Ülkemiz sanayi geçmişi çok eski bir ülke değil. Cumhuriyetle
birlikte devlet eliyle başlayan sanayileşme hareketi, 1960’larda özel
sektöründe katkılarıyla hızlandı. Sözün kısası başlangıcından bu yana 80
yıllık, hız kazanmasından bu yana da 50 yıllık bir geçmişe sahip. İnsan ömrünce
belki uzun bir süreç gibi görünebilir fakat millet ve ülkelerin varlık
tarihleri ölçü alındığında bir bellek ve buna bağlı bir bilinç oluşturmaya
yetmez. Bunun sonuçlarını her alanda görüyoruz. Ülkemizde kuraldan çok
kuralsızlık hakimse bundan dolayı hakim. Köklü şirketlerimiz, bilinen ünlü
markalarımız yok denecek kadar az. Batılı ülkelere baktığımızda bu tarihin bir
bellek ve bir bilinç oluşturacak kadar eski olduğunu görüyoruz. Batılı
ülkelerde insan yaşamının dokunulmazlığı da işte bu uzun süreçlerin yaşanmış
olmasının sonucu.
Uzun gelişme süreçlerine sahip olmadığımız için, birde
1990’lı yıllarda tüketimin azdırılmasıyla birlikte, kolay para kazanmaya
özendirme gibi çabalar sonunda sahtecilikler, dolandırıcılıklar arttı.
Merdivenaltı üretimi denen yasadışı ticaret ne yazıkki çok yaygın.
Dünyada da böyle işlerle uğraşanlar çok. Hatta bu konuda
anılabilecek ülkeler bile var. Bunların başında Çin geliyor.
Şu satırlara bakar mısınız?
“Avrupa Komisyonu Taklit Mallar Komitesi, OECD ve Dünya
Gümrük Teşkilatı’nın araştırmalarına göre, dünyada hızla büyüyen sahte ve
taklit ürün pazarı 1 trilyon dolara ulaşmış durumda. Sahte ve taklit ürünler
küresel ticaretin yüzde 7 ila yüzde 10’unu oluşturuyor. 1990’lardan bu yana
yüzde 400 artış gösteren bu yasadışı ticaretin 2020’de 2 trilyon dolara
ulaşacağı tahmin ediliyor.”
Ne büyük ve ne iştah kabartıcı bir rakam değil mi? Sıkı durun
bu satırların sürprizlerle dolu devamı var.
“Piyasanın yüzde 57’lik bölümünü Çin tek başına elinde
tutuyor. İkincilik ise menşei (kökeni) bilinmeyen ülkelerde. Asıl çarpıcı olan
ise Türkiye’nin yüzde 5 pazar payı ile bu illegal piyasanın üçüncü büyük ülkesi
olması. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın (KOM)
hazırladığı raporlara göre, Türkiye’de sahte ürün pazarı 6 milyar dolara
yaklaşıyor. Taklit ve kaçakçılık da buna eklendiğinde pazar 15 milyar dolara
kadar çıkıyor.”
Genel toplam içinde gösterilerek ikincilik sırası verilen
üretildiği yer yazılı olmayan sahte ürünlerden sonra üçüncülüğü ülkemizin
alması bu listeyi hazırlayanların bakış açısından kaynaklanıyor. Aslında Çinden
sonra ikinci sıradayız. İkinciliği almayışımız belki dünya pazarına çıkmayan,
iç pazarla sınırlı kalan, taklit veya sahte mallarımızın çokluğundan olsa
gerek.
Taklit veya sahte mallarımız gıda sektöründen ve şu
başlıklar altında toplanıyor:
1-SİGARA
2-İÇKİ
3-KOZMETİK
4-İLAÇ
5-ZEYTİN
6-PEYNİR
7-SUCUK SOSİS
8-TEKSTİL OYUNCAK
9-ZEYTİNYAĞI
2-İÇKİ
3-KOZMETİK
4-İLAÇ
5-ZEYTİN
6-PEYNİR
7-SUCUK SOSİS
8-TEKSTİL OYUNCAK
9-ZEYTİNYAĞI
10-BAL
Bunların nasıl üretildiğini gelecek yazımızda görelim. Durum
sandığınızdan daha kötüdür. Toplum olarak sınırlarda yaşadığımıza
hükmedebilirsiniz. Ticaret toplumu olalım ama bunu sahtekârlığa vardırmadan
olalım. Sahtekârlıkta, dürüstlükte bumerang gibidir. Eninde sonunda bize geri
döner. Kötülüklerin geri dönmemesi için iyi ve dürüst insan olmayı kendimizden
başlatalım. Olamayanları da devlet olarak cezalandırmaktan çekinmeyelim.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 07.01.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder