Yahudilerle Çingenelerin tarih boyunca uğradıkları soykırımlar nedeniyle
ortak kaderi paylaştılar. Özellikle faşizmin Avrupa’yı sardığı yıllar olan
1940-45 yılları bu iki millet için karabasan yıllarıdır. Savaş sonrasında Yahudiler
dünyada sahip oldukları ekonomik güç ile, kendilerini allayıp pullama şansını
buldular. Böylelikle dünyaya kendilerini çok etkili biçimde kabûl ettirdiler.
Çingenelerse bu imkâna hiçbir zaman sahip olamadıkları için çektikleri eziyete
dünya her zaman sessiz kalmıştı. Bu 6 bölümlük yazı dizisini o amaçla
hazırladım. 2.’sini verdiğim bugünkü bölümde, uğradıkları soykırımı anlatarak
dizi yazımıza devam ediyorum.
*** ***
Tam yeri ve tam zamanı. Şimdide Nazi Almanya’sının Yahudilere
uyguladığı gibi Çingenelere de uyguladığı soykırımı görelim.
“Almanya’da Hitler’in iktidar yılları Çingenelerin en
kara günleri oldu. Alman diktatörünün Yahudiler için ateşlediği fırınların
bacalarından Çingene dumanları da yükseldi.
Faşizm döneminde Almanya ve Avrupa’da yarım milyon Çingene gaz odalarında yakıldı veya ‘tıbbi deneylerde kobay’ olarak kullanıldı. Naziler yalnız Çingeneleri değil, üç kuşak ötesine kadar soyunda ‘çingene’ kanı taşıyanları da imha ettiler.
16 Aralık 1942’de SS şefi Heinrich Himmer tarafından çıkartılan kararda ‘Çingenelerin topyekün imhası’ emredildi. Çingeneler Auschwitz gibi imha ve çalışma kamplarında, laboratuarlarda öldürüldüler.
Faşist teorisyenler “bu Çingeneler Avrupa’ya yabancı kanı taşıyorlar” diyorlardı.
Almanya dışında Fransa’da 15 bin, Polonya’da 35 bin, Macaristan’da 28 bin, Rusya’da 40 bin Çingene Naziler tarafından topluca öldürüldü.
Faşizm döneminde Almanya ve Avrupa’da yarım milyon Çingene gaz odalarında yakıldı veya ‘tıbbi deneylerde kobay’ olarak kullanıldı. Naziler yalnız Çingeneleri değil, üç kuşak ötesine kadar soyunda ‘çingene’ kanı taşıyanları da imha ettiler.
16 Aralık 1942’de SS şefi Heinrich Himmer tarafından çıkartılan kararda ‘Çingenelerin topyekün imhası’ emredildi. Çingeneler Auschwitz gibi imha ve çalışma kamplarında, laboratuarlarda öldürüldüler.
Faşist teorisyenler “bu Çingeneler Avrupa’ya yabancı kanı taşıyorlar” diyorlardı.
Almanya dışında Fransa’da 15 bin, Polonya’da 35 bin, Macaristan’da 28 bin, Rusya’da 40 bin Çingene Naziler tarafından topluca öldürüldü.
Çingenelerin Yahudiler kadar güçlü lobileri olmadığından,
uğradıkları katliamlar tarihin karanlık sayfaları arasında eriyip gitti."
(Çingeneler, Nazım Alpman, sayfa 101-102)
(Çingeneler, Nazım Alpman, sayfa 101-102)
Bu konudaki başka bir inceleme sonucunu daha görelim. Verilen
ayrıntı bizi biraz daha bilgilendirecek çünkü.
Naziler, her şeyden önce onların yaşam tarzlarından
hoşlanmadılar. Zira Nazilerin insanları tamamen denetleme isteğinden ısrarla
kaçıyorlardı. Bundan başka, Tübingenli sinir hastalıkları
doktoru Robert Ritter gibi saf ırk uzmanları, ‘‘melez Çingeneleri’’
(bunlar sözü edilen kimselerin yüzde 90’ını oluşturmakta) kriminolojik (suç
bilimsellik A.G.) ve asosyallik (toplumdışılık-cemiyetdışılık A.G.)
için olağanüstü bir malzeme olarak gördüler. Nazi yönetiminin ilk
günlerinde Robert Ritter ve diğerleri, Romanların kısırlaştırılmasını ‘sorunun’
çözümü olarak gördüler. 18 Eylül 1942 tarihinde yapılan Wannsee konferansında
bir araya gelen SS liderleri ‘asosyal unsurlar olan Yahudi, Çingene, Rus ve
Ukraynalıları, çalıştırarak imha etmek maksadı ise SS-Reich liderlerine teslim
etme’ kararı aldılar. Böylece Alman Ordusu’nun girmiş olduğu bölgelerde, tüm
Romanlar için toplama kamplarındaki planlı imha çalışmaları başlamış oldu.
Katledilenlerin tam sayısı bilinmiyor. Çünkü Güney ve Güneydoğu Avrupa’da pek
çok Roman, daha kamplarına giderken yolda yerel faşistlerin yapmış olduğu
katliamlarda yaşamlarını yitirdiler. Ciddi kabul edilen tarihçilere göre, Nazi
iktidarı sırasında katledilen Romanların sayısı 500 bin kadardır.
Gördüğümüz gibi Nazi Almanya’sı Çingenelere soykırım yapmış. Doğu
Avrupa ülkeleri de Çingenlere kötü davranmıştır. Onlara da bakalım mı?
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) yayınladığı son
rapor Doğu Avrupa’daki Çingenelerin içler acısı durumunu açıkça ortaya koyuyor.
Her türlü politik, ekonomik ve sosyal hakları ellerinden alınan bu insanlar Avrupa’nın
en geniş nüfuslu ve en fazla haksızlığa uğrayan azınlığını oluşturuyor. Resmi
rakamlara göre Avrupa’da 8 milyon Çingene yaşıyor, ancak gerçek rakamın çok
daha fazla olduğu tahmin ediliyor, çünkü Çingenelerin çoğu vatansız sayıldığı
için nüfus kütüklerine yazılmıyor.
Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Romanya ve
Polonya’da Çingeneler sırf kendi kültürlerini yaşamak istedikleri için
toplumdan dışlanıyor. UNHCR raporuna göre, Komünist rejimler döneminde göçe
zorlanıp, istemedikleri işlerde çalıştırılan Çingenelerin yaşam koşulları, bu
rejimlerin yıkılmasından sonra daha da kötüleşti. Örneğin Çek Cumhuriyeti’nin
yeni anayasasına göre vatandaş olabilmek için Çekçe’yi akıcı bir biçimde
konuşmak, en az iki yıl süreyle bu ülkenin topraklarında ikamet etmek, Slovak
vatandaşı olmadığını kanıtlayan bir belgeye ve temiz bir sicil kaydına sahip
olmak gerekiyor. Ancak Çingeneler bu koşulları yerine getiremedikleri için
vatandaş olamıyor.
Diğer Doğu Avrupa ülkelerinde de demokrasiye geçişten sonra
azınlıkların vatandaşlık hakları teslim edildiği halde, Çingeneler bu
uygulamanın dışında tutuldu. Daha da kötüsü mahkemeler de dahil olmak üzere
hiçbir devlet makamı Çingeneleri korumaya yanaşmıyor. Bulgaristan, Macaristan,
Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Almanya'nın doğusunda Çingenelere yönelik ırkçı
saldırılar tamamen cezasız bırakılıyor.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 26.02.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder