ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE
Bu dizinin ilk yazısını bitirirken Özdemir İnce’nin Orhan Pamukla ilgili bir önceki yazısına bakmayı bu yazıya bırakmıştım. Oradan devam ediyorum.
“SİZE bir soru: Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın ödülü aldığı yıl ve daha sonra İsveç'te devlet yardımı ile yayınlandığını hiç duydunuz mu?
Duymadınızsa duyun:
Yazarın Adı: Orhan Pamuk! Kitabın adı: Cevdet Bey ve Oğulları; Masumiyet Müzesi. Yayınevinin adı: Norstedts. Çevirmen: Mats Müllern.”
“TEDA Türk Kültür, Sanat ve Edebiyatı ile İlgili Eserlerin Türkçe Dışındaki Dillerde Yayımlanmasına Destek Projesi'dir.
TEDA, Türk kültür, sanat ve edebiyatının klasik ve çağdaş eserlerinin ilgili ülkelerin tanınmış yayınevlerince Türkçe dışındaki dillere çevrilmesi, o dilin konuşulduğu ülke veya ülkelerde yayınlanması, tanıtılması ve pazarlanması esasına dayalı özünde bir “çeviri ve yayım”destek projesidir.
Projenin esası; Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca belirlenen Yönerge ve Sözleşme çerçevesinde, yayınlanacak olan eserlere çeviri veya baskı desteği sağlanmasıdır.
TEDA Projesi'nin hedefi; Türk kültür, sanat ve edebiyatını yurtdışında entelektüel hedef kitle ile buluşturarak Türk kültür, sanat ve edebiyatının kaynaklarına yönlendirmektir.”
Bu açıklamalar sonunda nereye geleceğiz bakın görün!
“2005 yılında başlayan destek programının 2009 yılı ikinci dönem itibariyle 634 kitaba ulaşmış olduğunu öğrendiğim zaman mutlu oldum ve gurur duydum. Ancak, yayını devlet tarafından paraca desteklenen bu 634 kitabın 52 (elli iki)'sinin Orhan Pamuk imzası taşıdığını öğrendiğim zaman ağzım bir karış açık kaldı.
2005 yılında Orhan Pamuk'un dünyanın dört bir yanında yayınlandığını biliyor ve en yakın zamanda Nobel Edebiyat Ödülü alması için uluslararası bir tezgâh kurulduğunu duyuyorduk. Hedef 2006 yılında on ikiden vuruldu. Tezgâh muradına erdi!
TEDA'nın amacı türlü nedenlerle yurtdışında yayınlanma olanağı bulamamış eski ve yeni, değerli yazarları desteklemek değil miydi?
Nobel Ödülü sahibi Orhan Pamuk'un kitapları devlet desteği ile Slovakya, Güney Kore, Romanya, Brezilya, Estonya, Polonya, Ukrayna, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, İspanya, Mısır, Bosna-Hersek, Hindistan, İsveç, Letonya, Norveç, İsrail memleketlerinde yayınlanmış. Bu ne biçim bir tanıtım politikası ki Nobelli yazar tanıtım için destekleniyor?
Bu nasıl bir Nobelli yazardır ki yurtdışında yayınlanmak için devlet desteğine muhtaç?”
Nobel ödülü bilindiği gibi devletle arası iyi olmayan muhalif yazarlara verilir. Devletin sağladığı imkanlarla romanların dünya dillerine çevrilsin. Hem devletten paraları indir, hemde devlete muhalif ol! Bu nasıl dürüstlüktür böyle? Özdemir İnce’nin bu konudaki fikirlerine sonuna kadar katılıyorum.
“Orhan Pamuk, Nobel’i alıp, Türklerin soykırıma uğrattığı Ermeni ve Kürtlerin çetelesini tutmayı bıraktıktan sonra, şimdi demokrasi müfettişliği rolünü üstleniyor.
Amerikan PBS televizyonunda “Charlie Roze Show” adlı programa katılan beyimiz, ülkedeki dengesizliği “laik/şeriatçı” çekişmesine bağladıktan sonra “Demokrasinin din devletine dönüşeceğinden mi korkuluyor” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Hayır böyle söylüyorlar, ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Bence bahane bu. Maalesef, Türk bürokrasisi ve ordudaki bazı kesimler, sahip oldukları ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyor. Bu kesimler, AB ile müzakerelerden de memnun değiller. Çünkü ayrıcalıklarının bazılarını kaybedebilirler.”
“Kendimi kültürel olarak onlara (laiklere) yakın hissediyorum. Daha Batılılar, ancak, kendi otoriter hallerinin, hoşgörüsüzlüklerinin, ifade özgürlüğü üzerinde durmamalarının, Türkiye insanlarının oylarına saygı göstermemelerinin sorununu yaşıyorlar. Laiklerin birçoğu iyi insanlar ama demokrasiye, halkın oylarına ve insan haklarına saygıları yok.” (Hürriyet, 30.12.09)
Evet sevgili okurlar, bir yazar dünyada seviliyorsa, dünya ülkelerinin yayın evleri kendileri gelir, çevirecekleri kitabın yayın hakkını bedel ödeyerek alırlar. O çok sevildiği söylenen İsveç’te bile Türk devletinin parasıyla İsveç dilinde basılmış. Nobel ödülünü aldıktan sonra hem de..
Bu işin bir yanı, diğer yanı da yaptığı akıl daneliği.. her konuda ahkam kesiyor. Bütün liberaller gibi bir aymazlığın içinde yüzüyor.
Özdemir İncenin dediği gibi;
“Bu ne ödenmez borçmuş, bu ne tükenmez kin ve nefretmiş! Büyük yazar kimseye borç ödemez; gerçek yazar kimseye kin duymaz ve kimseden nefret etmez!”
Nobel ödülü bir zamanlar Jean-Paul Sartre’a verildi. Varoluşçuluk akımının babası, düşünür ve yazar, akademik adamlar benim düşüncelerimden ve Fransa’dan büyük değil diyerek ödülü almaya tenezzül etmezken en aşırı rejim muhalifliğinden vazgeçmiyordu ama hem ülkesini hem kendisini ülke insanı içinde devleştiriyordu.
SÖZÜN ÖZÜ: Bizim gerçeklerimiz bizi ilgilendirir. Başkalarını değil! Başkalarının ödülü gözlerimizi kamaştırır ama bizi bize yabancılaştırır.
Yayın Tarihi: 22.01.10
Bu ne bitmez çile imiş. Kaç yönlü saldırıyor emperyalist ülkeler?. El atmadıkları bir klyı - köşe kalmamış. Çok çok yazmalıyız. Anlatmalıyız. Hap gibi . Kısa kısa. Gençler uzun yazıları okuyamazsınız larak yetişiyor. Allah yardımcımız olsun.
YanıtlaSil