28 Eylül 2012 Cuma

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 140


Merhaba sevgili okurlar;

Yazmaya başladığım 3 haziran 2009 Çarşamba gününden beri Pazar günlerini önceleri kendi şiirlerime daha sonra tanınmış veya tanınmamış olmasına, yada hangi görüşten olduğuna bakmadan şair ve şiirlerine ayırıyorum. Çoğunlukla tanınmış şairler ve sevilen şiirleri yer aldı. Bu köşeyi yazarken inanın bende öğrenci gibi çok şey öğreniyorum. Örneklersek; Oğuz Tansel tanıdığım bir şair değildi. Ona yer vermeden önce şiirlerini okudum. Beğendiğimi belirtmeliyim. Gerçi ben her beğendiğimi değil bazen beğenmediklerimi de bu köşeye alıyorum. Tek “ölçütüm” (şu Allahın belâsı yabancı hayranlığımızın son ürünü “kriter”in Türkçesi) bireyin haklarını, ülkemiz geleneklerini koruyan basın ahlâk ilkeleridir.

Bugünkü şairimiz Oğuz Tansel 1915 doğumludur. Doğduğu yer il olarak belirtilmemiş, sadece Batı Toroslar’ın kuzeye bakan Meyre köyünden söz ediliyor. Bu Meyre köyü hangi il veya ilçeye bağlı, es geçilmiş. Şairimiz İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirmeden yeterlilik sınavına girerek 1938 yılında Ortaokul öğretmeni oldu. 1969 yılında sağlığı bozulunca emekliye ayrıldı. Ölçü ve kafiyenin gözetildiği ilk şiirleri 1937 yılında Servetifünun’da ve Varlık dergisinde yayınlandıı. Sade bir söyleyişe ulaştığı şiirlerinde toplumsal gerçekçilik ilkelerine bağlı kalarak; sevgi, kardeşlik, özgürlük, barış ve eşitliği işledi. Halk söylemini, folklorik ögeleri bolca ve ustalıkla kullandı.  Masallar derledi.

Türk Dil Kurumu Çocuk Edebiyatı Ödülünü ilk kez 1977 yılında Oğuz Tansel alldı. Oğuz Tansel 30 Ekim 1994'te Ankara’da öldü.

Yayınlanan eserleri: Savrulmayı Bekleyen Harman (şiir, 1953), Gözünü Sevdiğim (şiir, 1962), Bektaşi Dedikleri (şiirleştirilmiş Bektaşi fıkraları, Metin Eloğlu ile birlikte, 1970), Altı Kardeşler (masal, 1959), Yedi Devler (masal, 1962), Üç Kızlar (masal, 1963), Mavi Gelin (masal, 1966), Allı ile Fırfırı (masal, 1976). Oğuz Tansel, 1985'te şiirlerini Sarıkız Yolu adıyla, masallarını ise Konuşan Balıkla Yalnız Kız ve Çobanla Beykızı adlarıyla toplulaştırdı.

Sözü şiirlerine vermenin sırası geldi. Buyurun bakalım beğenecek misiniz?

...

ÇAĞRI

I

Yürümek yol yordam öğretir
Kuşun özgürlüğü uçtukça büyür
Atın ceylânın koştukça
Yolculuğa çıktıkça sular
İğdeler yaprak çiçek açtıkça
Düşünüp yaptıkça insanlar
Ay batıp gün doğana dek
Dört mevsim on iki ay
Bilesin hep seni düşündüğümü

OĞUZ TANSEL

***

MAVU BOĞAZ

Kuşça Dağları’nın eteklerinde
Toprağa denize benziyor sabah
Irmak mavi köy mavidir
Siyah karakol mavi kanal
Orman yol köprü mavi
Yolcular maviymiş eskiden
Zulme karşı dağa çıkan
Erkinlik için yol kesen
Mavi eşkiyalar olmuş bir zaman
Kuş mavi ağaç mavi
Dağ mavi, aşk mavi
Dünya mavileşmiş burda
Mavi türküler aklımda

OĞUZ TANSEL

***

MASAL DÜNYASI

O masaldaki güvercinler mi
Böyle hür dolaşan bu göklerde,
Yıkanırlar maviliklerde;
Bir kral kızı kimi,
Kimi şehzade sevgilisi,
Hatıralar gibi uçtular kanat, kanat…

Bir halk türküsünde kaybederim kendimi
Bir masal dünyasında yaşar,
Bir halk türküsünde bulurum seni.

OĞUZ TANSEL

***


SALKIM SÖĞÜT

Ayrılıktan eğlim eğlim dalların,
Düşüncelere dalmışsın kapkara.
Başın yerde gözlerini mi yitirdin?
Gölgen toprağa uzanmış, düşüncelerin suya.
Toprak adamına benzer duruşun,
Ağacım, bana da ver sabrından.
Yapraklarında taze ay ışığı,
Bezgin değilsin yaşamaktan.

İyi insanların düşünü azma
İçli türküler söyleyerek geceleri,
Bu yoldan hırlı geçer, hırsız geçer,
Yalnız, can dayanmaz ayrılığa.

Büklüm büklüm dalların “dönen yerleri”
Tel tel nakış, kimseye deme.
İnsanın insan elinden çektiği,
Ağacım, dert oturdu yüreğime.

Beni, dalların bir hoş eder,
Bir sevgili yakınlığı sarar içimi.
Esmerim, boş ver de gel,
Ekmek, su gibi özledim seni.

OĞUZ TANSEL

***

ADAMLAR

Adamlar; yolağzında çömele kalmış,
Alınları, elleri çizgi çizgi;
Zincirlenmiş gibi düşüncelerden
Kaygılar içinde yüzleri.

Yüreklerindeki ateşten habersiz,
Gözlerinde toprak özlemi,
Yıllar yılı çağlamış
Başı boş sularca elleri.

Adamlardan güneşi içinde bulan,
Dumandan sıyrılmış dağ gibi;
“Bize uyuşukluk yakışmaz” diye
Doğrulup gürleyiverdi.

“Yaşamak için geldik dünyaya,
Yaratabiliriz iyiyi, güzeli.”
Günlük güneşlik kesildi yol
Kararlı gözleri.

OĞUZ TANSEL

***

KAVAK AĞACI

İlk ışık saygıyla selâmlar dallarını,
Başın ufuklar ötesinde güler.
Rüzgârların dilinden yaprak yaprak anlarsın,
Üstünde sevgisi cıvıl cıvıl serçeler.

İnsanlara örnek duruşun,
Uzak diyarlardan selâm getirir leylek
Tavında toprak gibi gücün yeter yaza, kışa
Bizimkinden başka, aydın dünyan gerçek.

Yer yüzünün süsü, onuru
Işıl ışıl türkü söyler toprağa gölgen.
En temizi sevgilerin en arısı
Çalışanların hayatına yakın düşüncen.

Vücudun çelik gibi kavak ağacı
Seni kucaklamak gelir içimden.
Topraklarımda biriniz bin olsun,
Bütün iyi dilekler yürekten.

OĞUZ TANSEL

***

MUTLULUK PEŞINDE

I

Karanlık Dünya masalındaki
En küçük kardeşim ben
Yaralı devin indiği kuyudan
Yer altı hazinelerine gidiyorum
Dönersem bütün bezekler sizin
Yandıkça iniyorum indikçe yanıyorum
Bütün gemilerin halatları belimde
Karanlık dünyaların ilkinde
Bir demet karanfil gibi bağlı duran
Üç güzel kızı kavuşturdum özgürlüğe
Kara koyun koyunların şahı
Ak koyun yüreğimin yağı
Merkez katı sıvı ateş dünyanın
Tam ortasında bu katın
Bir çekirdek olmak gerek
O bütün tohumların özü
Erimiyen yanmıyan
Yer yüzüne bir çıkarsak
Gereksinmeyiz güneşe
O zaman kendiliğinden dağılır
Kardeşlik iyilik güzellik
Yaban otları gibi bürür dünyamızı
Dev burada kalsın
Yaralı kartala ok atmam
Biz dönelim çileli yolculuğa


II

Bir semender hakladım önce
Onunla değiştirdim organlarımı
Ateşlerin düşlere sığmayanında
Zırhlara bürünmüş gidiyorum
Mercanların şafağında
Önce yitirdiğim gözlerimi buldum
Ellerim gerçek güneşler içinde
Kollarım kilometrelerce
Altın dağlar elmas dağlar
Hiç önemli değil gözümde
Kırmızı topazları gök yakutları
Zümrütleri yeşimleri
Güneş gözlerini aytaşlarını
Yanardağlar gibi atıyorum yer yüzüne
Çam gövdesi gibi yılanlar
Çini çini bakar gözüme
Gecesi gündüzü olmayan bir dünyada
Timsah sırtında balık boynunda
Bir karabatak gibi dala çıka,
Arıyorum çekirdeği
Renk boy farkına bakılmazsa
Dünyamızın tıpkısıydı bu dünya
(...)
Yoktu savaş barış sözcükleri
İlkin öldürdüğüm semenderden utandım
Timsahların balıkların sırtı geldi aklıma
Hayvanlardan özür dilerim.


III

Sözün kısası
Az gittik uzunluğuna
Uz gittik derinliğine
Mutlu çekirdeğe ulaştık
Kalbe benziyor kalbe
Balık gibi o da yüzer
Bütün âşıkların ateşi onda
Işığı seller gibi çağlar
Elini sür el olsun, gözünü sür göz
Altın gözlü balıklar zümrüt kuşlar
Elmas gözlü yılanlar yakut ağaçlar
Dile geldi sevinç içinde
Dünyamızı çevirmek için cennete
Elele verip cümle yaratık
İleteceğiz yer yüzüne

OĞUZ TANSEL

***

İĞDE AĞACI

Her sabah yürekten selâmladığım,
Baharda süslü, kışın çırçıplak,
Ana, kardeş gibi düşünürüm, sevgili
Bir halin var pek dokunur içime;
Ne kaygısız deyip imreniyorum sana,
Yerini beğenmiyorum bizim bahçede;
İçimde sanki beraber  yaşıyoruz.
Sarı çiçeklerin erken tomurur;
Her halde hapislerle komşusun;
Yapraklarına özlem türküleri dokunmuş;
Dalların yıldızlarla konuşur;
Köklerin bilinmez düşlerde.
Neden bizimle konuşmuyorsun?
O canlı, dipdiri duruşunla,
Hep onu düşündürüyorsun,
Görmüşlüğün var mı iğde ağacı?
Özgür yaşamayı biliyor musun?

OĞUZ TANSEL

***

MAYKU

Aylardan kiraz ayı
Gözlerime uyku girmez oldu
Karanlıkların ürpermesi dolar içime
Yüreğime ateş düştü Mayku.

İğde dallarından altınlar yağar
Testisi omzunda, belinde eli
Kırlangıçların sevinci eteklerinde
Sevince dağlar dillenmeli

Burda taş olmuş gelinler kızlar
“Ayrılık var bir yandan” dudaklarında
Salla saçlarını öldür beni
Aklımı bıraktım sulara

Bahar sabahlarının tatlı yağmuru
Sendedir mânaların en güzeli
Ay akşamladı gözlerinde.

OĞUZ TANSEL

***

MAYKU

III

Kanıların değişmezdi hani
Kömür gözlüm öpülesi ellerin
Ay ışığı doldurur odama
Tutsakların özlemi tüm bende
Seni denizi kuşları düşünürüm:
Tomurur kupkuru iğde dalları
Yollar boyunca türküler gider
Karanfiller dert olur aklıma
Kayan yıldız tepeden tırnağa aşk
Tutuşur bir gelincik tarlası
Fidanın topçiçeğim gün gün
Yüreğime burgu burgu gömüldün

OĞUZ TANSEL

***

BİLİNÇ IŞIĞI

Sevgi dolu yürekleri,
Canım dünya çocukları;


BİLİNÇ IŞIĞI

Işık özünden hamuru,
Mayası kardeşlik, barış,
Yapalım tükenmez ekmeği;
Sunalım yeryüzü sofrasına.
Dağı bağ yapan bu bilinç,
Güneş olur çalışan ellerde.
Savaş, kıyım, yıkım korkusu,
Karartmasın güneşimizi bir daha.
Özgürlük, barış, kardeşlik
En köklü, en soylu yasa.

OĞUZ TANSEL

***

Bu haftada bana ayrılan yeri fazlasıyla aştım. Ne yapayım ki azla yetinemiyorum. Hepinize mutlu pazarlar dilerim sevgili okurlarım. Hoşça kalın.




Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com


Yayın Tarihi: 16.09.2012 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder