Hayatı sürdürmenin en kolay yolu olumlu bir karaktere sahip
olmak, orta yoldan sapmamak ve ılımlı davranmaktan geçtiği daima söylenir.
Bütün peygamberler, bütün bilgeler ve bütün filozoflar bunu ısrarla önermiş,
aşırılığın zararlarından dem vurup durmuşlardır. Kararlı ve ısrarlı olup,
kimseyi incitmedende istenen sonuç alınabilir. İş bu yöntemi uygulamaktadır.
Çünkü önemli olan hayatı normal seyrinde sona erdirebilmek, sona erdirirken
onur ve haysiyetten bir şey yitirmemiş olmaktır. Yaşamak ödülle görev arasında
algılanmalı, hiçbir olay savsaklanmamalıdır.
Küçücük bir çıkarını her fırsatta öne çıkaran, şerefini
satmaya eğilimlidir. İnanın ki bunlardan kimileri şereflerini birilerinin
ayağına sermekten çekinmezler. Bunlardan bazıları işi öyle ileri götürür ki bir
anlık zevk için ahlâkını yitirerek namusundan olur. Namus sadece iki bacak
arasıyla sınırlandırılmamalı. Alabildiğine geniş ölçüde kavramlaştırılmalıdır.
“El öpmeyle dudak aşınmaz” sözü bir makam, bir mevki için
söylenmedi herhalde. Türk geleneğinde büyüklere saygı göstermenin işareti çıkar
aracı olarak kullanılmıyor mu? Bırakın eli; etek bile öpmeyi, güvercin takla
atmayı göze alan az değildir kanımca. Erdem böyle kişiler için içi boşaltılmış
bir isim olmaktan öteye gitmez. Fakat konuşursanız onlarda erdemden söz
edeceklerdir. Hele çıkarlarına ters bir davranın, ne kadar erdemsiz olduğunuzu
söylemekten çekinmeyeceklerdir.
Konumuz eskilerin “itidal”dediği “ılımlılık olduğuna göre
şunları da eklemekte yarar var. Her fırsatta her şeyi bildiğini ve çok akıllı
olduğunu göstermekte, gözünü daldan budaktan sakınmayan bir çılgın olduğunu
göstermekte insana yakışır bir davranış değildir. Ayrıca bunlardan ötürü burnundan
kıl aldırmaz kendini beğenen insanları da hatırlayalım. Hindi gibi kabarırlar
kendilerini tavus kuşu zannederler. Hoş, tavus kuşunun bütün havası kendi
ayaklarına bakınca sönermiş ya.. her insanın bir kusuru mutlaka vardır. Bir
kralın bile.. Bundan başka kendini çok akıllı gösterenlerden beklentide fazla
olur. Her konuyu anlasın veya anlamasın çözümü onlardan sorulur. Bir şeyi
başaramadıklarında düşecekleri durumu düşünebiliyor musunuz? Çılgın insansa
ince hesap yapıp akıllı davranamadığı için ayağını göremeyen tavus kuşuna
edilen iltifatlar gibi iltifatlara kanmaya, dolayısıyla kandırılmaya ve kullanılmaya
eğilimlidir.
Kendini beğenen insan kadar kendisini çok küçük gören
çekingen insanda var. Kendini küçük gören, çekingen insan hiç büyüyebilir mi?
Boyu isterse iki metre olsun. Onların sadece fiziği büyümüştür.
Fazla onur iki tarafı keskin bıçak gibidir, hem
karşısındakini keser, hem kendini. Onur ipek gibi yumuşak kumaştan dikilmedikçe
asla giyilecek elbise değildir. Bunun terside olmamalı tevazuunun kişiselleşmiş
hali mütevaziliğin yani alçak gönüllülüğün ölçüsüde kaçırılmamalıdır.
Bütün her şeyin aşırısına sahip olan aşırıda konuşur.
Durduramazsınız öylelerini. Onlarla sağlıklı iletişim kurulamaz. İyi bir
iletişim önce karşıdakini dinleme terbiyesiyle kurulabilir. Ne yazık ki
toplumumuz bu özelliğini giderek hemde hızlı biçimde kaybediyor. Herkes ne
yazık ki kendi konuşur kendi dinler oldu. Yapmacık bir saygıyla sizi dinler
görünene kanmayın, çoğu siz konuşurken oralardan gitmiş, başka diyarlarda
geziniyordur bile. Bu konuda gösterge herkesin abartılı gülmesi, bağırarak
konuşmasıdır. Bir toplumda bu varsa o toplumu her şeyden koparmak mümkündür.
Eskiden olsa çok konuşan dinlenilmez, hatta öyleleri yalnız bırakılırdı. Çok
fazla suskunluğa da yer verilmemeli. Taş kadar dilsizlik; kalpte his, kafada
düşünce yokluğunun işaretine yol açar çünkü. Böylelerinin var olduğu unutulur
ve böylelerinin hiçbir toplumda saygınlığı yoktur.
Ulu çınarlar gibi sert olmak pek hoş görünse de yılların
içini oymadığı çınar yoktur. Bunlar tüm ihtişamlı görünümlerine rağmen ufak bir
fırtınada yerle yeksan olur. Her şey sertliği kadar kırılgandır. Çok yumuşak
olanlarsa başkalarının oyuncağı olarak ezilirler.
Orta yolu tutturmanın, ılımlı olmanın gerekçeleri bunlar.
Özümsenmiş kültürle ılımlılık insana usta bir terzinin elinden çıkmış elbise
gibi yakışır.
***
Bugün hepimiz bu durumdayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder