30 Eylül 2013 Pazartesi

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 14

Bugün merhabamın içinde çocuksu sevinçler var. Güzel bir gün umudunu arttıran sabaha uyanmak herkes için ödüldür. Fakirleri ve çocukları, özelliklede öksüz ve yetimleri sevindirenler için esas ödülün habercisidir bu ödül. Esas ödül nedir derseniz cennete gitmek demem. Esas ödül Allah’ımıza kavuşmaktır, peygamber efendimizi görmektir. Ana babamızla, eşimizle çocuklarımızla orada da beraber olmaktır. Cennette bunun için güzel değil midir zaten. Fakir insanları, öksüz ve yetim çocukları biraz kayırarak, ama özünde bütün çocukları sevindirmek bunun için şart. Başka türlü iyi insan olunmuyor. İyi insan olmadan Allah ve peygamberimize kavuşmak mümkün değil. Sözün burasında bizim gönül adamımız Yunus Emre’yi hatırlamamak bence haksızlık olur. Ne demişti hatırlarsınız;

*

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni

Yunustur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

*

Tensel bütün hazları bırakın ruhun doyacağı yerdir cennet. İbadetler Allah’ımızın huzuruna çıkabilmek için yeryüzünde vize alma girişimlerimizdir. Ne mutlu bu vizeyi alarak iyi insan olmayı erenlere.

Her zaman olduğu gibi bu gün de şiirlerimle gününüzü renklendirmek istiyorum.

*

BİR TİRENE BİNERDİN

Bir tirene binerdin
Hep meçhule giderdin
Aynı tirene binerdin
Ardın sıra kuşlar
Ardın sıra rüzgâr
Bulutlar yağmurlarda giderdi
Ben zamansız ve mekânsız
Bir sancı gelir apansız
Cinnet yeşilleri giyerdim
Yalnızlıktan çıldırırdım
Boş sokaklarda gezerdim
Bir tirene binerdin
Hep meçhule giderdin
Tenhalaşırdı koca şehir
Gözyaşlarım coşkulu nehir
Ama ben ağlayamazdım
Gözlerim kızarırdı
Yaşama isteğim azalırdı
Aklıma gelirdi soylu intiharlar
Cesaretim yoktu ölemezdim

Aydın Göle
1997

*

SENDEN İSTEDİĞİM BU DEĞİL

Senden istediğim bu değil
Yanar dağların ağzından kar getirme
Zemherilerde bir gonca
Sen bana elini uzatınca
Yüreğim uçar sana doğru
Minik bir serçe gibi ürkek, usulca

Ben mahcup kadife
Uzanıp var gücümle sevgimize
Kuşatırım baştan aşağı her şeyi
Bir tutunamam sedefe

Senden istediğim bu değil
Ne bana kaya gibi sert ol
Nede bana köle gibi eğil
Kır kabuklarını ruhunu soy
Çırılçıplak benliğini getir önüme koy

Ben mahcup bir kadife
Yaşamadan çocukluğu ulaştım gençliğe
Bu yüzden bir yanım eksiktir hep
Bu yüzden senden seni istiyorum, sevgini
Sensiz tutunamam sedefe

Aydın Göle
26.02.98

*

Genellikle şiirleri bir çırpıda yazarım fakat bu öyle olmadı. Bu şiiri bir günde yazamadım. Yani zor bir doğum geçirdik. Ağzımın içinde söylendi durdu, bir süre sonra sökün etti, geldi. Sevgisi zor bir kişiye yazılmıştı. Nedense ben hep zor kadınları sevdim. Ama onlar bana zorsun derlerdi. Hadi ben deliyim diyelim, ya siz? Madem ben zorum, benle ne zorunuz vardı? (..) sevgi anlaşmak değildir/ nedensizde sevilir/ bazen küçük bir an için/ ömür bile verilir (..) Özdemir Erdoğan’ın ne güzel bestesidir bu şarkı. Sevginin nedeni olmaz!

*

Bir gün unutulsa da ismim
Bir gün yok olsa da cismim
Gözyaşı saflığında sana
Hatıram olsun resmim

Gün gelip anarsan eğer
Yürekten yanarsan eğer
Uzaklarda olsam da ben
Ellerim sana değer.

Aydın Göle
12.06.98

*

Yukarıdaki şiiri o zamanki adıyla şemsiyeli parkta kan kardeşimle çekildiğimiz şipşak resmin arkasına yazdım. Aşağıdaki şiir ise hayali bir sevgiliye yazıldı.

*

Menevişli gözlerinde bir çift kuğu
Ağır bir vakarla yüzer bilmeden yokluğu
Güvercin göğüslerin unutmamıştı çocukluluğu
Nefes nefese gelmiştin geçmiş yüzyıldan
Fazla kalamazdın gidecektin birazdan
Göreni deli eden kıvırcık saçların
Bembeyaz omuzlarından dökülürdü fütursuz
Kal bir tanem, gitme, gözlerim sana aç, sana susuz
Kal gitme durgun göllerin kuğusu
Kal ne olur gözlerimde hasretin buğusu
Sigaram can simidim ona sarıldım
Bir deste iskambil gibi sana karıldım
Bir seni içtim bir sigarayı
Ciğerlerimde hapsettiğim sendin, duman değil
Menevişli gözlerindi içtiğim, rakı değildi
Başımı döndüren sendin alkol değil
Sabaha karşı horozlar öttü aceleyle
Herkes uyumuştu, ikimiz uyumamıştık
Hiç konuşmadan saatlerce bakışmıştık

Aydın Göle
13.06.98

*

İşte benim destanım. Yıl 1998. Yer Erenler belediyesinin altında bir büro. Orda Sakarya Ortopedik Özürlüler derneğimiz vardı. Oraya bir sekreter kız alındı. O kız daha sonra benim kankam olan kızdı. Onun yaşı 19, benim 42 idi. Sevmeyi bilen, sevilmeye layık çok yönlü bir muhteşem kişilik.. şiiri okuyun en iyisi. Onu istediğim gibi söze dökemiyorum.

*

ONDOKUZ : 1

Onu bana anlatmayın, hepiniz dilsiz kesilirsiniz
Hem hiç onu gördünüz mü, siz nereden bileceksiniz
O uzak galaksilerin bilinmeyen yıldızı
Yolunu şaşırmışta gelmiş, yörüngesinden çıkıp
O evrenin alnı güneşli tek kızı
Belki gidecek bir gün beni bırakıp

Hiç görmedim onun kadar parlak bir ışık
Yüreğinde volkanlar patlıyordur muhakkak
Yüzünde daima hüzünlü bir tebessüm
Baktıkça gözlerime, incilenmiş gözleriyle
Konacak dal bulamayan bir serçe oluveririm
Avuçlarında can veririm

O uzak galaksilerin bilinmeyen yıldızı
Ben aç susuz, sevgi hırsızı
Yolunu şaşırmışta gelmiş yörüngesinden çıkıp
O evrenin alnı güneşli tek kızı
Belki gidecek bir gün beni bırakıp

Aydın Göle
22.07.98

*

ONDOKUZ : 2

Gölgen senden büyüktü
Efkâr binmişti kaşlarına
Bedenin ayaklarına yüktü
Bir hüzün çökmüş saçlarına
Seni kalabalıklar içinden seçtim
Beni tanımadın, önünden geçtim
Yağmur yağıyordu caddeye
Hava kararıyordu, ışıklar yanmamıştı
Elimde tabanca olsa ateş edecektim
Efkârın dağılsın diye
Sen çocukları anlıyordun
Belki bundan ağlıyordun
Yağmur yağıyordu gözyaşlarını göremedim

Aydın Göle
28.07.98



Bu günlük de bu kadar. Haftaya şiirlerle kaldığımız yerden devam etmek üzere, hoşça kalın.



Yayın Tarihi08.09.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder