Okur için komplo teorisi kokan haber ve yorumları okumak,
ünlü televizyon dizisi “Kurtlar Vadisi’ni” seyretmek kadar heyecan vericidir.
Sohbetlerinde bu haber ve yorumları malzeme olarak kullanmayan nerdeyse yok! Gazetelerin
köşe yazısını birçoğumuz böyle okuyoruz. Yazanlar da, konuyu böyle ilginç hale
getirmeye çalışıyorlar. Benimde bu gurupta yer aldığımı haklı olarak
düşünebilirsiniz. Amacım komplo teorileriyle herkesi korkutmak değil elbette.
Sadece duyduklarıma, gördüklerime kendi fikrimi katıyorum, o kadar. Bunu
yaparken de dikkat ederseniz yararlandığım kaynakları veriyorum. Aşağıda
okuyacaklarınızı bu uyarılarımın ışığında okursanız, sonuca ulaşmış oluruz.
Dünyamızda ve ülkemizde şimdiye
kadar garip şeyler hep oldu ve gene olmaya devam ediyor. Adına ne derseniz
deyin ama benim bu konuda kuşkularım çok yoğun. Bunların çoğunun bir beyin
yıkama çalışması, yeni bir durumu oluşturma hazırlığı olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Taksim gezi olaylarından tutunda, hükümet uygulamalarına kadar bir çok şeyi her
an boşuna yaşamıyoruz. Sadece şundan eminim; bu işlerin hiç birinde halk yok.
Bindirme kuvvetler diyebileceğim ya gerçek veya çakma iktidar partisi
partilileriyle, PKK yandaşları veya gezi eylemcileri bu işlerde birer
figürandırlar. Ortada var olan ve alınmak istenen bir sonuç için
kullanıldıklarını düşünüyorum.
Bundan önce ortada alınmak istenen
bir sonuç vardı ve hep o sonuca giden yolların taşlarını ördüler. Hatırlarsanız yakın bir geçmişte önce bir kuş
gribi vakası çıktı. Sonunda tavukta, yumurtada yiyemez olduk. Hastalığa
yakalanan tavuklar kadar, yakalanabilir diyerek hastalığın göründüğü yerlerde
bütün sağlıklı tavukları da katlettik. Tavuklar katledilince kırda bayırda
tavukların önemli besin kaynağı solucan ve kenelerde artış oldu. Toprağın hava
almasını sağlayan bu canlıların artışı toprağın kalitesini düşürdü. Onlarda doğal
yolla yok edilmeliydi, ne icat edildi biliyorsunuz, Kanamalı Kırım Kongo
gribi.. Yazları yemyeşil çayırlarda piknik yapmak haram oldu tabii.
Bunun arkasından domuz gribi baş göstermedi mi? Bu kadar
rastlantıya da pes yani. Dört yıl kadar
önceydi bu domuz gribi önce Latin Amerika’yı dolaştı, sonra Amerika’yı, sonrada
uzak Asya’yı dolaştı. Okulların açıldığının
hemen ertesinde ilk olay Ankara da bir ilköğretim okulunda görüldü. Bir çok
ilimizle birlikte Diyarbakır’da da görüldüğünü haberleri gazetelerde yer aldı.
Sağlık bakanlığının duyuruları da vardı. Herkes aşı olmaya çağrılıyordu, bakanlık
yeterli miktarda aşı temin etmeye çalışıyordu.
O günlerden arşivimde birkaç haber ve yazı var. Şu haberlere bakar
mısınız?
“Dünya Sağlık Örgütü’nden
(WHO) yapılan son açıklamada, yeni H1N1 gribinin mevsimsel gripten oldukça
farklı ve başta gençler için olmak üzere çok daha öldürücü olduğu belirtildi. 7
aydır yapılan araştırmaları gözden geçiren WHO’ya göre genelde ılımlı seyreden
hastalık, sert bulgular da gösterebiliyor.
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, domuz gribine karşı koruma sağladığı öne
sürülen ve internet üzerinden satılan lisanssız ürünlere ve ilaçlara karşı
dikkatli olunması konusunda uyardı. Dikkat edilmesi gereken ilaçlar arasında Hindistan’dan gelme sahte Tamiflu ilaçları
da bulunuyor.”
ABD’nin New York eyaletinde hemşireler
domuz gribi aşısı hakkında dava açmışlardı. Davaya bakan hakim, sağlık
çalışanlarının ‘zorunlu’ domuz gribi aşısı olmasını öngören
uygulamayı durdurma kararı almıştı. Davayı açan hemşirelerden birinin avukatı
Terence L. Kindlon, “Bu üç kadın
‘Aşılanmak istemiyoruz’ demiyorlar, ‘Aşılanmaya ihtiyacımız yok’ diyorlar.
Birçok nedenden dolayı aşının etkili veya gerekli olduğunu düşünmüyoruz. Bize
zarar verebilir. Testler tam olarak yapılmadı” demişti. Aşılanmayı
reddeden dava dilekçesinde, “Salgını
önlemeyi bırakın, zayıflatılmış canlı virüs içeren burun aşıları da bir H1N1 salgınını tetikleyebilir” denilmişti.
Hemşirelerin bu tepkisinin haksız
olduğu söylenebilir miydi? Halkında buna benzer haklı tepkileri vardı.
Gerekçeleri hiçte yabana atılacak cinsten değildi.
Elimdeki o günlerin haberlerine göre
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) açıklama yapmıştı. O son açıklamaya göre, H1N1 virüsü ile savaşta zamana karşı bir mücadele verilirken, yapılan son
anketlerden elde edilen sonuçlar da toplumun aşıdan ‘korktuğunu’ ortaya koymuştu.
“İnsan-Basın Araştırma Merkezi’nin
yaklaşık 1000 yetişkin üzerindeki anketine göre, insanların yüzde 47’si domuz
gribine karşı güvensizlik, yeterince test edilmemiş olması gibi çeşitli
nedenlere dayanarak aşılanmak istememişler. Bazı kuşkucular ise aşının ciddi
bir nörolojik rahatsızlık olan Guillain-Barre sendromuna yol açtığı görüşünde
olduklarını belirtmişlerdi.
(Guillain-Barré sendromu “GBS”, çevresel sinir sisteminin edinilmiş bir bağışıklık
kökenli yangısal bozukluğudur; “yani bağışıklık sistemini
sağlayan sinir sisteminin geçici felç olmasıdır” merkezi sinir sistemi “beyin ve
omurilik” etkilenmez. Genellikle simetrik ve bacaklardan başlayıp,
yukarı doğru çıkan kas güçsüzlüğü, deride duyu
bozuklukları ve kalp-damar
sistemi, solunum sistemi, barsaklar ve mesane gibi iç organların işlev bozuklukları ile kendini gösteren bir
hastalıktır; iyileşme oranı yüksektir.)
İnsanlar üzerinde denenen ilaçlar
hakkında bir çok şey söylenmiştir. Her halde en önemlisi ilaç firmalarının her
fırsattan faydalandıklarıdır.
Amerika’dan Avrupa’ya geçelim ve
oradaki konuyla ilgili tartışmalara bakalım:
“Der Spiegel dergisi, federal
hükümet üyeleri, askerler ve bürokratlar, kamuoyunda yan etkileri bulunduğu
iddiasıyla tartışma yaratan domuz gribi aşısı yerine, yan etki içermeyen
farklı bir aşıyla aşılanacaklarını haber edinmişti.
Spiegel’in haberine göre Federal İçişleri Bakanlığı, Baxter adlı ilaç üreticisinden 200 bin doz ‘Celvapan’ isimli aşı satın aldı. Halk için kullanılacağı belirtilen domuz gribi aşısı ise GlaxoSmithKline (GSK) isimli firmanın ürettiği ‘Pandemrix’ adlı aşı. İddiaya göre Celvapan’da, yan etki güçlendirici olarak bilinen ‘Adjuvan’ maddesi yok.
Çok sayıda sağlıkçı Pandemrix aşısının çok güçlü yan etkileri bulunduğunu, savunma sistemine zararlı maddeler içeren bu aşının bünyede aşırı reaksiyonlara neden olabileceğini iddia etmişti. Sağlık Meslek Birliği’ne bağlı İlaç Komisyonu Başkanı Wolf Dieter Ludwig, politikacı ve bürokratlara yönelik özel aşılamanın ‘skandal’ olduğunu belirtmişti.
Alman Tıp Birliği Başkanı Michael Kochen de, denekler üzerinde yapılan araştırmalarda kişilerde eklem ve baş ağrıları, titreme nöbetleri, ateş ve yorgunluk belirtileri görüldüğü gerekçesiyle ev doktorlarına Pandemrix ile aşılama yapmamaları çağrısında bulunmuştu.
Spiegel’in haberine göre Federal İçişleri Bakanlığı, Baxter adlı ilaç üreticisinden 200 bin doz ‘Celvapan’ isimli aşı satın aldı. Halk için kullanılacağı belirtilen domuz gribi aşısı ise GlaxoSmithKline (GSK) isimli firmanın ürettiği ‘Pandemrix’ adlı aşı. İddiaya göre Celvapan’da, yan etki güçlendirici olarak bilinen ‘Adjuvan’ maddesi yok.
Çok sayıda sağlıkçı Pandemrix aşısının çok güçlü yan etkileri bulunduğunu, savunma sistemine zararlı maddeler içeren bu aşının bünyede aşırı reaksiyonlara neden olabileceğini iddia etmişti. Sağlık Meslek Birliği’ne bağlı İlaç Komisyonu Başkanı Wolf Dieter Ludwig, politikacı ve bürokratlara yönelik özel aşılamanın ‘skandal’ olduğunu belirtmişti.
Alman Tıp Birliği Başkanı Michael Kochen de, denekler üzerinde yapılan araştırmalarda kişilerde eklem ve baş ağrıları, titreme nöbetleri, ateş ve yorgunluk belirtileri görüldüğü gerekçesiyle ev doktorlarına Pandemrix ile aşılama yapmamaları çağrısında bulunmuştu.
Buradan
şu sonuca varabiliriz. Her ilaca güvenmemek ve aşıların bağışıklığı yok
edebileceğini unutmamak gerek. Aşılarda kobay olacağımız korkusunu bundan
dolayı taşıyorum.
Size
bugün unutulmuş bir olaydan söz ederek komplo denilen şeylerin gerçek olabileceğini
vurgulamak istedim. O komployu o günlerde sayın başbakan aşı olmaya karşı
çıkarak bozmuştu.
Gelişmiş
ülkelerin sicili pek temiz değil. Uygarlıklarını geri bıraktırdıkları ülkelere
borçludurlar. Artık ateşli silahlarla savaş ve o ülkelerin işgal dönemi bitti.
Çok çaresiz kalmıyorlarsa bu yola başvurmuyorlar. Ekonomik, teknolojik, kültürel
ve biyolojik savaşlar dönemindeyiz. Buna bu yüzyılın başında eklenen GDO’lu
besinlerde var. Bu aklımızın bir köşesinde devamlı durmalı bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder