31 Ocak 2015 Cumartesi

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ

Merhaba sevgili okurlarım. Geçen hafta sizlere Orhan Veli Kanık’ı başka şiirleriyle de olsa ikinci kez sunmuştum. Okuyanlar hatırlayacaktır, şiirlerinden söz ederken, kurucusu oldukları “Birinci Yeni” akımının diğer iki şairi; Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’ın adını anmıştım. Bu hafta “Birinci Yeni”nin bu ünlü iki şairinden Melih Cevdet Anday’ın şiirlerine yer vereceğim. Bu şiirler 1940-50 yılları şiirleridir. Okurken bu gün geldiğimiz noktayı göstermesi açısından da bence önemli şiirlerdir. Tıpkı Orhan Veli’nin şiirleri gibi, sade bir dille yazılmış şiirlerdir. Beğeneceğinizi umuyorum. 

...

ATATÜRK'ÜN BİR SAATI VARDI
Atatürk'ün bir sözü vardı
Yediveren bir gül gibi açardı
Atatürk'ün bir atı vardı
Etilerden beri yaşardı
Atatürk'ün bir resmİ vardı
Buğday tarlası gibi ağardı
Atatürk'ün bir saatı vardı
Durmadı

***

FALTAŞI
Havada kuş yok
Yaprak kıpırdamıyor
Deniz bir kalıp olmuş
Boşandı boşanacak
Çın çın ötüyor sessizlik
Gerilmiş kolum bacağım
Faltaşı gibi bekliyorum
Tıkanacağım.

Melih Cevdet ANDAY

***

FOTOĞRAF
Dört kişi parkta çektirmişiz,
Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi...
Anlaşılan sonbahar
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
Babası daha ölmemiş Oktay'ın,
Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.
Ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattayız hepimiz.

Melih Cevdet ANDAY

***

GÜNEŞTE
Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz
Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
Kaygılandırır dilsiz bahçıvanı.
Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları.
Bir araba geçti incelmiş yoldan
El salladı biri, belki tanıdık,
Belki değil, süreksizliğin eşanlamı.
Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar
Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı,
Çünkü dardır saatler, sığmaz biraraya
Dalgınlık, deniz ve sardunya.
Rüzgâr alıp götürdü balıkçı teknelerini
Uzaktaki kılıçlara, ki bilemeyiz
Hangi derinlikte dölleyerek denizi
Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya.

Ve ocaktan çorbanın kokusu geldi demin
Burun deliğine kedinin ve köpeğin.
Rafta kitaplar, mavi bir şişe ve gül
Donmuş kalmışlar tek başlarına.
Duvarda bir resim, resimde kalabalık
Köy alanı, çocuklar, çember ve zaman.
Breughel nasıl da toplamış bunca
Ortaklığı ve uyumu biraraya,
Çünkü saatler dardır, sığdırılmaz.
Güneşte her şey çözülür gider bir yana.

Melih Cevdet ANDAY 

***

HER GECE BÖYLE DEĞİLİM
Benim de öyle akşamlarım vardır.
Kapıdan girince anama sarıldığım,
Çocuklara karamela ve çekirdek getirdiğim,
Meyhaneye uğramadan çakır keyif,
Düşmanım yok,
Gündeliğim cebimde,
Küfretmeden
Öyle tasasız döndüğüm akşamlar..
Benim de öyle akşamlarım vardır.
Her gece böyle değilim.

Melih Cevdet ANDAY

*** 

HİROŞİMA
Büyükbabam, babam, ben
Küçük oğlan, kız, damat...
Gelişimiz teker tekerdi
Gidişimiz cümbür cemaat.

Melih Cevdet ANDAY

***

MEDENİYET
Şu haline bak da utan
Ne okuma bilirsin ne sayı
Ne üstünde var ne başında
Ne midende ne kursağında
Bari gel de görgünü arttır
Medeniyet öğren ayı.
Yemek masası nedir, peçete nedir,
Çatal bıçak nedir gör!
Giymek şart değil ya,
Ayakkabı gör, gömlek gör,
İngiliz kumaşı gör, naylon çorap gör,
Jartiyer bile görsen faydası var.
Tarak deyip de geçme
Saçını tara da gör
Kafan nasıl işlemeye başlar.
Kanalizasyon gördün mü sen hiç?
Gel de kanalizasyon gör,
Yemek şart değil ya,
Döner kebap gör, su böreği gör,
Ekmek gör be ekmek,
Ne görsen faydası var!

Melih Cevdet ANDAY

***

Sırada gene kendi şiirlerim var. Şair Hasan Hüseyin’in dediği gibi “Uzun eski sevda satıcısıyım sevda satarım/Sevda satar aç yatarım çağlar üstüne.”

...

86
Hazanı bahar gözüyle
seyretmek mümkün olmasa bile,
ölümü hayat bilmek gerek yar.
Tek boyuta sıkışıp kalmamak için
ölümü hayat bilmek gerek.
Aşkla aşkınlaşmak hayattan,
ölümü oyun saymaktır.
Ölümü ve oyunu
hayat bilmek gerek canım
hayat bilmek!..

Aydın Göle
16 eylül 2003

***

87
Yaşamak çingenenin şarkısıdır
Söylenir söylenir doyulmaz
Ağlarken de gülmek karışır gözyaşlarımıza
Tutunmadan bir dala düşersin kanlı sulara
Her düşeni ırmaklar taşıdı denizlere
Yaşamak çingenenin şarkısıdır
Söylenir söylenir doyulmaz
Şarkılarla bağlar bizi kendine çapkın

Aydın Göle
16 eylül 2003

***

88
Ay gördüm gülümsüyordu
Gülümsemesi kalbimi yordu
Cananı gördüm sırılsıklam hüzün
Omuzlarında ağırlığı güzün
Sonraki durakta mutluluk bekliyordu
Bilmiyordu

Aydın Göle
14 ekim 2003

***

89
Odanın içinden dışarısı bahar
Çıkmak gelir içimden kırlara
Dışarıdayken içerisi sıcak ve davetkâr
Soğuk sonbahar akşamlarında
Yalnızım ya, içim buz
Isıtacak yer yok, ocak yok

Aydın Göle
16 eylül 2003

***

90
Yapışkan hüzünler
Ve sarı kehribar üzümler ayı
Eylülü vurdum alnından
Yarası kanamıyor
Kalleş motifler gergeflerde adımı haykırıyor
Sevdanın hatırına eylülü öldüren benim
Ellerimi kelepçelere
Boynumu ilmeklere uzattım
Sevda olmayacaksa hayat mecburiyet
Ben hiçbir şeye mecbur değilim

Aydın Göle
16 eylül 2003

***

Bugünlükte bu kadar sevgili okurlar. Haftaya tekrar buluşamayacağız, iki haftalık bir geziye çıkacağım. Döndükten sonra kısmet olursa gene birlikte oluruz. Şimdilik hoş ve hoşça kalın. Hepinize mutlu hafta sonu tatilleri dilerim.


Yayın Tarihi: 18.01.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder