Edebiyatla azda olsa ilgilenenlerin adını mutlaka duyduğu
Erich Maria Remarque’ın (Erih Marya Remark) ünlü romanı “Batı Cephesinde Yeni
Bir Şey Yok!” savaşın herkesin hayatına mâl olduğunu, kimilerinin bedenen,
kalanların ruhen öldüğünü anlatıyordu. Engellilik böyle bir şeydir işte.
Ailedeki herkes savaştan çıkmış gibidir, hepsi bu durumdan etkilenir. Bedensel
engellinin yanında ailenin diğer bireyleri de ruhen engellidir.
Çağdaş hayat tarzı, bedenen engelli olanla, engellisiyle
ilgilenip uğraşmaktan ruhen engelli olanlara hem eğitim verilmesi, hem
rehabilite edilmesini sağlarken, yeni kentsel oluşumlarla “Erişim ve Ulaşım” konusunda yeni imkânlar
getirdi. Bu amaçla 1 Temmuz 2005 yılında erişilebilirlikle ilgili yapılan
düzenleme taslağının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 5378 sayılı kanun
olarak kabulü ile yaşanılan fiziki ve sosyal çevrenin erişilebilir olması şartı
getirilmiş ve aynı kanunun ikinci maddesinde yaşanılan sosyal çevrenin
ulaşılabilir olması için ulaşım öğeleri ile ilgili düzenlemeler gerçekleştirilmişti.
Bu düzenlemeler sonunda 5378 sayılı yasa, fiziki ve sosyal
sorumlulukların yerine getirilmesi amacıyla ilgili kurumlara 7 yıllık bir süre
tanımıştı. 7 Temmuz 2012 tarihinde biten sürede resmi kurum ve özel
kuruluşların kulaklarının üstüne yatarak uyudukları görüldü. 7 yıl boyunca bir
arpa boyu yol alınmamıştı. Devlet kendini cezalı duruma düşürmekten alıkoymak
için süreyi üç yıl daha uzattı. 7 yılda çözümlenemeyen sorun 3 yıl içinde nasıl
çözülür ben bilmiyorum. Bilen biri varsa söylesin.
Bu yaz olimpiyatlar yazıydı. Önce normal olimpiyat oyunları,
ardından “Paralimpik”, yani engelli olimpiyat oyunları oynandı. Her ikisi de Londra’da
düzenlenen oyunlarda engelli
sporcularımız beklenenin üstünde bir başarı yakaladılar. Az övünmedik hani.
Ülkemizde engelli sporcu yetişmesi öncelikle insan hakları ilkesi gereğince
oluşturulmak istenen fırsat eşitliği şartına bağlıdır. Bu şartlar gelişmiş
ülkelerde yerine getirilmiştir. Olimpiyatlar nedeniyle seyrettiğim bir
belgeselde bunlar anlatılmıştı. Londra engelli olimpiyatları sırasında sadece
olimpiyat köyünde değil, kamuya açık her alanda, öncesinden günümüze, buradan
da geleceğe uzanan biçimde, erişebilirlik-ulaşılabilirlikle de sınırlı kalmadan
kullanılabilirliği de sağlanmış. Otellere gecelemeye gittiğinizde rampalar ve
asansörlerdeki özeni tuvalet ve banyolarda da görürsünüz. Duvara sağlam biçimde
tutturulmuş açılır kapanır tabureler, klozet kenarlarındaki oturma ve kalkmaya
yardımcı tutamaklarlar, yer döşemelerinin kaymazlığı hep bu özenin
göstergesiydi.
Bizde keşmekeşi andıran şehircilik içinde doğru dürüst yol,
banket, erişime hazır binalar, engelliyi taşıyarak ulaşımı sağlayacak toplu
taşıma araçları yaygın biçimde kullanılır durumda değildir. Siz hangi sporu
yapmaya kalkarsanız kalkın sonuçta engellerle karşı karşıya mutlaka kalırsınız.
Kısaca söylemek gerekirse “Fırsat Eşitliği”, “Pozitif Ayrımcılık” sözde
kalmaktadır.
Engelli sorunu biter mi hiç? Her gün hükümetler eliyle
yaratılmış sorunlar bir engelliyi daha zora sokuyor. Yeni düzenlemelerle
engelli maaşı ve engelli bakım parası kesilmektedir. Kesilmekle kalmıyor geri
ödemesi de isteniyor. Şu gerekçenin komikliğine bakar mısınız? Ailede
bireylerden birinin evlenip evden ayrılması veya ölmesi durumunda kişi başına
gelirde artış olacağı için bakım parası kesilir deniyor. Yada yıl sonu harcama
faturaları içinde yaşam kalitesini arttırıcı engelli ihtiyacının dışında bir
harcama yapıldığı saptanırsa da engelli bakım parası kesilirmiş. Engellinin bir
otomobil veya minibüs gibi araç, yada taşınmaz bir malı üstünde varsa engelli
maaşı kesilir. Yani anne babanızdan miras bir ev kalsa yanarsınız. Sorarım
size; devletin bu yardımlarının IMF yardımlarından ne farkı var? IMF’yi
anlarım, o geri ödenmek şartıyla kredi veriyor. O arada harcama kalemlerinizi
düşürerek alacaklarını garantiye almak için ekonominize (burada gelişmiş
ülkelerin siyasi kararlarını uygulatma düşüncesiyle IMF’yi kullanmasını
unuttuğumu sanmayın) müdahale ediyor. Peki devlet engelli yurttaşına yardım adı
altında ne veriyor; borç mu, maaş mı? Bu kadar keyfi uygulamalar ancak 3. dünya
ülkelerinde olur. Önce engellinizi vererek sevindirin hayatını kolaylaştırın,
sonrada verdiklerinizi geri alarak hem üzün hem gene hayatını zora sokun,
olacak şey değil.
Engelli dünyası şu sıralar böyle. Filmini de seyrettiğim o
ünlü roman gibi “Engelli Dünyasında da Yeni Bir Şey Yok!”
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 24.09.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder