28 Eylül 2012 Cuma

13 TÜRK YALANI ÜSTÜNE


Yalan insanın baş vurduğu, durumu ve kendini kurtarmak yada daha üst aşamalara geçmek için söylenen sözlerdir. Kısaca söylemek gerekirse yalan gerçeği çarpıtmaktır. Kadın erkek, yaşlı genç ve çoluk çocuk olmak üzere cins ve yaş farklılığı ne olursa olsun her insan, allama pullama veya karalama çabasının içine girer. Bu çabanın elbette bir amacı, bir anlamı vardır. Başlarken dediğimiz şeyi açalım. İnsan toplumsal ilişkilerde bulunduğu diğer insanlara karşı daha iyi görünmek, daha çok sevilmek, daha çok saygınlık (itibar) kazanmak ve buna bağlı olarak  saygı görmek için yapılan “gerçek kişiliği” ruhen, zihnen ve bedenen “çarpıtma ve farklılaştırma” eylemidir.

İnsanın düşünceleri, duyguları, dürtüleri insana ilk biçimi verir. Bu ilk biçimleniş hâli (tavır, eda, davranış) doğal hâldir. İlk biçimlenişin ortaya çıkardığı doğal hâl, toplumsal hayatın düşünce ve davranış kalıplarıyla kimi zaman ve kimi yerde sık sık, kimi zaman ve kimi yerde de ara sıra çelişir. Çelişkiler arttığı oranda kimi insanlar doğal hâlden çok farklı bir kişiliğe bürünme zorunluluğu duyarlar. Bunun sonucunda çelişkileri ortadan kaldırma telaşına düşerler. Bu telaştan doğan yalan aslında (gerçekle sanalın, umulanla bulunanın sonucunda oluşan) çelişkiyle çarpışmaktır.

Çelişkiler öyle durduk yerde insan istemeden doğmaz. Çelişkiler insanın dürtülerinin ego tatmin yönünde ısrarcı olmasıyla doğar. Nedir bu dürtüler? Başta andığımız, daha sonra bunu toplum tarafından beğenilmek, takdir edilmek, sevilmek olarak açıkladıklarımıza ek olarak rahat ve sıkıntısız yaşamak diyebiliriz. Yaşamak konusunun da kendi içinde bir açılımı var; daha çok giymek, daha çok yemek, daha çok gezmek.

Her insan bütün bunları hak ediyor mu? Hak eden çok küçük bir azınlıktır. İnsan tüm eksikleriyle, tüm yanlışlarıyla, tüm kompleksleriyle dürtülerine yenilip hak etmediği hayatı talep edince ortaya çelişki çıkıyor. Durum böyle olunca toplumsal varlık olan insan toplumdaki görünümünü makyajlamaya bakıyor. Buna reklâmcılar imaj dediler. Bir reklâmda kullanılan slogan günümüz insanının durumunu özetliyor bence. 

“Susuzluk hiçbir şey, ama imaj her şey”. 

Yani olduğun gibi görünme, yani hep abart. İsteklerini abart, elindekileri abart. Çünkü sen en iyi, en güzel, en mükemmelsin.  

Yalanı bu kadar az incelemek ve anlatmak yetmez elbette. Nedenlerine çok az değinip geçtik. Şimdi gelelim “TÜRK YALANLARI”na. Türk yalanı mı olurmuş demeyin. Alt kültür seviyesinde insanlarca başlamış olan bu tür konuşma biçiminin toplum geneline yayıldığını söyleyebiliriz. Çoğunu günlük hayatta çoğumuz farkına varmadan kullanıyoruz.

1) Dünya ahret bacımsın.
2) Kuran çarpsın bu son sigaram.
3) Bütün kadınlar güzeldir.
4) Seni düşünmekten bütün gece gözüme uyku girmedi.
5) Sen bide beni gençliğimde görecektin.
6) Bu aldığım en güzel hediyeydi.
7) Ben almayım rejimdeyim.
8) O elimizde tek kaldı başka yok.
9) Cenazemiz vardı gelemedim.
10) Bana yan bakacak adam daha anasından doğmadı.
11) Evi boşaltın Almanya’dan oğlum geliyor.
12) Formu doldurun biz sizi ararız.
13) Biz sadece arkadaşız.

 Şu 13 yalandan hangisini şimdiye kadar söylemediniz? Bu yurdun her meslekten, her cinsten, her yaştan insanı sıkıştıkça bunlar gibi kim bilir daha ne yalanlar uydurmuştur. Bir çoğu masum yalanlar gibi durur ama kazıdıkça altından ne anlamlar çıkacağı hiç belli olmaz.

Ne demiştik? “Yalan, çelişkiyle çarpışmaktır” demiştik değil mi? Bu çarpışmayı göze alamayan, veya sonuçlarının bu çarpışmaya değmeyeceğini düşünen, yada işin en başından itibaren bu yola hiç sapmayan kendisiyle, toplumla ve doğayla barışık insan ilk biçimleniş hâli olan doğal hâliyle kalarak yalandan uzak durur. Çünkü yalan bütün kötülüklerin anasıdır.




Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com


Yayın Tarihi: 14.09.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder