30 Ocak 2011 Pazar

MEDENİYETLER SAVAŞININ BİZE YANSIYAN SONUÇLARI 2


ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE

Bir önceki yazının sonuna doğru karşılaştırmalı modernizm ve postmodernizm listesi vermiş ve o listeyi olabildiğince seçerek uzun tutmuştum. Listeyi hatırlamak için bir kere daha veriyorum

Modernizmle Postmodernizmin Krşılaştırması:

*Hiyerarşi, düzen, merkezileştirilmiş kontrol / Anarşi, düzenin yıkılması, merkezi kontrolun kalkması

*Büyük politik yatırımlar (millet-devlet, parti)/ Mikropolitik yatırımlar, kurumsal güç çatışmaları, kimlikçi politikalar

*Milli kimliğin ve kültürün söylemi; kültürel ve etnik orijinler miti / Lokal söylemler, büyük söylemlerin ironik yıkımı: orijine ait mitoslarının aksi

*Bilim ve teknoloji vasıtasıyla büyük ilerleme söylemi / ilerlemeye şüpheyle bakmak, teknoloji karşıtlığı reaksiyonlar, yeni çağ dinleri

*Temsilcilerin ve medyanın önündeki “gerçeğe” inanç, “orijinalin” içtenliği / Aşırı realite, imaj doygunluğu, taklidîn gerçek olandan daha güçlü olması, gerçekte var olmayan şeylerin sunulması ve bunların var olanlardan daha güçlü olması

*Kitle kültürü, kitle tüketimi / Kültürün kitlesel olmaması (demassified culture), küçük pazarlar, az üretim

*Medya yayını / Birbirini etkileyen, müşteriye hizmet eden medyanın dağıtımı, çok miktarda küçük medya’ların ortaya çıkması (Network ve Web)

*Merkezileşmiş bilgi / Dağıtılmış, yayılmış bilgi

*Yüksek ve aşağı kültür ayrımı; yüksek veya resmi kültürün normatif ve otoriter olmasında konsensüs / Aşağı popüler kültür tarafından yüksek kültür hakimiyetinin bölünmesi; popüler ve yüksek kültürün karışımı; pop kültürünün yeni değerler kazanması

*Tam çalışmaların ve amacın sanat olması / Proses, performans, üretim olarak sanat

*Sanat: sanatçı tarafından meydana getirilen orijinal bir objedir / Sanat: dinleyiciler ve alt kültürler tarafından meydana getirilen kültürün yeniden işlenmesi

*Genel sınırlar ve bütünlük hissi (sanat, müzik ve edebiyatta) / Melezlik, kültürlerin yeniden birbirlerine bağlanması

*Derinlere uzanan kökler-derinlik / Kök gövdeler-yüzeysellik

*Niyet ve gayede ciddiyet / Oyun, ironi, resmi ciddiyete tepki

*Birleşmişlik duygusu, benliğin merkez olması; “ferdiyetçilik”, birleşmiş kimlik / Bölünmüşlük duygusu ve benliğin merkez olmaması, çoklu ve çatışmacı kimlikler

*Cinsel farklılığa göre şekillenmiş güç düzeni, tek cinsiyetler, pornografinin dışlanması / Çift cinsiyetlilik, pornografi

*Dünyanın anlatıcısı olarak kitap, yazılı bilgi sistemi olarak kütüphane /Yazılı medyanın fiziki sınırlarının aşılması olarak yüksek-medya,

*Makine / Bilgi

Bu listeye bakarak olanı biteni anlamak mümkün. Yani hiçbir şey öyle kendiliğinden olmuyor. Olanlarda olduğuyla kalmıyor, kalamıyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin 2008 yılında yayınlanan bir sayısında Christian Geyer’in söyledikleri bu görüşlerinde geçiciliğinin kanıtı. Geyer’e göre (ki herkes bu fikre ortak olabilir);

“Kültür donmuş, tamamlanmış bir şey değildir. Hayatta kalmak için sürekli kendini içten içe yenilemektedir.

Nereye bakarsak bakalım: Kültürel değil siyasal mantığın birincil olduğu gözümüze çarpar. Aslında kültürel yorumlama modellerini üretenler, siyasal amaçlardır. Paylaşım savaşları kendilerini etnik ya da dinsel olarak gösterebilirler.”

Yani her ne kadar hedef şaşırtılsada siyasal mantık öyle kolay görülür durumdadır ki, görmemek için kör olmak gerekir.

Bunca sözün ardından yakın zamanda Bernard Lewis’le yapılan sohbete gelmek istiyorum.

Bernard Lewis o sohbette şunları söylüyor:

“AKP’nin hedefi İslami demokrasi!”

(Bu başlık beni ürkütmedi. Çünkü demokrasinin rengi ne olursa olsun, asıl olan demokrasinin olmasıdır. Demokrasi çoğunlukçuluktan kopup, çoğulculuğa yönelmektir. Keşke böyle olsa.)

AKP’nin amacının ‘İslami demokrasi’ olduğunu vurgulayan Lewis, “Bu, demokrasinin tek yönlü sokak olması anlamına gelir. Bu yolla gelirsiniz ama aynı yolla gitmezsiniz” diye konuştu.

Cumhuriyet gazetesinde Elçin Poyrazlar imzasıyla yayımlanan haberde İslam ve Ortadoğu üzerine en etkili tarihçilerden biri sayılan Prof. Lewis'in Türkiye ile ilgili görüşlerine yer verildi.

AK Parti hükümetine yönelik izlenimlerini aktarak Prof. Lewis, hükümetin kurumları ele geçirmede çok becerikli olduğunu vurguladı, “İş topluluğunu ele geçirdi, akademik topluluğu ele geçirdi, polisi ele geçirdi. Bir tek bağımsız kalan Anayasa Mahkemesi ve yargı idi. Şimdi onu da ele geçirmek için çalışıyorlar. Görünen o ki eğer başarılı olurlarsa bu yolda devam edecekler” dedi.

“Ordunun sık müdahaleleri nedeniyle bugün siyasi İslamın bu ülkede iktidar olduğu eleştirisi var” sorusu üzerine Prof. Bernard Lewis şunları söyledi:

“Şimdiki asıl sorun anayasa değişiklikleri. Geçmişte Türk demokrasisinin en güçlü savunucusu yargı idi. Hükümetler halk, devlet memurları, polis ve hatta yargıçlar üzerinde çeşitli baskılar uygulayabilir ancak bunu Anayasa Mahkemesi üzerine yapamazlardı. Yargı tekrar tekrar Türk demokrasisine zarar vermeye çalışıldığında onun en iyi ve en etkili savunucusu olduğunu kanıtladı. Şimdi ilk defa bununla mücadele eden bir girişimde bulunuluyor.

Anayasa değişikliği yargının bağımsızlığını etkileyecek. Hükümetin yargı üstünde kontrol sağlamasına yol açacak. Bu konuya iki taraflı bakılabilir elbette. Türkiye’de seçimler özgür ve adil. Türkiye bir demokrasi ve insanlar eğer bu tür bir hükümet istiyorlarsa bu onların hakkıdır diyebilirsiniz. Buna katılmak durumundayım. Ama öte yanda muhalefet konusu da var. Bir demokraside muhalefet olmalı, aksi durumda o gerçek bir demokrasi değildir. Muhalefeti sınırlamaya yönelik çabalar tehlikeli olabilir.”

Prof. Lewis, “Sizce AKP’nin nihai hedefi nedir?” sorusuna ise, “Onların nihai hedefi İslami demokrasi diye adlandırdıkları şey. Bu demokrasinin tek yönlü sokak olması anlamına gelir. Bu yolla gelirsiniz ama aynı yola gitmezsiniz” yanıtını verdi.

Seçimlere daha çok var! Bakalım, halk istemezse gitmemekte direnirler mi?


BİTTİ

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 26.01.11


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder