“Tüm Avrupa’da sadece 3 bin 300 endemik var. Avrupa,
Anadolu'nun 15 misli alana sahip... Bak ne kadar çok endemik var, düşün... İşte
şimdi bizim yapacağımız şey, bizim kurtuluşumuz Türkiye’nin doğal bitki
örtüsünü, endemiklerini korumak, kurtarmak... Başka çaremiz yok. Aksi halde
dünya çölleşiyor, Türkiye de çölleşecek, ölecek, bitecek... Ağaç, çalı,
meyve, çiçek, ot, neyse o canlı kendine göre yaşamak için
koşullara ihtiyacı var. Korunacak ki dünyada hayatını sürdürsün..”
diyor ve ekliyor;
“Bugün dünyaya hakim olan kim? Global şirketler. Ne yapıyorlar peki bunlar? Kendine hayat veren
doğal ekosistemi kullanıyorlar. Havayı kullanıyorlar, suyu kullanıyorlar
kullanıyorlar, kullanıyorlar... Ozon deliniyor, iklimler değişiyor, buzullar
eriyor, topraklar çölleşiyor... Ama kimin umurunda!”
Evet kimin umurunda? “Ormancı” Ali Ağaoğlu’nu aklınıza
getirin. Hani orman kenarı konutları uğruna ormanları yok ettiği hayalini
anlattığı reklam filminde gene kendisi oynayan şu Ali Ağaoğlu.. onlar gibileri
neleri yok etmez?
Hayrettin karacanın dediği gibi; “O büyümek zorunda. Üretmek
zorunda. Sen de tüketmek zorundasın. Her ne pahasına olursa olsun.”
Mine Şenocaklı’nın 20 Ağustos’ta
Vatan gazetesinde yayınlanan Hayrettin Karaca’yla yaptığı söyleşiden seçtiğim
bir bölüm aktarmanın tam yeridir.
“Karadeniz’in gezmediğim vadisi
yok... Ta suyun çıktığı yerlerin sonuna kadar... Orada öyle bir endemikler var
ki, onlar HES’lerle kaybolup gidiyor şimdi. Türkiye’de 3 bin 500 tür endemik
bitki var.
- Yani yalnız orada yetişen, oraya
mahsus olan...
Evet. Dünyada bir tek orada var,
başka yerde yok. Ben işe başladıktan sonra 900’den 3500’e çıktı bu endemikler.
Tüm Avrupa’da sadece 3 bin 300 endemik var. Avrupa, Anadolu'nun 15 misli alana
sahip... Bak ne kadar çok endemik var, düşün... İşte şimdi bizim yapacağımız şey,
bizim kurtuluşumuz Türkiye’nin doğal bitki örtüsünü, endemiklerini korumak,
kurtarmak... Başka çaremiz yok.”
Daha önce Ali Ağaoğlu için söylediklerimi düşünün. Siyasi
iktidarlarda bu mantıktan farklı mantığa sahip değiller. Gene Hayrettin
Karaca’nın dediklerine kulak verelim.
“(...)bizimkiler de ne diyor? Büyüyeceğiz diyor. Hiç
suya, havaya, toprağa, insana nasıl zarar vereceğimizi düşünmeden... Bak,
Tarım Bakanı biz GDO’yu almayız dedi. Bir ay sonra ülkeye 25 tane GDO’lu ürün
geldi. GDO’lu tohum olursa Amerika seni gebertir, kendine mahkum eder. Benim
toprağım benim için bitecek. O kadar...”
Bu kısır döngüyü kırmak lazım.
Doğal hayatı korumak gerekir. Korumazsak önce siyaseten
giden özgürlükler, daha sonra her alandan gider. Neden oluyor bütün bunlar?
Büyümezse yok olma tehlikesiyle karşılaşan şirketlerin büyüme arzularından
tabii. Güzel bir söz var; “karın açlığını doyurmak kolay, aç gözlülüğüyse
doyurmak imkânsız.” Büyüme arzuları aç gözlülüğe dönmüş şirketler, önce
devletlerin varlığını, sonra dünyanın varlığını yok edeceklerdir.
BİTTİ
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 21.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder