Geçen hafta belirtmiştim,
okuyanlar bilir, derneğimize sekreter olarak alınan genç kız daha sonra benim
kan kardeşim olmuştu. Bu gün onun için yazdığım başka bir şiirle başlıyorum.
İlk tanışmanın heyecanıyla, ne yapacağınızı bilemezsiniz. Yeni tanımaya
başladığımız bir kişinin her gün bir yanını keşfettikçe ona karşı şaşkınlığımız
ve sevgimiz artar. Kan kardeşim böyle bir durumdayken kısa bir şaşkınlık içine
düştü. Şiir bunu anlatıyor.
*
ONDOKUZ /3
Asmadan üzüm kopardım
gökten yıldız
Göğsünüze kolye diye
taktım, utandınız
Gelincik tarlaları
gibi kıpkızıl kızardınız
Üzüm taneleri gibi
dağıldınız,
sizi topladım
Kalbimin en mutena
köşesine koydum
sakladım
Söylemesem de herkes
sizi sevdiğimi biliyordu
Sanki sadece bana
bakıyorlardı,
yada
bana öyle geliyordu
Hep sizi anlatıyordum
dağa taşa
Hep sizi soruyordum
uçan kuşa
Bir gök kuşağının
üstünde su damlasıydınız
Benden bıkıp
usanmasaydınız
Göz bebekleriniz
gülerdi, öpülesi göz bebekleriniz
Siz yüreğime ihtilal
yaptınız
Düne ait ne varsa
aldınız
Oysa benim yarınımda
yok ki
Aydın Göle
28.07.98
*
Artık bunu
da biliyorsunuz, ben aynı zamanda müzisyenim. Tüvasaşta üç yıl birlikte
çalıştığım insan ve sevgi arsızı, efemine tavırlarıyla dikkat çeken, hayali bir
dünyanın vatandaşı, iri iri söz söylemeye bayılan bir solistim vardı. Sohbette,
dinlemekten çok dinletmeye eğilimli; özgün, üzgün, fakat görünüşte çok
neşeliydi. Sevdiğinin her müşkülüne koşan, kendisine boyunu geçen çocuklarını
görüpte genç olduğunu hayretle söyleyenlere nerdeyse bütün varlığını hibe
edecek kredi kartı mağduru, geleceğini bu yüzden dünden bitirmiş, bugün
kanserin son aşamasında yaşama savaşı veren sevgili arkadaşım hakkında
aşağıdaki şiiri yazmıştım.
*
(dostum coşkun’a)
O meleklerin diliyle
konuşur
Aşkı sevgiyi onun
dilinden dinleyin
En katı yürekler
sesiyle un ufak olur
Onun kelebek
kanatlarını ellemeyin
Özgür uçarken o, yeni
dünyalar kurulur
Kimi zaman arkadaş,
kimi zaman yoldaştır
Her müşkülünüze koşar
kuşkunuz olmasın
Çoğu gece bizim için
arayın görürsünüz, uyumamıştır
Çiçekler gibidir,
çiçeklere vurgundur
Hiç bitmez görünür
enerjisi, oysa bilirim yorgundur
Ölesiye severdi
sevince
Şifadır herkese eli
değince
Mezarda olsanız
tereddütsüz kalkardınız
O şarkılar söyleyince
Meleklerin diliyle
konuşur
Aşkı sevgiyi ondan
dinleyin
En katı yürekler bir
kadeh gibi tuz buz olur
Kelebek kanatlarını
ellemeyin
Bırakın o özgür uçsun
Ona özgürlük yakışır
Aydın Göle
31.07.98
*
Tekrar kan
kardeşime yazdığım şiirlere dönüyorum. 1998 yılı çok hareketli başlamış ve aynı
hızla bitmişti. Dernek yararına, biri Yunus Emre Kültür Sitesi, biri Tüvasaş
Lokalinde olmak üzere ben ve solistim Coşkun’la verdiğimiz konserler, dernek
aracılığıyla Erenlerde benim projem olan “Dikkat Özürlü Aracı Çıkabilir” yazılı
uyarı tabelâlarının asılması, çiçek yapım atölyesinin açılması sırasında
verilen kermes, Poyrazlar pikniği gibi birçok etkinlikten yüzümüzün akıyla
çıkmıştık. Bunların hepsinde yardımcım, canımın yoldaşı kan kardeşimdi.
*
ONDOKUZ /4
Ağır ağır yürüyordu
tembel bulutlar
Dokunsanız
ağlayacaklardı bende
ağlayacaktım
Bir çocuk gibiydim,
terk edilmiştim
Terk edilmiş ve ürkektim
Böğrümde bıçak yarası
hasretim
Duruyordum, yürüsem
düşecektim
İçimde kemirgen bir
kahır
Gecenin içinde bekçi
düdükleri
Saati soruyordum
sarhoş yolculara
Onlar zamanı
unutmuşlardı
Ben beni unuttum seni
unutamadım
Aydın Göle
29.07.98
*
ONDOKUZ /5
İnsanlar uyuyordu
güzel düşlerde
Koca kent düşteydi,
yoksa kent mi düştü
Ellerim şaşkın alıp
başını gitmiş çarelerde
Ellerim kendini
bilmiyordu, yere düştü
Beni unut kızkardeşim
seni sıcacık
uykulara yatıramadım
Seni korkutan
karanlığı yırtıp atamadım
Dualar okudum
Tanrıya, kan içinde
avuçlarımı açıp göklere
Seni korusunlar diye
dil döktüm meleklere
Yoluna sevgimden bir
ışık tutamadım
Beni unut ondokuzlum,
ben seni unutamasam da
Kimseyi uykusundan
uyandıramadım
Aydın Göle
11.08.98
*
ONDOKUZ /6
Bütün sevdiklerim
göktüler,
buluttular, yağmurdular
Bir sen teklifsiz,
nazlı dereciktin
Aktın, çorak
topraklarımı yeşerttin
Bütün sevdiklerim
gittiler,
unuttular, beni sormadılar
Bir sen kaldın son
yıldızım
Kimse gelmez buralara
ıssızım
Bütün eski resimleri
yırttım
paramparça attım sokağa
Onulmaz hasta olup
düşsem yatağa
Resmine bakıp
ondokuzlum
ayağa kalkarım
Küpelerin, yüzüklerin
hiç ellemedim
duruyor ortalıkta
Spreylerin, kremlerin
öylece duruyor,
duruyor dudaklarının ruju bardakta
Sen kızkardeşim
makyajını hep yersin
Nerden bulursun
bilmem,
hep hüzünler giyersin
İçin için yağıyor
yağmurda
Boğazlanmadan ben
yollarda
Bir acı türkü eski
yıllardan
Bir küfür gibi
ıslıklarda
Korkuyorum hep
yanımda kal
Bütün sevdiklerim
gittiler, unuttular,
beni sormadılar
Aydın Göle
12.08.98
*
O gün beni korkutan gözlerle bakıyordu. Bir şeyler anlatmak
istiyor, kalabalıktan dolayı anlatamıyordu. Meraktan ölebilirdim. Ne derdi
vardı kim bilir? Sonra derneğin arkasındaki Yunus Emre Parkına gittik. Orda
bana açılma gereğini duydu. Askerde bir sevdiği varmış. Üç senedir birbirlerini
seviyorlarmış. Bu şiirde bunu anlatmak istedim.
*
ONDOKUZ /7
Erenler Yunus Emre
Parkında
bir
yaz akşam üstü
Elinde sevgi dolu
sepetin
Bir damlada benim
payıma düştü
Üşümüş omuzlarında
ceketin
Ak mı ak güldün biraz
mahcup
Sevdiğin delikanlıyı
anlattın
Biraz tedirgin bir
banka oturup
Uzun boyluymuş,
esmermiş, adı Ertan’mış
Askermiş,
teskereciymiş, sevgisi artanmış
Türkülerce sevda
yaşıyordun
Kabına sığmıyordun
etrafa taşıyordun
Erenler Yunus Emre
Parkında
bir yaz akşam üstü
Bana güvenmiştin
zümrüt gözlüm
Makyajını yemiştin
benle konuşurken
Ondokuz yaşın
haşmetiyle
Başın göğe eriyordu
Kuşlar sana selam
vermeden geçmiyordu
20.08.98
*
Şiir ve müzik güzelliğince günler sizin olsun sevgili
okurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder