Bir koyup 3 alacağımızı söyleyen rahmetli Özal döneminde
Amerika’nın ilk körfez harekâtından az önce Irak’ın Kuveyt’e girmesi sağlanmış,
sonrada çıkması istenmişti. Saddam çıkmamakta biraz direnince nükleer silahlara
sahip olduğu iddiasıyla vurulmuş zaten çıkmak için yer arayan Saddam
şaşırtılmıştı. O sıralarda liboşlarımız demokrasinin Ortadoğu’ya da geleceği umuduna kapılarak gönüllü
kalemşörlüğe soyunmuşlardı. Irak’tan geri alınan Kuveyt gene Kuveyt Emirine
teslim edilerek demokrasi samimiyeti konusunda liboşlarımıza güzel örnek
olmuşlardı. Ama liboştu bunların adı, bir hoştu kendileri, rahat dururlar mıydı
hiç? Onlar yol kazası olarak gördükleri bu durumun daha ileri bir boyutta, daha
derin etkilerle bütün Ortadoğu’nun gerçek demokrasiye kavuşacağı masalını
anlatmaya başladılar.
Bırakalım liboşları liboşluklarına devam etsinler. Şimdi bu
masalı anlatacak değilim. Bu masalın gerisi; daha doğrusu asıl niyet masaldan
daha önemlidir. Yapılmak istenen şey Ortadoğu’ya demokrasiyi getirmek değil,
geniş ve güvenilir Pazar haline getirmek ve kaynaklarını yağmalamaktır. Onun
adına demokrasi denebilirse artık..
İletişim çağında her şeyin açıkta yapıldığı, olan bitenin açıkça
görüldüğü, hiçbir şeyin saklamaya gerek duyulmadığını söylesek abartmış olur
muyuz? Günümüz emperyalizmi, karşısında direnecek bir güç olmadığı için göstere
göstere oyununu oynuyor.
Emperyalizmin “öncü kuvveti” Amerika emperyalizminin dünyaya
şekil verme amacıyla yaptığı müdahaleler, bu müdahalelere uygun bir durumu
oluşturmak üzere kişileri güdülendirme propagandalarıyla sinema filminden
müziğe kadar ne varsa kullanmaktadır. Bu ülkelerde “insan haklarının
diktatörler tarafından rafa kaldırıldığı, ülkelerin içindeki etnik ve dini
unsurların sistematik olarak ezildiği, bu nedenle bu ülkelere Özgürlük ve demokrasi
götürmek gerektiği“ işleniyor.
Ne hikmetse Suudi Arabistan ve Katar gibi birkaç şeyhlik bu
propagandanın dışında tutulmaktadır. Onlar haberimiz olmadan demokrasiye mi
geçtiler yoksa? Yok canım, ne gezer? Onlara finansörlük verilmiş paşa paşa yerine
getiriyorlar. Türkiye eliyle Suriye muhaliflerine yardım edilirken bu iki
devletin 10 milyar dolarla katkıda bulundukları haberleri gazetelerde yer aldı.
Peki bunun bize yansımaları ne olacak? Sormaya bile gerek
yok aslında. Her gün aldığımız şehit haberleri bize yansımaların ne olduğunun
göstergesidir. Giderekte insan kaybımız artıyor. Sonuçta toprak kaybı riskide
var.
Kayıplarımız iki nedene bağlanabilir;
1: Suriye kendi üstündeki eli çekmesi için Türkiye’ye
misilleme yaptırıyor.
2: Ortadoğu’da kurdurulmak istenen kürt devletinin lideri Barzani
için PKK saf dışı bırakılırken, AB gibi (Irak, Suriye, İran ve Türkiye’deki
Kürtlerin ayrı ayrı kuracağı devletin ardından) bir kürt devletleri birliğiyle
kurulacak birlikteliği savunan Türkiye Kürtlerinin savunucusu PKK, sahnede
kalabilmek ve yapılan yeni anayasada isteklerinin karşılanmasını zorlamak
amacıyla şiddeti ve terörü arttırıyor.
Her iki neden yaşadığımız günlerin özetidir aslında.
İşin dahada özetini ister misiniz? Amerika’daki “Coni”ler
zenginliklerini kaybetmesin diye genelde Ortadoğulular, özelde Türk “Can”lar
katledilmektedir. Kimileri buna bilerek veya bilmeyerek alet olmaktadır.
Kimileri sözcüğünün içini istediğiniz kişi ve partilerle
doldurabilirsiniz. İktidar, muhalefet yada Ali ile Veli fark etmez, gönlünüzden
kim geçerse uygundur.
En uygunu bana göre öncelikle iktidardır.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 21.09.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder