki yazı:
Gözlerinde günahının hazzı
Gülüyor saz benizli bakire.
Eski günler geri mi gelecek?
Kımıldıyor kozasında böcek
Bildiği hayata doğmak için.
Neden içimize doldu vehim?
Ah ümit, ümit yollar boyunca
Düşünmez miydi akşam olunca
Hacer’in kollarında İbrahim
Ve gemisinde Kleopatra?
Neden yine kaynaştı havalar?
Saadet mi getiriyor rüzgar
Dolarak erguvan atlaslara?
Elimize değen kimin eli?
Kimdir bu muammalarla gelen?
O mu helezonlara yükselen,
Saba ellerinin en güzeli?
Sesler mi çözülüyor derinde,
Nedir durup dinlediklerimiz,
Şarkı mı söylüyor Semiramis
Babil’in asma bahçelerinde?
Omzundan örtüler kaydı yere.
Kim bu, kim? alnımızdaki yazı:
Gözlerinde günahının hazzı
Gülüyor saz benizli bakire.
ORHAN VELİ KANIK
***
BAHARIN İLK SABAHLARI
Tüyden
hafif olurum böyle sabahlar
Karşı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur başım havalarda.
Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: "Sıkıntılar duradursun!"
Şairliğimle yetinir,
Avunurum.
Karşı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur başım havalarda.
Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: "Sıkıntılar duradursun!"
Şairliğimle yetinir,
Avunurum.
ORHAN VELİ KANIK
***
BUĞDAY
Düzüldü
uçsuz bucaksız alay,
Çıngıraklar çalar kapılarda.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Bak, son hasat başladı rüzgârda.
Okundan ayrılmak üzere yay,
Kuyuların ağzı genişledi.
Okundan ayrılmak üzere yay,
Korku ta kemiğime işledi.
Savruluyor gökyüzünde buğday,
Gölgeler uzaklaşıyor yerde.
Savruluyor gökyüzünde buğday,
Tanrım! tanrım! Bir deva bu derde.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Çıngıraklar çalar kapılarda.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Bak, son hasat başladı rüzgârda.
Undan bize de pay, bize de pay,
Koşun, buğday dağıtıyor Yusuf.
Undan bize de pay, bize de pay,
Çökmeden sonu gelmeyen küsuf.
Eriyecek tencerede kalay,
Çocuklar ağlaşmasınlar dağda.
Eriyecek tencerede kalay,
Yetişmeyecek Ömer imdada.
Altında aynı eğer, aynı tay;
Arayıcısı herkes bir sesin.
Altında aynı eğer, aynı tay;
Seferi aynı köye herkesin.
Artık kuruldu bu kervansaray,
Boşuna düşünür ihtiyarlık.
Artık kuruldu bu kervansaray,
Şimdi seslerle dolu mezarlık.
Çıngıraklar çalar kapılarda.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Bak, son hasat başladı rüzgârda.
Okundan ayrılmak üzere yay,
Kuyuların ağzı genişledi.
Okundan ayrılmak üzere yay,
Korku ta kemiğime işledi.
Savruluyor gökyüzünde buğday,
Gölgeler uzaklaşıyor yerde.
Savruluyor gökyüzünde buğday,
Tanrım! tanrım! Bir deva bu derde.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Çıngıraklar çalar kapılarda.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Bak, son hasat başladı rüzgârda.
Undan bize de pay, bize de pay,
Koşun, buğday dağıtıyor Yusuf.
Undan bize de pay, bize de pay,
Çökmeden sonu gelmeyen küsuf.
Eriyecek tencerede kalay,
Çocuklar ağlaşmasınlar dağda.
Eriyecek tencerede kalay,
Yetişmeyecek Ömer imdada.
Altında aynı eğer, aynı tay;
Arayıcısı herkes bir sesin.
Altında aynı eğer, aynı tay;
Seferi aynı köye herkesin.
Artık kuruldu bu kervansaray,
Boşuna düşünür ihtiyarlık.
Artık kuruldu bu kervansaray,
Şimdi seslerle dolu mezarlık.
ORHAN VELİ KANIK
***
Bu şiiri bir yerden hatırlayacaksınız? Ama nerden? Bilin
bakalım nerden? Sizi yormayayım bu şiir Levent Yüksel tarafından seslendirilen
güzel bir şarkının güftesi olmuştu, oradan hatırlıyorsunuz, hatırladınız değil
mi?
...
DEDİKODU
Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpegündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdar’a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata’ya dadanmışız;
Kafalari çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla’yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın’ı söyletme hikâyesi?
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpegündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdar’a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata’ya dadanmışız;
Kafalari çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla’yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın’ı söyletme hikâyesi?
ORHAN VELİ KANIK
***
KUYRUKLU ŞİİR
Uyuşamayız,
yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
Benimkisi aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
Benimkisi aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama
seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü.
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü.
ORHAN VELİ KANIK
***
DELİKLİ ŞİİR
Cep delik cepken delik
Yen delik kaftan delik
Don delik mintan delik
Kevgir misin be kardeşlik
Yen delik kaftan delik
Don delik mintan delik
Kevgir misin be kardeşlik
ORHAN VELİ KANIK
***
Bu
şiirlerin arkasından her zaman yaptığım şeyi, kendi şiirlerimi beğenilerinize
sunuyorum.
...
82
Orkestralar
darmadağın
Nefeslilere su kaçmış
Yüksek gerilim
verilmiş tellerine gitarların
Yayları kırılmış
yalıların
Klavyeler öksüz,
çalan eller ölmüş
Senfoniler susmuş
Kakafoniye kaldı tüm
meydanlar...
Aydın Göle
11 eylül 2003
(Kakafoni: uyumsuz ses, ses karmaşası)
***
83
Ne yerdeyim ne gökte
kaç gündür
Artık mekânım yok,
sığamam hiçbir yere
Sütler kesilmiş,
ekmekler ekşimiş
Atlar koşmuyor,
köpekler havlamıyor
Fareler kedi
kovalıyor çatılarda
Tavşanlar saat başı doğuruyor
kaygıyı
Dünyayı ele
geçirecekler
Kadere dur
diyemiyorum
Sürükleniyorum
Aydın Göle
11 eylül 2003
***
84
Gezdiğim her yer
yabancı
Bir tanıdık yüz
görsem boynuna sarılacağım
Memleketim ben
sendeyim
Sen benden kaçıyorsun
fersah fersah
Neden bu his canım,
söyle neden
Sinem ateş ormanı,
göremezsin
Sigaranı sinemden
yakabilirsin
Dikkat et yüzün
yanmasın
Başını dayama sineme,
karışmam
Teselliler kâr
etmiyor, ama sen tesellimsin
Senin varlığın
tesellimdir canım
Sevda yorgunuyum
Çok yalnızım
Sende olmasan
Ne yapardım.
Aydın Göle
11 eylül 2003
***
85
Saki mey sun canânıma
O canân ki, yardan
daha candır
Benden ayrı
demleniyor, ama olsun
Canânıma sen gene mey
sun
Bir tabakta meyve..
İçinde ille şeftalide
olsun
İki küpe kiraz
Başı dönüyor biraz
Dili dolaşıyor
Gülmekten ölecek
Güldükçe
güzelleşiyor, görmüyor musun
Maşallah de lütfen!..
Yıldızı düşük, aman
nazara gelmesin
Eeee o kimin canânı
Yarışamam onunla, ne
pis içiyor
Midesi mide değil,
sünger mübarek
Saki, canânıma…
Aydın Göle
14 eylül 2003
...
Haftaya gene şair ve şiirlerle olmak dileğiyle, iyi pazarlar
sevgili okurlar.
Yayın Tarihi: 11.01.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder