31 Ocak 2015 Cumartesi

TEKELLER İÇİN BİREY TİCARET METAIDIR

Dünyada görüşler, buna bağlı olarak davranışlar hızla değişiyor. Gençliklerini 20. yy son çeyreğinde yaşayan benim gibiler bu değişimi algılıyorlar, fakat kabul etmekte zorlanıyorlar. İki kutuplu dünyada kapitalizmin öncüsü Amerika ile sosyalist dünyanın öncüsü Sovyetler Birliği tahterevallinin iki ucunda birbirlerine ağırlıklarını hissettiren denge unsuruydular. Sosyalist dünya üretimde gelişmeci ve yenilikçi olamayıp bürokrat faşizmine dönüşünce yıkıldı. Tek kutuplu dünya öngörülen bir dünya mıydı dersiniz? Bu daha çok her iki kutbun yandaşlarının kendi lehlerine olması hayaliyle bilmeden uzlaştıkları tek konu olarak temenniden öteye gitmiyordu. Başlarda sosyalizmden çekinen kapitalizm geliştirdiği sosyal devletçilik kavramıyla hem gelişmiş, hem refahı arttırıp emeklilik hakkıyla insanların gelecek endişesini kaldırarak sosyalizmin genişlemesini önlemiştir.

Sonunda genişleyemeyen, gelişemeyen sosyalist ülkeler kağıttan şatolar gibi birbiri üstüne devrilerek yıkıldılar. Temenni böylece kapitalizm lehine gerçekleşmiş oldu.

Önü açılan kapitalizmin sonsuza kadar yaşayacağını düşünüyor musunuz? Ben düşünemiyorum. Çünkü kapitalizm tekelleşen şirketler eliyle şirket devlet modeline yönelmekte. Kendi içlerinde uyguladıkları güvenlik birimlerine ve nakitin yerini alan kendilerine özgü ödeme demek olan kredi sistemine sahip oluşları, asker besleyen, para basan devletten farksız olduklarını ortaya koymuyor mu?

Örnek verdiğim sadece bizim ülkemizde gördüklerimizdi. Bunun üstüne dünya ekonomi devi olan şirketleri koyarsanız gücün boyutunu ve onun karşısında devletlerin durumunu görürsünüz. Bir çok ülke bu şirketlerle boy ölçüşemez bile. Böyle olunca uluslar arası yapı kazanan bu şirketler ulus devletleri karar organı olarak tanımamaya başladılar. Her ne kadar kendilerinin sırtlarını dayadıkları bir devletin varlığı söz konusu olsa bile o devleti de kendilerinin emel ve arzularına göre düzenledikleri unutulmamalıdır.

Arkalarındaki bu yeni dünya düzeni denen şekle girmiş ve bunun öğütleyicisi ve uygulatıcısı bir güç olan devletle birlikte ulus devletlerin kurum ve kuruluşlarını ele geçiriyorlar. Ele geçirilen kurum ve kuruluş sayısı arttıkça  o ülkede belirsizlikler artıyor. Belirsizliğin artması demek güvensizliğin artması demektir. Her belirsizlik artışı da uluslar arası tekellerin daha çok yeri ele geçirmesine yardım eder.

Ulusal, dini ve geleneksel olan ne varsa onun karşısına bireyselliği kışkırtarak çıkıp, toplumsam dayanışma ve ulus (ister ulus deyin, ister millet deyin, bunlar ortak bilinç hareketidir) bilincini yok ederek kendilerinin varlıklarını sürdürecek ortamı oluşturmaktadırlar. Tekelci şirketlerin felsefeleri gereği sosyal devlet anlayışı bitirilmezse ilk etapta kapitalizmin belki yok olacağına değil ama ilerlemelerinin duracağına inanmaktadırlar.

Bundan dolayı bir olan, bütün olan her şeye karşıdırlar. Sağlık kurumu, emeklilik sigortası gibi kurumlar insanları birleştiren, geleceği için güvence olan kurumlardır, onun için bunları zayıflatırlar.

Sosyal emeklilik yerine bireysel emeklilik getirmek demek, bireyleri şirketlere bölmek demektir. Şirketler için en yüksek oranda kârlılık esas olduğuna göre, sigorta ve hastanelerde birey insan değil müşteridir. Bölünen birey ticaret metaı durumuna düşürüldüğü yerde milli veya ulusal hiçbir değer varlığını sürdüremez.
  

Yayın Tarihi: 14.01.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder