SİMURG, YADA ZÜMRÜDÜ ANKA 1
Dostlarım sağ olsunlar, bir sürü hikâye gönderiyorlar. Hangi
birini yazacağımı şaşırıyorum. İçlerinden kimi zaman rastgele, kimi zaman
anlatmak istediğim konuya uygun birini seçip sizlerle paylaşıyorum. Bu hikâye,
antik İran mitolojisinden bir hikâye. Bizim dilimizde de var olan karşılığıyla
sözü edilen hikâyedeki bilge kuş Kaf Dağının ardındaki Zümrüdü Anka kuşudur. O
bir ülküyü, bir ideali simgeler. Hikâyeyi önce okuyalım, sonra hikâye hakkında
bir iki söz edelim.
*** ***
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka,
Bilgi Ağacının dallarında yaşar ve
her şeyi bilirmiş... Kuşlar Simurg’a inanır ve onun
kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında
her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki,
Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda
umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un
kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar
toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar
vermişler.
Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru, dudu, keklik,
bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri varmış. Amaçları, padişahsız hiç bir
ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmekmiş.
Hüthüt söze başlamış ve Hz.Süleyman’ın postacısı olduğunu
belirttikten sonra; kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söylemiş.
Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında gizli olduğu için
bilinmediğini ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatmış.
Simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince;
kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp onu aramak için yollara
düşmüşler.
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan
Kaf Dağının tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak
gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve
sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler.
Zamanla yorulup, düşenler ve hastalananlar olmuş. Hepsi de, Simurg’u görmek
istemelerine rağmen, hüthütün yanına varıp “kendilerince geçerli çeşit çeşit
mazeretler söylemeye” başlamışlar.
Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp.
Papağan, o güzelim tüylerini bahane etmiş; oysa tüyleri
yüzünden kafese kapatılırmış.
Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş
yıkıntılarını özlemiş. Balıkçıl kuş bataklığını, dudu kuşunun arzuladığı
abıhayatmış. Tavus kuşunun amacı cennet, kazın mazereti su, kekliğin aradığı
mücevher, hümâ’nın nefsi kibir ve gurur, doğanın sevdası mevki ve iktidar,
üveykin ihtirası deniz, puhu kuşunun aradığı viranelerdeki defineymiş…
Bu mazeretleri dinleyen hüthüt, hepsine ayrı ayrı, doğru,
inandırıcı ve ikna edici cevaplar vermiş. Simurg’un olağanüstü özelliklerini ve
güzelliklerini anlatmış. Hüthüt şunları söylemiş:
Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür.
Simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
Kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatimiz kalmadı.
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.
O, yüce lûtfuyla bir ayna icat etti.
O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür.
Simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
Kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatimiz kalmadı.
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.
O, yüce lûtfuyla bir ayna icat etti.
O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
Yedi vadi üzerinde uçtukça sayıları anbean azalıyormuş.
Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, yine onun rehberliğinde Simurg’u
aramak için yola koyulmuşlar. Her vadi bir kavramı simgeliyormuş.
1.Vadi İstek
2.Vadi
Aşk
3.Vadi Marifet (ustalık)
4.Vadi
İstinga (nazlanma,doygunluk)
5.Vadi Vahdet (birlik, beraberlik)
6.Vadi
Hayret (Şaşkınlık)
7.Vadi Yokluk (Fenâ)
BEKÂ (Ebedilik)
Yedi vadiyi aşana kadar, kimi yorulduğu için çeşitli
mazeretlerle kafileden ayrılmış, kimi ya yem isteği ile bir yerlere dalıp
kaybolmuş, ya aç susuz can vermiş, ya yollarda kaybolmuş, ya denizlerde
boğulmuş, ya yüce dağların tepesinde can vermiş, ya güneşten kavrulmuş, ya
vahşi hayvanlara yem olmuş, ya ağır hastalıklarla geride kalmış, ya kendisini
bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılmış.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi
“şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “yokoluş”ta bütün kuşlar umutlarını
yitirmiş... Kaf Dağına vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Yayın Tarihi: 10.02.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder