Bugünkü yazımızı okuduğunuzda da komplo teorisi ürettiğimi
düşünebilirsiniz. Geçmişin ışığında bugünü anlamak ve yarını yönlendirebilmek
için olacakları düşünmek bence komplo değildir. Hayat bir satranç oyunudur. Her
şey var sayımlar üzerine kurulur, gelişen olaylarla biçimlenir, sonunda istenen
hedefe en az sapmayla ulaşılmaya çalışılır. Bu gelişmiş ülkeler için niyet
okumakla önlem alarak karşı atağa geçmek oluyor da, bizim gibi ülkeler için boş
korkularla üretilmiş komplomu oluyor? Hiçbir korku boş korku değildir. Hem
korkmak önlem alma bilincini ve tutumunu geliştirdiği için yararlıdırda..
Gelelim konumuza. Bu konuyu işleyen yazılarımın ilkini 24.06.09,
ikincisini 23.10.09 o zaman yazdığım gazetede, sonuncusunuda 04.09.13
tarihlerinde gazetemizle yayınlanan yazı ile birlikte üç yazı yazdım. İlkinde
GDO’lar (Geni Değiştirilmiş Organizmalar), ikincisinde Domuz Gribi hastalığı ve
aşısı için yapılan çeşitli eleştirilerden bahsetmiştim. Ülkemizde de ciddi
biçimde Domuz Gribi görülmeye başlayınca zamanın Ecevit hükümetinde sağlık
bakanı MHP’li Sağlık Bakanı Osman
Durmuş’un başlattığı tartışma giderek büyüdü. O tartışma ardından gelen AKP
hükümetlerince sürdü. O zamanın sağlık bakanı Recep Akdağ’la Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
arasında aşı konusunda çıkan görüş farklılığı, o güne kadar söylenenlerin
haklılığının bir bakıma onayıdır.
Dünyada Domuz Gribi aşısı hakkında o kadar çok sağlam
kaynaklara dayanan bilgi vardı ki, hangisinden söz edilse aşının denenmeden,
panik havasıyla üretilip hızla dağıtıldığını duyardınız. Dolayısıyla aşının
insan sağlığına zararlı olduğunu öğrenirdiniz. Hamile bayanlara ve küçük
çocuklara bu aşının yapılmaması fikri daha yaygındı. Aslına bakarsanız böbrek
üstü bezlerine vereceği zarardan tutunda, kısmi felçlere kadar birçok yan
etkilere sahip bir aşı her yaştan insanlar için risklidir. Domuz Gribine
yakalanmamak için aşı olurken hiç hesapta yokken, aşının sebep olacağı bir
hastalığa yakalanmak hoş olmasa gerek. İşte bu yağmurdan kaçarken doluya
yakalanmaktı o günlerde.
Gelelim GDO’lara, yani şu meşhur Genetiği
Değiştirilmiş Organizmalı ürünlere...
Gene zamanın tarım ve köy işleri bakanı Mehdi Eker, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı ürünlere ilişkin
yayınlanan yönetmelikle ilgili tartışmaları ne kadar eleştirirse eleştirsin
hafife alınacak bir kararla karşı karşıya değiliz.
Bundan öncede Nasrettin hocamızın bir fıkrasından esinlenip “BİZİM EŞEK TAM YEMEMEYE ALIŞMIŞTI” başlığıyla
bu konuya değinen yazı yazmıştım. Hem fikrimi belirtmiş, hemde karşı
görüşlülerin savunmasını vermiştim. Hiçbir savunma bana göre doyurucu değildi. Çok
yüzeysel, hatta asıl gerçeği örtemeyen çocukça diyebileceğim savunmalardı.
GDO’lar gelecek için büyük tehlikedir. Bana kalırsa bu konuyu eşiktekinden
beşiktekine kadar herkes bilmeli, konu üzerine fikir üretmelidir.
Bundan önceki savaşlar doğal kaynakları ve enerjileri ele
geçirme savaşlarıydı. Ele geçirilen ülkelerin kaynakları ve insanları yüzlerine
kondurdukları sahte gülücükle kullanıldılar. Hatta bunun için Afrika’dan insan
çalınıp köleleştirilmedi mi? Amerika’nın zenginliği böyle sağlanmadı mı? Çok uluslu şirketler ki,
her nasılsa gene içlerinde Yahudi ailesi olan Rothschilds ve Rockefeller gibi aileler
devletlerin önüne geçecek kadar zenginleşmedi mi? (o zamanlar yazdığım gazetede
yayımlanan “Büyülü sanat: Sinema” adlı yazımda da bu ailelerin marifetlerinden
söz etmiştim.)
Şimdi doğal kaynak ve enerji savaşlarıyla birlikte çok daha
katı, çok daha öldürücü gizli bir savaşın içindeyiz. Artık yiyecek ve içecek
savaşlarının tek taraflı mağduruyuz, bu unutulmasın. Burada savunulan organik
tarımın dünya nüfusuna yetmeyeceğidir. Oysa bu ürünlerle üretilen gıda ürünleri
dünyayı beslemekten çok, var olan nüfusun azalması sonucunu doğuracaktır. Yoksa
hedeflenende bumudur?
Kimbilir belki de başbakanımız bunun için en az üç çocuk
yapmamızı istiyor. Çok çocuk yaparak bir taraftan hastalıklarla, bir taraftan
beslenme yoluyla, bir taraftan savaşlarla nüfusça giderek azalıp yok olmamızı
önlemek istiyordur belkide..
Tabi bu işin şakası. Gerçi her şakanın ardında bir gerçek
yatar sözüde bize ait biliyorsunuz.
Bu yüzden ortadaki durumun hiç şakası yok!
Yayın Tarihi: 06.09.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder