28 Şubat 2014 Cuma


SİMURG, YADA ZÜMRÜDÜ ANKA 1

Dostlarım sağ olsunlar, bir sürü hikâye gönderiyorlar. Hangi birini yazacağımı şaşırıyorum. İçlerinden kimi zaman rastgele, kimi zaman anlatmak istediğim konuya uygun birini seçip sizlerle paylaşıyorum. Bu hikâye, antik İran mitolojisinden bir hikâye. Bizim dilimizde de var olan karşılığıyla sözü edilen hikâyedeki bilge kuş Kaf Dağının ardındaki Zümrüdü Anka kuşudur. O bir ülküyü, bir ideali simgeler. Hikâyeyi önce okuyalım, sonra hikâye hakkında bir iki söz edelim. 

***   ***

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacının dallarında yaşar ve
her şeyi bilirmiş... Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki,
Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.                                  

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. 

Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri varmış. Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmekmiş.

Hüthüt söze başlamış ve Hz.Süleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra; kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söylemiş. Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında gizli olduğu için bilinmediğini ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatmış. Simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp onu aramak için yollara düşmüşler.          

Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağının tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Zamanla yorulup, düşenler ve hastalananlar olmuş. Hepsi de, Simurg’u görmek istemelerine rağmen, hüthütün yanına varıp “kendilerince geçerli çeşit çeşit mazeretler söylemeye” başlamışlar.                                                                                               

Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp.

Papağan, o güzelim tüylerini bahane etmiş; oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış.

Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş yıkıntılarını özlemiş. Balıkçıl kuş bataklığını, dudu kuşunun arzuladığı abıhayatmış. Tavus kuşunun amacı cennet, kazın mazereti su, kekliğin aradığı mücevher, hümâ’nın nefsi kibir ve gurur, doğanın sevdası mevki ve iktidar, üveykin ihtirası deniz, puhu kuşunun aradığı viranelerdeki defineymiş…

Bu mazeretleri dinleyen hüthüt, hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar vermiş. Simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatmış. Hüthüt şunları söylemiş:
Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür.
Simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
Kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatimiz kalmadı.
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.
O, yüce lûtfuyla bir ayna icat etti.
O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!

Yedi vadi üzerinde uçtukça sayıları anbean azalıyormuş. Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, yine onun rehberliğinde Simurg’u aramak için yola koyulmuşlar. Her vadi bir kavramı simgeliyormuş.
1.Vadi İstek
2.Vadi Aşk
3.Vadi Marifet (ustalık)
4.Vadi İstinga (nazlanma,doygunluk)                                                                                                     5.Vadi Vahdet (birlik, beraberlik)
6.Vadi Hayret (Şaşkınlık)                                                                                                                             7.Vadi Yokluk (Fenâ)
BEKÂ (Ebedilik)

Yedi vadiyi aşana kadar, kimi yorulduğu için çeşitli mazeretlerle kafileden ayrılmış, kimi ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolmuş, ya aç susuz can vermiş, ya yollarda kaybolmuş, ya denizlerde boğulmuş, ya yüce dağların tepesinde can vermiş, ya güneşten kavrulmuş, ya vahşi hayvanlara yem olmuş, ya ağır hastalıklarla geride kalmış, ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “yokoluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağına vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.



DEVAM EDECEK 

Yayın Tarihi: 10.02.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder