Bu ülke çok yakın zamana kadar asırlarca süren çok eşliliği
yaşadı. Dini geleneklerde bununla örtüşünce erkek için gün doğmuştu. Medeni
kanuna göre tek eşlilik mecburiyetine rağmen nikahsız ikinci eşi olan o kadar
çok ki.. eskiden bu durum çok normal karşılanırdı. Bunun doğudaki karşılığı
kumadır. Kuma geleneği nikâhlı eşin razı olduğu bir gelenekti. Gelişmiş
kentlerde bu pek razı olunan bir şey değildir.
Allah canlıların erkek türüne hercailik vermiş. Erkek,
dölleme güdüsüyle yüklü olduğu için çok eşliliğe yatkındır. Dişi ise neslin
devamında gerekli olan soyu korumak için tek eşliliğe.. Bu çelişki evlilikte
iki cins arasında çekişme sebebidir. İşte bu çekişme ahlâki değerlerin, modern
devlette de kadın ve ailenin korunmasını amaçlayan kanunların çıkmasına sebep
olmuştur. Bütün bunlara rağmen bir zamanlar rahmetli Özal’ın dediği gibi;
“anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” denilip, ahlâki değerler çiğnenerek
evlilik dışı ilişkiler sürmektedir.
Yaşananlar toplumun iki yüzlülüğüdür. Dünyada da örneklerine
çokça rastlanan bu durumu ülkemizin şartlarında değerlendirelim.
ANAP milletvekilliği yapmış olan Yılmaz Karakoyunlu’nun
“Yorgun Mayıs Kısrakları” adlı romanından söz ettiğim, romanın adını başlık
yaptığım, 22.02.10 Pazartesi günü şu an kapalı olan gazetede yayınlanan bir
yazı yazmıştım. O yazıda zamanın başbakanı ve dışişleri bakanının çapkınlık
olaylarına karıştıklarını belirtmiştim. Çapkınlık olayları daha sonraki çeşitli
dönemlerde de devam etmişti.
Günümüzde gençlik arasında büyük kentlerde durum değişmekte,
aldatma adıyla değil özgürlükler adı altında kadınlarında cinsel arayışlar
içinde olduklarını görmekteyiz. Artık evlilik kurumu tehdit altındadır. Böylesi
bir durumu savunacak değilim ama şu ikiyüzlülüğü başka ne bitirebilir diye
düşünmüyor da değilim.
Buraya kadar ki değerlendirmelerimizin dışına çıkıp bundan
sonra CHP’nin geleceğine bakalım. Bence bu olay, bu yönüyle ülkemiz için çok
daha önemli. Bir başka türde toplumsal çelişkiyi görelim. 1973 ve 1977 genel
seçimleri hariç, sürekli olarak muhalefetteki sağ parti, iktidardaki diğer sağ
partiye seçenek oldu. Sınıfsal temele oturmadan kendine sol diyen CHP hep Türkiye
cumhuriyetini kurmuş olmakla yetindi. Bir Sosyal Demokrat olarak, Sosyal Demokratlığından
hiç şüphe duymadığım Fikri Sağlar’ın söylediği gibi, sol; fakirliği eşit
paylaştırmayı önerdi, büyümeyi ve gelişmeyi önermedi. Bunu yapamadığı için sol
umut verici seçenek olamadı. Liderlerin bunu değiştirecek politikalar yerine
liderliklerini koruyacak politikalarla parti içini denetimi altına almayı
yeğlediğiler ve CHP’yi gençleştiremedikleri için AKP iktidardadır. Günümüzde
iktidarı, iktidar yorgunluğuna rağmen seçimlerde yenebilmek için tek çare
CHP’yi merkez sağa çekmek olarak görülüyor. Oysa sınıfsal çelişkiye ve üretime
öneriler sunmadan ülkenin geleceğinde etkili olunmaz.
Demiştim ya; yaşananlar toplumun iki yüzlülüğüdür. Herkes
herkesi suçlar, ama kimse kendi kusurunu düzeltmeye çalışmaz. Tıpkı trafik
kurallarına uymakta kendimize göre davranmamız gibi. Bu yüzden hastalıklardan
daha çok, trafik kazalarından can vermiyor muyuz zaten?
Evlilik dışı ilişkilere ve siyasi partilere ikiyüzlü bakış
açımızı değiştirmedikçe daha çoook yol kazası yaşarız.
Yayın Tarihi: 07.02.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder