16 Ocak 2011 Pazar

CIMBIZLA SEÇİLEN HABERLER 1


ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE

Öyle haberler vardır, dudaklarınız gülümsemeye kıvrılır. Öyle haberler, vardır insanı şaşırtır. Bazen bu haberlerin gerçek olduğuna inanamazsınız. Gazetecilikte “asparagas” denilen masa başında uydurulan haberler olduğunu düşünürsünüz. Bir ara ülkemizde de bu amaçla çıkan gazeteler bile vardı. Önceleri çok ilgi görmüşlerdi. Giderek o kadar zorlama haberler uyduruldu ki, sevimliliklerini kaybettiler ve sonunda müşteriden oldular. Şimdi gazetelerde bir küçük sütunda da yer bulamıyorlar. Aşağıya alıntılayacağım haberler bu nitelikte haberlere benziyorlar. Bu haberlerin tehlikesi, insanları gündem dışı tutması.. Halkı denetlenebilir yığınlar olarak görmek isteyenler, özellikle bu tarz haberlerin yayınlanmasını istediklerinden kimsenin şüphesi olmasın.

Benim amacım sizlerin dikkatlerini başka yöne çekmek değil. Kimsenin çıkarına değil bu haberler. Yani Orhan Veli’nin “cımbız” şiirindeki şirin hanımefendiler kadar dünyadan bir haber olabilme başarısını gösteremediğim için kendimi zorluyorum. Ne deniyordu o şiirde;

Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya

Ah ne mutlu hayat sürer böyle olanlar.. öyle her şeye kolay kolay üzülmezler. Kendilerini üzen şeylerede hemen bir çözüm bulurlar. Tıpkı aşağıdaki haberde okuyacağınız adam gibi.

İngiltere’de kaynanasının sürekli dırdır etmesinden bunalan Steve Owen’ın intikamı korkunç oldu. Damat Owen kaynanasını ünlü açık arttırma sitesi ebay’de 1 sterline satışa çıkardı.

İngiliz tabloid (boyut olarak normal gazetelerin yarısı) gazetesi The Sun’ın haberine göre 42 yaşındaki Steve Owen, kendisinden sadece 8 yaş büyük olan kaynanasını ‘garip ürünler’ kategorisinde ‘kullanılmış’ olarak niteleyerek açık arttırmaya çıkardı.

Eşi Tracey ile evlendikten sonra kaynanası Caroline Allen’in 27 yıldır yaşadığı Amerika’daki evini terk ettiğini ve İngiltere’ye gelerek kendi sokaklarında bir eve taşındığını söyleyen Owen, kaynanasına açık arttırma açılışı için 1 sterlin fiyat biçti.

İşsiz olduğu bildirilen Steve Owen, siteye de, ‘Bu yaşlı bir kaynana ve 1980 yılından bu yana kullanılmadı.Amerika’dan geldi. Onu buradan alıp götürecek bir adam arıyorum. Yaşına göre pek de kötü değil. Ev hayvanları ile iyi geçinir yemekle arası iyidir’ şeklinde bir not düştü.

Steve Owen, The Sun gazetesine yaptığı açıklamada da, kaynanasını satışa çıkarırken çok ciddi olduğunu söyledi ve ‘Her gün evime gelip beni değiştirmeye ve daha düzenli yapmaya çalışıyor. Umarım biri onun ellerini benim üstümden çekebilir. O bekâr ve kötü de görünmüyor’ dedi.

Öte yandan satışa çıkarılan kaynana Caroline ise, ‘O söz dinlemeyen bir tembel. Değişene kadar dırdırı bırakmayacağım. Bu benim görevim’ dedi.

Damadının kendisine 1 sterlinlik bir açılış fiyatı belirlemiş olmasının hoşuna gitmediğini söyleyen Caroline Allen, ‘En azından 100 sterlinden başlatsaydı’ diye konuştu.

***

Bu haber kaynana sevmez damat ve gelinlere kötü örnek olmasa bari. Analarımız kutsal varlıklardır çünkü. Sadece analarımız mı? Babalarımız kutsal değil mi? Alın size kadın erkek eşitliği konusunda kadınlar lehine bir gösterge. Hep analar kutsaldır, babadan söz eden yok! Durun canım, bu sözümü ciddiye alıp tozu dumana katmayın; şaka yaptım.

Şaka yapmak insanın özelliklerinden midir? Başka canlılar şaka yapabilir mi? Örneğin aşağıda okuyacağınız haberdeki at şaka yapıyor olmasın.

ABD’nin Florida eyaletinde yaşayan Patches isimli at görenleri hayrete düşürüyor. Thompson kardeşlere ait at tam bir insan gibi yaşıyor. Sahiplerinin üstü açık arabasında ona özel yaptırılan arka koltukta seyahat eden Patches molalarda arabaya çizburger sipariş verip yiyebiliyor! Thomas kardeşlerin evinde telefonu da kimsenin açmasına gerek kalmıyor, çünkü Patches bu konuda hepsinden hızlı. Patches gece olduğunda da karyolasında yorganın altına uzanarak uyuyor.

***

Sizin böyle bir atınız olsa çok şakacı olduğunu düşünmez misiniz? Hatta onu kalkıp at gibi davranması için ahırına kovalamaz mısınız? Ben olsam öyle yapardım. Çünkü atlar ayakta uyudukları için uyurken yatmazlar. Sırtları kaşınırsa yatarlar. O zamanda yorgana ihtiyaçları olmaz değil mi ama?

Eskiden mektup yollama alışkanlığımız vardı. Üzüntümüzü, sevincimizi, arzumuzu, isteklerimizi sözle kâğıda döker, sevdiklerimize yollardık. Sonrada heyecanla cevap gelmesini beklerdik. Bir mektup yurt içi postaya verilişinden itibaren en erken benim hatırladığım üç günde gelirdi. Daha eskiden daha geç alıcıya ulaşırdı muhakkak. Yurt dışı mektuplarıysa en erken beşle sekiz gün arasında alıcıya ulaşırdı. Cep telefonlarının kısa mesaj servisi, postayı resmi evrak ulaştırıcısı konumunda düşürdü. Artık mektup yazan kimse yok! Hele internet çağı bunu tamamen bitirdi. Güzel şeydi mektup almak.. ona cevap vermekte. Beklemek bambaşka heyecandı. Gabriel Garcia Marquez’in “Albaya mektup yok” romanı geldi aklıma. Yaşamsal bir konuda beklediğiniz mektup gelmezse dünyanız kararmaz mı? Sizin varlığınızın kabul edildiğinin kanıtıdır mektuplar. Gelmeyen mektuplarsa sizin varlığınızı bilmedikleri için gelmiyordur. Bu düşünce insanı kemirir durur. Ya elli altı sene sonra gelen mektuba ne demeli? Evlenmeyi düşündüğünüz kişiden gelecek mektupsa bu ne düşünürsünüz?

Gelecek yazımızda bu haberi okuyalım. Cımbızla seçilen haberlere kanmayın, gündemden uzak kalmayın. Ama gündeme gömülerekte boğulmayın. Her şeyin farkında olmak yeter.

DEVAM EDECEK

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 10.01.11


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder