28 Ocak 2010 Perşembe

VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT 2


ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE



Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.
Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ;

            “Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.”

            Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler.

Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis. " Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu
baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya;
            “Taze baklava, güzel baklava!”

Bu esnada oradan geçen bir Yahudi Baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın.
Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi;
“Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım,” demiş. Tıkandı baba da “Peki,” demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut; Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan;

            “Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi mi?” demiş
            “Geldi sultanım”
            “Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?”
            “Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.”

            Sultan şöyle bir tebessüm etmiş. Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş.

            “Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir,” demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.


            Sultan demiş; “Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git
onlar sana ne yapacağını anlatırlar” demiş ve askerlerden birini çağırmış. “Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin” demiş. Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler.


            “Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.”
            Baba, “Niçin,” demiş.
Askerler “Hele sen bir beğen bakalım” demişler.
Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline
            “Ne olacak şimdi,” demiş.
            “Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı,”demiş.


            Baba taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;

"VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT"


Şansınız bol olsun.




Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com

Yayın Tarihi: 27.01.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder