28 Şubat 2014 Cuma

TOPLUMSAL İKİ YÜZLÜLÜK

Bu ülke çok yakın zamana kadar asırlarca süren çok eşliliği yaşadı. Dini geleneklerde bununla örtüşünce erkek için gün doğmuştu. Medeni kanuna göre tek eşlilik mecburiyetine rağmen nikahsız ikinci eşi olan o kadar çok ki.. eskiden bu durum çok normal karşılanırdı. Bunun doğudaki karşılığı kumadır. Kuma geleneği nikâhlı eşin razı olduğu bir gelenekti. Gelişmiş kentlerde bu pek razı olunan bir şey değildir.

Allah canlıların erkek türüne hercailik vermiş. Erkek, dölleme güdüsüyle yüklü olduğu için çok eşliliğe yatkındır. Dişi ise neslin devamında gerekli olan soyu korumak için tek eşliliğe.. Bu çelişki evlilikte iki cins arasında çekişme sebebidir. İşte bu çekişme ahlâki değerlerin, modern devlette de kadın ve ailenin korunmasını amaçlayan kanunların çıkmasına sebep olmuştur. Bütün bunlara rağmen bir zamanlar rahmetli Özal’ın dediği gibi; “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” denilip, ahlâki değerler çiğnenerek evlilik dışı ilişkiler sürmektedir.

Yaşananlar toplumun iki yüzlülüğüdür. Dünyada da örneklerine çokça rastlanan bu durumu ülkemizin şartlarında değerlendirelim.

ANAP milletvekilliği yapmış olan Yılmaz Karakoyunlu’nun “Yorgun Mayıs Kısrakları” adlı romanından söz ettiğim, romanın adını başlık yaptığım, 22.02.10 Pazartesi günü şu an kapalı olan gazetede yayınlanan bir yazı yazmıştım. O yazıda zamanın başbakanı ve dışişleri bakanının çapkınlık olaylarına karıştıklarını belirtmiştim. Çapkınlık olayları daha sonraki çeşitli dönemlerde de devam etmişti.

Günümüzde gençlik arasında büyük kentlerde durum değişmekte, aldatma adıyla değil özgürlükler adı altında kadınlarında cinsel arayışlar içinde olduklarını görmekteyiz. Artık evlilik kurumu tehdit altındadır. Böylesi bir durumu savunacak değilim ama şu ikiyüzlülüğü başka ne bitirebilir diye düşünmüyor da değilim.

Buraya kadar ki değerlendirmelerimizin dışına çıkıp bundan sonra CHP’nin geleceğine bakalım. Bence bu olay, bu yönüyle ülkemiz için çok daha önemli. Bir başka türde toplumsal çelişkiyi görelim. 1973 ve 1977 genel seçimleri hariç, sürekli olarak muhalefetteki sağ parti, iktidardaki diğer sağ partiye seçenek oldu. Sınıfsal temele oturmadan kendine sol diyen CHP hep Türkiye cumhuriyetini kurmuş olmakla yetindi. Bir Sosyal Demokrat olarak, Sosyal Demokratlığından hiç şüphe duymadığım Fikri Sağlar’ın söylediği gibi, sol; fakirliği eşit paylaştırmayı önerdi, büyümeyi ve gelişmeyi önermedi. Bunu yapamadığı için sol umut verici seçenek olamadı. Liderlerin bunu değiştirecek politikalar yerine liderliklerini koruyacak politikalarla parti içini denetimi altına almayı yeğlediğiler ve CHP’yi gençleştiremedikleri için AKP iktidardadır. Günümüzde iktidarı, iktidar yorgunluğuna rağmen seçimlerde yenebilmek için tek çare CHP’yi merkez sağa çekmek olarak görülüyor. Oysa sınıfsal çelişkiye ve üretime öneriler sunmadan ülkenin geleceğinde etkili olunmaz.


Demiştim ya; yaşananlar toplumun iki yüzlülüğüdür. Herkes herkesi suçlar, ama kimse kendi kusurunu düzeltmeye çalışmaz. Tıpkı trafik kurallarına uymakta kendimize göre davranmamız gibi. Bu yüzden hastalıklardan daha çok, trafik kazalarından can vermiyor muyuz zaten?

Evlilik dışı ilişkilere ve siyasi partilere ikiyüzlü bakış açımızı değiştirmedikçe daha çoook yol kazası yaşarız.


Yayın Tarihi: 07.02.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder