6 Ocak 2010 Çarşamba

AKILLI TOPLUMUN TEPKİSİ

        ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE         



Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes beğenelim veya beğenmeyelim ortaya bir fikir atıyor. Her gün yeni bir kıyamet teorisi ortalıkta geziyor. Bunda haksız da değiller hani. Baksanıza ortalık toz duman. Kafamızı deve kuşu gibi kuma gömelim demeyeceğim, şu haberleri izlemeyelim bir süre, gazetelerin pembe haberlerine bakalım. Manşet haberlerini görmeyelim. Mümkünse kitap okuyalım. Ruh sağlığımızı yitireceğiz böyle giderse.

Öyle diyorum ama ülkemin geleceğini ölesiye merak ediyorum. Bu durumda gündemi izlemeden duramıyorum. Şimdi bana bu senin işin diyebilirsiniz. Doğru, bir şeyler yazmam lazım. Ama o şeyler başka konularda olamaz mı? Amaç yazmaksa ne yazarsan yaz da, köşeni doldur. Olmuyor işte, olmuyor!

Gerçi önerim yabana atılır şey değil. Gelin bir günlüğüne hiç alış veriş yapmayarak, hatta sokağa çıkmayarak, işe gitmeyerek, demokratik tepkimizi ortaya koyalım. Buna kim karşı çıkar ki? Bütün bürokrat, siyasetçi, iş adamı, ve esnafa böyle bir uyarıda bulunsak anlalar mı acaba? Çok barışçı, çok kibar, çok masum bir eylem olmaz mı bu? Her evde camlara “Sizleri İzlemekten Yorulduk.” yazılı dövizler koysak. Çok masum tepkilerimizi Türk, Kürt, Laz, Abaza, Çerkez, Roman demeden ortak olarak göstersek. Kim bu yaşanan durumdan memnundur ki? Bu vatanda bu belki son devlet olmayacak ama, bu devlet bu topraklara hakim olamazsa, buraları hiç birimize vatan olmayacak, kaçımız bunu biliyor ve düşünüyor?

Kaç gündür ülkemin türkülerini dinleyemiyorum, unuttum. Her biri bıçak yarası gibi bağrımı deliyor. Güvenecek yönetici, politikacı, iş adamı, bürokrat arıyorum, tutunacak dal arar gibi. Bizans’ın son dönemini bize yaşatmaya kimin hakkı var? Osmanlının yıkılışı (yüzyıl olmadı daha) yoksa hatıralardan silindi mi? Devletler tarihinde yüzyıl nedir ki? Bu vatanı hep beraber kurtarmadık mı? Şimdi neyi kimden kurtarıyoruz? Evet bu siyasetçilerden çok çektik. İktidardakiler muhaliflerle, muhalifler iktidardakilerle kavga etmeden olmaz sanki!.. Artık kurtarıcılarımızdan da kurtulmalıyız. Akıllı bir toplum akıllı yöneticiler çıkarır. Yoksa bizde o akıl yok mu?

Demek ki yokmuş. Biz neysek yöneticilerimizde o. Bunun lamı cimi yok! Önce kişisel çıkarları bırakalım. İş adamı çalıştırdığı insanları, çalışanlarda iş adamını düşünmeden düzen sağlanmaz. Kimse az çalışmayla çok kazanma sevdasında olmamalı. Hiçbir iş adamı da en az maliyetle işçi üzerinden büyük kârlar kazanmayı düşünmemeli. Ülkemiz bir seferberlik ilan etmişçesine dikkatli davranmalıyız. Tek taraflı fedakârlık dönemi bizi buralara kadar getirdi. Devlet devletliğini böyle durumlarda riski paylaştırarak göstermeli. Kazançta gösteremediğini riskte göstersin yeter. Böylelikle güven sağlanır. Gene tek tarafa fatura edilecek bir krizden çıkamayız artık.

Tepkisiz bir toplum olduğumuzu söyler dururuz. Nerdeyse hepimizin evinde bilgisayar ve internet var. Hangimiz yayın kuruluşlarına bir satır yazdı? Hangimiz kamuoyunu yönlendirenlere gerçeği gösterme konusunda bilgi verdi. Bunu yapabildiğimiz oranda toplum oluruz. Tersi durumda sürü olmaktan kurtulamayız. Canlı – online – oyunlarla, mesela çiftçilik veya balıkçılık oyunlarıyla tam istedikleri kıvama getirildiğimizi aklımızdan çıkarmayalım.

Tepkimizi o oyunlara gösterdiğimiz ilginin onda biri kadar göstersek bile yeter. 1998 yılında Ali Kırca’nın o zamanki ATV televizyonunda yayınlanan, (şimdide Show Tv de süren)  Siyaset Meydanı Programına, depremden sonra İzmir’e yerleşen özürlü Volkan Yıldız arkadaşım, 1 milyon ileti yollayarak, o hafta seyredemediğimiz Atilla İlhan’ın tek başına konuk olduğu bölümün tekrar yayınlanmasını sağladı. Bu benim hiç aklımdan çıkmaz. İstekler ve tepkiler dikkate alınmaz değil, mutlaka alınır. Kırmadan-dökmeden, zarif biçimde tepkiler gösterilirse ilgisiz kalamazlar.

Akıllı bir toplum akıllı yöneticiler çıkarır. Akıllı bir toplum akıllı ve şık tepkilerle ilgi odağı olur. Gene soracağım: Yoksa bizde o akıl yok mu?



Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com


Yayın Tarihi: 06.01.10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder