28 Şubat 2014 Cuma

ÇİNGENELER VE TARİHLERİ -3

Yahudilerle Çingenelerin tarih boyunca uğradıkları soykırımlar nedeniyle ortak kaderi paylaştılar. Özellikle faşizmin Avrupa’yı sardığı yıllar olan 1940-45 yılları bu iki millet için karabasan yıllarıdır. Savaş sonrasında Yahudiler dünyada sahip oldukları ekonomik güç ile, kendilerini allayıp pullama şansını buldular. Böylelikle dünyaya kendilerini çok etkili biçimde kabûl ettirdiler. Çingenelerse bu imkâna hiçbir zaman sahip olamadıkları için çektikleri eziyete dünya her zaman sessiz kalmıştı. Bu 6 bölümlük yazı dizisini o amaçla hazırladım. 2.’sini verdiğim bugünkü bölümde, uğradıkları soykırımı anlatarak dizi yazımıza devam ediyorum.

***   ***

Tam yeri ve tam zamanı. Şimdide Nazi Almanya’sının Yahudilere uyguladığı gibi Çingenelere de uyguladığı soykırımı görelim.

“Almanya’da Hitler’in iktidar yılları Çingenelerin en kara günleri oldu. Alman diktatörünün Yahudiler için ateşlediği fırınların bacalarından Çingene dumanları da yükseldi.
Faşizm döneminde Almanya ve Avrupa’da yarım milyon Çingene gaz odalarında yakıldı veya ‘tıbbi deneylerde kobay’ olarak kullanıldı. Naziler yalnız Çingeneleri değil, üç kuşak ötesine kadar soyunda ‘çingene’ kanı taşıyanları da imha ettiler.
16 Aralık 1942’de SS şefi Heinrich Himmer tarafından çıkartılan kararda ‘Çingenelerin topyekün imhası’ emredildi. Çingeneler Auschwitz gibi imha ve çalışma kamplarında, laboratuarlarda öldürüldüler.
Faşist teorisyenler “bu Çingeneler Avrupa’ya yabancı kanı taşıyorlar” diyorlardı.
Almanya dışında Fransa’da 15 bin, Polonya’da 35 bin, Macaristan’da 28 bin, Rusya’da 40 bin Çingene Naziler tarafından topluca öldürüldü.                                                                            

Çingenelerin Yahudiler kadar güçlü lobileri olmadığından, uğradıkları katliamlar tarihin karanlık sayfaları arasında eriyip gitti."
(Çingeneler, Nazım Alpman, sayfa 101-102)    
                                                                                      
Bu konudaki başka bir inceleme sonucunu daha görelim. Verilen ayrıntı bizi biraz daha bilgilendirecek çünkü.

Naziler, her şeyden önce onların yaşam tarzlarından hoşlanmadılar. Zira Nazilerin insanları tamamen denetleme isteğinden ısrarla kaçıyorlardı. Bundan başka, Tübingenli sinir hastalıkları doktoru Robert Ritter gibi saf ırk uzmanları, ‘‘melez Çingeneleri’’ (bunlar sözü edilen kimselerin yüzde 90’ını oluşturmakta) kriminolojik (suç bilimsellik A.G.) ve asosyallik (toplumdışılık-cemiyetdışılık A.G.) için olağanüstü bir malzeme olarak gördüler. Nazi yönetiminin ilk günlerinde Robert Ritter ve diğerleri, Romanların kısırlaştırılmasını ‘sorunun’ çözümü olarak gördüler. 18 Eylül 1942 tarihinde yapılan Wannsee konferansında bir araya gelen SS liderleri ‘asosyal unsurlar olan Yahudi, Çingene, Rus ve Ukraynalıları, çalıştırarak imha etmek maksadı ise SS-Reich liderlerine teslim etme’ kararı aldılar. Böylece Alman Ordusu’nun girmiş olduğu bölgelerde, tüm Romanlar için toplama kamplarındaki planlı imha çalışmaları başlamış oldu. Katledilenlerin tam sayısı bilinmiyor. Çünkü Güney ve Güneydoğu Avrupa’da pek çok Roman, daha kamplarına giderken yolda yerel faşistlerin yapmış olduğu katliamlarda yaşamlarını yitirdiler. Ciddi kabul edilen tarihçilere göre, Nazi iktidarı sırasında katledilen Romanların sayısı 500 bin kadardır.

Gördüğümüz gibi Nazi Almanya’sı Çingenelere soykırım yapmış. Doğu Avrupa ülkeleri de Çingenlere kötü davranmıştır. Onlara da bakalım mı?

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) yayınladığı son rapor Doğu Avrupa’daki Çingenelerin içler acısı durumunu açıkça ortaya koyuyor. Her türlü politik, ekonomik ve sosyal hakları ellerinden alınan bu insanlar Avrupa’nın en geniş nüfuslu ve en fazla haksızlığa uğrayan azınlığını oluşturuyor. Resmi rakamlara göre Avrupa’da 8 milyon Çingene yaşıyor, ancak gerçek rakamın çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor, çünkü Çingenelerin çoğu vatansız sayıldığı için nüfus kütüklerine yazılmıyor.
Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Romanya ve Polonya’da Çingeneler sırf kendi kültürlerini yaşamak istedikleri için toplumdan dışlanıyor. UNHCR raporuna göre, Komünist rejimler döneminde göçe zorlanıp, istemedikleri işlerde çalıştırılan Çingenelerin yaşam koşulları, bu rejimlerin yıkılmasından sonra daha da kötüleşti. Örneğin Çek Cumhuriyeti’nin yeni anayasasına göre vatandaş olabilmek için Çekçe’yi akıcı bir biçimde konuşmak, en az iki yıl süreyle bu ülkenin topraklarında ikamet etmek, Slovak vatandaşı olmadığını kanıtlayan bir belgeye ve temiz bir sicil kaydına sahip olmak gerekiyor. Ancak Çingeneler bu koşulları yerine getiremedikleri için vatandaş olamıyor.

Diğer Doğu Avrupa ülkelerinde de demokrasiye geçişten sonra azınlıkların vatandaşlık hakları teslim edildiği halde, Çingeneler bu uygulamanın dışında tutuldu. Daha da kötüsü mahkemeler de dahil olmak üzere hiçbir devlet makamı Çingeneleri korumaya yanaşmıyor. Bulgaristan, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Almanya'nın doğusunda Çingenelere yönelik ırkçı saldırılar tamamen cezasız bırakılıyor. 
                                                                               


DEVAM EDECEK

Yayın Tarihi: 26.02.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder