28 Şubat 2014 Cuma

ÇİNGENELER VE TARİHLERİ -1

Tarih boyunca Yahudilerle Çingeneler bir çok kez soykırımlara uğramaları nedeniyle ortak kaderi paylaştıklarından söz edilebilir. Yahudilerin uğradıkları soykırımlar üstüne Yahudi ve Yahudilikle ilgili çok araştırma yapılmış ve bu konuda sayısız makale yayınlanmıştır.

Yahudiler dünyada sahip oldukları ekonomik güç ile kendilerini allayıp pullama şansını buldular. Böylelikle dünyaya kendilerini çok etkili biçimde kabûl ettirdiler. Çingeneler hakkındaysa sadece oryantalist romantik yazarların bir şeyler yazdıklarını görüyoruz. Gelişmiş ekonomilerin içinde yer alamayan Çingenelerin çektikleri eziyete bu yüzden dünya hep sessiz kalmıştı. Bunu gördükten sonra Çingeneler hakkında yazmaya karar verdim. Dizi yazının bir iddiası yok! Yahudilerle kaderlerinin bir yere kadar ters orantılı benzeşmesi nedeniyle Çingeneler anlatılmalıydı. Bunu yapmaya çalıştım sadece. Bu 6 bölümlük yazı dizisini o amaçla hazırladım.

***   ***   ***

Dünyada vatansız, gittiği yeri vatan edinen iki millet var. Biri Çingeneler, diğeri de İbrani’lerdir. İsrailoğulları’ndan olan İbrani’ler çok büyük bir çoğunlukla Musevi, yani bizim dilimize yerleşmiş biçimiyle Yahudi dinine ve İbranice denen bir dile sahipken, Çingeneler gittikleri ülkelerin dinini ve dilini benimsemişlerdir. Yazımızın konusu Çingeneler fakat, (İsrailoğullarına dinleri millet dini olduğu için dini ve milli kimliklerinden söz ederken onlara  sadece Yahudi diyoruz) benzerlikleri hiç olmamasına rağmen, Yahudilerle ortak bir kaderi paylaştıklarından dolayı iki milleti birlikte anma gereği duyuyorum.

Ortak kader diyebileceğimiz örnekler çoktur. Biride ikinci dünya savaşı sırasında Nazi Almanya’sında uğradıkları soykırımdı. İlerleyen bölümlerde bunu ayrıntısıyla göreceğiz. İki milletin ortak kaderi toprağa bağlı olmayışlarıydı. İşleyecek toprağa sahip olamadıklarından hiçbir zaman çiftçilik yapmamışlar, geçimlerini zanaatkârlıkla sağlamışlardır. Bu konuda yapılan bir açıklamada (Günümüzde halen Hindistan’da yaşayan Çingenelerle, dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan Çingeneler hiçbir zaman asabiyet sahibi olmamışlardır. Çünkü asabiyetin öncelikli şartı, sürü beslemek ve otlak alanları için bitmeyen savaşlara girmiş olmaktır. Çingeneler sürü beslemeyen göçebelerdir. Dolayısıyla otlak alanları için büyük savaşlar yapmamışlar, savaşçı bir karakter geliştirmemişlerdir. Bu özellikleri ile Çingeneler, kendilerini köleleştiren devletlere ancak zanaatçılıkları ile yararlı olabilirler. Nitekim de öyle olmuştur.) denmişti.

Çingenelerle Yahudileri burada birbirinden ayıran önemli bir fark var. Yahudiler ayakkabıcılık, terzilik, kuyumculuk gibi daha önemli ve ustalık isteyen zanaatlarla meşgulken, Çingeneler kalaycılık, sepetçilik, bakırcılık gibi daha hafif zanaatları tercih etmişlerdir. Müzik konusundaki doğal yetenekleri Çingeneleri Yahudilerden farklı kılan bir başka özelliktir.

Başka bir yazıda incelemek üzere Yahudileri burada bırakarak Çingenelerle devam edelim.

Çingeneler nasıl tarih sahnesine çıkmışlar önce onu görelim. Bu konuda birkaç görüş var. Bir söylentide olsa ilki şöyle:

“Yüzyıllar önce Hindistan’da kendilerine Roman diyen bir kabile yaşardı. Romanca (Romani) konuşurlardı.. Şeflerinin küçük bir oğlu vardı. Adı Çen.. Yörenin kralının bir gün bir kızı oldu. Kahinler, ülkenin bir gün istilaya uğrayacağını ve gelenlerin kralın kızını öldüreceğini söylediler.. Kral, kızını kurtarmak için bir çare buldu.. Gan adını verdiği küçük kızı, Roman şefine emanet etti.. “Bunu kendi kızın ilan et, öyle büyüt.. Senin değil, kralın kızı olduğunu, sadece sen, karın ve ben bileceğiz dünyada, başka kimse bilmeyecek” diye yemin ettirdi..
Çen ve Gan birlikte büyüdüler. Çen evlenme yaşına geldi, ama kendisine gösterilen dünya güzeli kızların hiçbirini beğenmedi. Garip bir hisle, kız kardeşi bildiği Gan’a yakın hissetti hep kendini.. Oğlunun sararıp solduğunu gören annesi, işin iç yüzünü anlayınca, yemini bozdu ve Çen’e:

“Gan’la evlenebilirsin, çünkü o senin kardeşin değil” dedi.

Çen Gan’la evlenince, Romanlar ikiye bölündü. Bu sırada kahinlerin dediği de olmuş, Makedonyalı İskender’in orduları Hindistan’ı istila etmişlerdi..
Romanların Çen ve Gan’ı destekleyenleri, onların peşine takılıp ülkeyi terk ettiler.. Kendilerine de Çengan dediler. Durumu öğrenen kahinler, istiladan sorumlu tuttukları Çenganları lânetlediler.. “

Aynı yerde iki gece üst üste uyuyamayın. Aynı kuyunun suyunu iki defa içemeyin. Aynı nehri iki defa geçemeyin” dediler.. 

DEVAM EDECEK

Yayın Tarihi: 21.02.2014
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder