30 Kasım 2013 Cumartesi

DÜNYA SOLA TEKRAR İHTİYAÇ DUYAR MI?

2008 yılında çıkan küresel ekonomik kriz nedeniyle “Dünya Tekrar Sola İhtiyaç Duyacak mı?” sorusu soruldu. Venezuela’da 1998 yılında seçimle iktidara gelen Hugo Chavez’in ölene kadar liderliğini yaptığı yeni sol, dünya soluna yeni soluk getirebilecek miydi? Beklenti bu iken küresel ekonomik kriz sonucu beklenti arttı ve yukarıdaki soru sorulur oldu. Evet bu kapitalizmin sorunuydu. Fakat sorun böyle çözülecek miydi? Bence çözülmezdi.
Solun klasik söyleminden öte bir söyleminin olması gerekir. Artık dingin durgun bir hayat özlemi ile söylem geliştirilemez. Ama Sol kapitalizmin payandası da olmamalı.. İngiltere İşçi Partisi, yada Yeni Avrupa solu veya Latin Amerika’da yükselen “21. yy solu” gibi..  Sol, üretim araçlarının ve buna bağlı olarak kas gücüne dayanan emeğin artık değişmekte olduğunu ve yeni tip sömürünün yerleştiğini görmeli.

Kapitalizmin bu gün geldiği nokta üretime dayanmadan kâr etmektir. Yani ortada ürünün sadece adı varken üstünden hayali etiketlerle fiyatlandırılarak (hisse senedi ile) para kazanılıyor. O bile hayali bir para. Sonunda olmayan ürünün, yada az miktarda olan bir ürünün fiyatının toplamının kat kat üstünde bir fiyatla bankalar boşaltır duruma geldi. İşte kapitalizmi serbest bırakmaktan söz eden liberaller bunu göremediler. Yatırıma gitmesi gereken paralar böylelikle (para üstünden para kazanma hırsıyla) buhar oldu. Devlet müdahalesi bizim gibi ülkeler için kominizmle eş değer tutulup tu kaka edilirken, kendileri batık şirketlere müdahaleden çekinmediler. Sol; gelişen teknolojiyle, değişen üretimle birlikte, gittiği yeri ve sonunda (solu değil) kendini de yutan sermayeyi yeniden değerlendirmelidir.

Sol bu değerlendirmeyi yapamazsa zengin fakir uçurumu giderek artacak, ya eski yunandaki yurttaşlık tanımı yeniden gelecek, veya buna direnen kesimlerin (ezilen halkların) zengin ülkeleri istila etmesi mümkün olacak. Babamın bir sözü vardı; "zor, oyunu bozar" derdi. Yani zorda kalanlar en zor şartları dinlemezler, kendi bildiklerini okurlar demekti bu. Sol her zaman için zoru bozan olmalıdır. Ama yerine bir şey koyarak.. yoksa onun adı sol olmaz.
Sol, teknolojinin tanrılaştığı yerde, teknolojiye dayalı hayat tarzının dinselleştiği zamanda eski romantik söylemiyle bu yeni dini ve bu yeni tanrıyı nasıl görecek ve en önemlisi idealini oluşturan eşitlik anlayışını nasıl kabul ettirecektir? Egemenliğin sınıfsal temele oturtulduğu bir çağın üretim araçları ve çalışma saatleri öyle değişmiştir ki; artık her yer üretim yeridir, her saatte çalışma saati. Üretimden planlamaya kadar çeşitli aşamalar artık eskisi kadar yorucu olmasa da, eskisinden fazla usandırıcıdır. Şimdi iş üretimi paylaşmak kadar, bu usandırıcı ve baş döndürücü temponun içinde yeni biçimlerle yer alabilmektir.

Eskiden sol insanı toplu davranışlarda bulunma alışkanlıklarını kazandırma amacını güderdi. Bunun eğitimini vererek tek tip insan modeli yaratmaya çalışırdı. Şimdi ürettiğine yabancılaşmaktan geçtim, ne ürettiğini göremeyen yeni insana bu tip eğitimleri vermek ne kadar doğru olacaktır? Çünkü kendisinin yerini kendi kendine yeten makinler almış, sadece bu yüzden bile giderek yalnızlaşmıştır. Çünkü muhatabı olan insanlar bile o makinelerin bir parçasıdır ve o makineler kadarda duygusuzdur. İşte solun en önemli konularından biride budur. Karşısında gene kendisinin yarattığı eskisinden beter bir egemen vardır. Adı makinedir bu egemenin. Bu makinenin kanıda enerji.. Enerji başlı başına bir konu.. Onu incelemeden üretim araçları, üretim türleri kolay anlaşılmayacaktır.

Bir yerde şöyle bir söz okudum. "Bence insan olmanın ve insanca yaşamanın öncül kurallarından ve sistemin düzenli, halka yakın, ezmeyen bir yapıya kavuşmasının anahtarıdır Sol." Bu bir dilek. Çünkü yöneten ve yönetilen diye toplum eski klasik yapısıyla ortada duruyor. Durdukça da gerçekleşme ihtimali yok. Kutsal emek kavramı kutsal hayata kadar geriledi. Neden? Çünkü iş gücünün aklı yoktu, o robottan farklı biçimde de kullanılmadı zaten. Robotların çoğaldığı çağda da tedavülden kaldırılıyor. Eski üretim biçimlerinde 16-18 saat iş gücü kullanılırken, gelecekte yılda 15 gün iş gücü kullanılacaktır. Bunun içine idare mekanizmasının da gireceği düşünülürse iş gücünün kutsallığı kalmaz. Bu gün için nüfus, maliye, tapu kadastro ve daha bir çok konunun bilgi işlem merkezinde bilgisayarlarla çok daha hızlı ve çok daha güvenli sonuç alınıyor. Şimdilik o bilgisayarların arkasında insan var olmaya devam ediyor. Daha ilerde bütün alanlarda bir tek insana rastlanmayacaktır. Üretim aşamalarında da durum farklı değil. Emek şimdi bunun sancısını çekiyor. Ezmeyen bir yapının anahtarı soldur demek bence romantizmle açıklanabilir durumdur. Yöneten ve yönetilen olduğu sürece ezen ve ezilen olacaktır çünkü. Sol bu yapıyı değiştirmeyi beceremedi. Teknoloji becerecek mi? Bilmiyorum, ama umuyorum. Bu konuda itici güç dünyanın varlığında bizim yaratacağımız olumsuzluklardan kaynaklanacaktır.




Yayın Tarihi27.11.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder