Hani derler ya, “Allah doktorun eline düşürmesin, doktorsuz
da bırakmasın”, siyaset konusu da öyledir. Biri bireysel ilişki nedeniyle dar
bir alanı etkilemeyle sınırlıyken, diğeri kitleyle ilişkiler sonucu daha geniş etkileme alanına
sahip. Bu bakımdan siyasetçi doktorlardan ayrılır. Biri yalan söylemese bile
umut vaat etmek zorunda hisseder kendini; diğeri yalan söyleyemez, çünkü hemen
bir hayata malolabilir. Ne olursa olsun, çok yüce gösterilse bile siyaset kirli
bir iştir.
Siyasetle uğraşmak başa olmadık işler açabilir. Hele karışık
dönemlerde.. Ama her dönemde siyasetin içinde olmaya bayılan partililer var.
Ben bu yüzden varını yoğunu parti uğruna harcayıp sonunda vefasızca bir kenara
itilenleri de gördüm. Ona örnek bir fıkra:
Adamın birine “senin
takma adın neden öküz” diye sormuşlar.
Adam tüm içtenliğiyle
cevap vermiş;
“Seçim vaatlerine
kandım. Elimdeki iki öküzü beş edebilmenin peşinden koştum. Çalıştım didindim
uğrunda çalıştığım adam ‘başbakan’ oldu.”
“Eee..” demişler.
“Elimdeki iki öküzüde
gelen zamlar yüzünden kaybettim. Öküzlerin yapacağı işi kendim yapmak zorunda
kaldım.
Siyaseti bırakın bir tarafa. Büyük ölçekli planlama
budalaları diyeceğim siyasetçiler, ne bilirler küçük ölçekli hayatın tatlarını
ve acılarını. Hele aşkı.. oysa onlarda oralardan geldiler. O küçük ölçekte
koskoca bir hayatın olduğunu görmezler mi?
O küçük ölçekli hayat aşkla örülürse güzeldir. Aşk bütün
çirkinlikleri iki taraflı budar. Ortaya saf duru bir insan çıkar. Bu insan
bencilliğinden sıyrılır ve hayatı sadece kendisi için istemez. Almak kadar
vermenin, hatta vermenin daha fazla mutluluk getirdiğini görür. Bu ne hayat
iksirine bağlıdır, ne içkiye.. sadece aşk şarabıdır gerekli olan. Bunu bakın
yazan ne güzel yazmış.
Bir kadını anlamak
bir şarabı tatmak gibidir. Dünüyle ve yarınıyla sizde bırakacağı tatları sevmek
yeniden onu içebilmek arzusuyla yanıp tutuşmak gibidir. Sarhoşun hep bir
bahanesi vardır içmek için.. Hüzünlense de içer, sevinse de.. Ama aşığın
bahanesi olmaz.. Amacı mutlu olmaktır sevdiği ile.. ÖYLEYSE DEĞER VERECEKSİNİZ
SEVDİĞİNİZ KADINA! Yüreğine dokunacaksınız, saçına dokunmadan önce. Eğer bir
kadın ışığıyla, neşesiyle, kahkahasıyla başınızı döndürebiliyorsa, gözleri ile
gözlerinizi okuyabiliyorsa, sevincinizi ve hüznünüzü paylaşabiliyorsa işte o
kadın şarabınızdır.
Ülkemizin değeri yükseliyor ya, ziyaretçilerimiz arttı.
Hatay, İskenderun insan kaynıyor. İşte öyle bir durumdayken;
Amerika’da zencinin
biri pasaportunu kaybetmiş. Aksilik bu ya, o gün de Türkiye’ye uçacakmış. Kara
kara düşünürken havaalanında bir pasaport bulmuş. Hemen almış yerden, bir
bakmış ki Leonardo Di Caprio’nun pasaportu. “Ne olursa olsun” demiş ve şansını
denemeye karar vermiş. Çıkarmış Leonardo’nun fotoğrafını kendi fotoğrafını
yapıştırmış. Uçmuş Türkiye’ye.
Atatürk Havalimanında
görevli gümrük memuru Temel’in karşısına geçmiş. Temel, almış pasaportu; adamın
ismine bakmış: “Leonardo Di Caprio”. Fotoğrafa bakmış; bir zenci, adama bakmış
tekrar; aynı zenci.
Birkaç şaşkın
bakıştan sonra öbür masaya seslenmiş: “Ula Cemal, ha bu Titanik batmişmiydii,
yanmişmiydi?” demiş.
İyi bir hafızaya sahip olan Temel durumu Cemal’e böyle fark
ettirmiş. Ülkemizde ne dolaplar dönüyor, halka ve siyasetçilere bunu böyle fark
ettirecek çok Temel’ler gerekecek. Sonumuz Titanik yoksa...
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 05.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder