31 Mayıs 2014 Cumartesi

İSTATİSTİKTEN FELSEFEYE GİDEN YOL

Bugün hayatımızı yönlendiren yöneticiler istatistiki bilgilere ihtiyaç duyarlar. Rakam okumakta önemli bir iştir fakat rakamlar görünür değerleri gösterir, iç duyusal konulara giremez. İnsanın bulgusu olmasına rağmen mekaniktir ve içeriği bakan göze göre değişir. Bu yüzden istenirse kötü amaçla da kullanılabilir. Verimliliği arttırmak, yada doğan olumsuz sonuçlara doğru biçimde ulaşmak için istatistik bilgiler çok gereklidir.

Bunun farkında olan siyasi liderler fırsatları kaçırmamak, hatta arttırmak için analistlerle birlikte çalışırlar. Her seçim veya halkoylamasından sonrasında açıklanan istatistiki sonuçlar geleceği belirlemekte önemli bir gösterge olabilmekte.

Halkoylamasının veya seçimlerin ardından, çıkan “evet-hayır” yada “oy” oranlarını dikkate alan değerlendirmeler yapılır, yapılmaya da devam edilecek. Başbakanın etrafındaki analistlere “bana seçimlerde kullanılan karşıt oylarının anlamını araştırıp verin” benzeri isteklerde bulunması alınan sonuçların neleri gösterdiğinin önemini vurgular bence. Bu konu üstüne seçimler sonrasında çok şey yazılır çizilir, üstünde durmaya niyetimde, isteğimde yok.  

Biz olaylar ve sonuçları üstüne konuşmayı çok seven toplumuz. Elbette konuşmak, tartışmak çözüme ulaşmak için önemlidir. Ama bu bir maç sonrası gevezeliğine dönerse kime yararı olur, hangi sonuca ulaşılır? Boşa kürek çekmiş olmaz mıyız? Bütün takımların taraftarları Pazartesi günü işbaşı yaptıklarında işliklerde sadece hafta sonu yaptıkları maçları konuşurlar. Birde bu takımlardan biri üç büyük kulüpten biriyse ve yenildiyse diğer iki büyük kulübün taraftarı için çok güzel malzeme olur. Ya bu takımlar kendi aralarında maç yapıp biri diğerini yendiyse çıkan gürültüyü siz düşünün. İş veriminin düşmesi cabası..

Hayat devam ediyor. Daha kim bilir kaç maç oynanacak, kim kime üstünlük sağlayacak? Aynı şekilde kaç hükümet kurulacak, kaç hükümet düşecek? Tarih bunları ve daha bir çok şeyi yazmayacak. Hayatımızın görece önemli konularını da yazmayacak. Kişisel tarihler de kimsenin umurunda değil. Kitap okuma ve okunan kitap türleri oranlarına bakarsanız bunu açıkça görürsünüz. İstatistik okumak bir iştir fakat bütün bunları okumak daha büyük iştir. İstatistikten felsefeye giden bir yol vardır.   

Peki şunun istatistiği ve felsefesi nedir?

Bütün canlılar kendine özgü güzelliklere sahiptir. Hele birde yavru iseler, bakmaya doyamazsınız. Yayından boşalmış ok gibi duran tayı, yemyeşil çayırlarda zıp zıp zıplayan minik kuzuyu,  sapsarı tüyleriyle güzelim civcivi, annesiyle derede yüzen ördeği seyretmek ne kadarda  güzeldir. Bir köpek ve bir kedi yavrusunun şımarıklıkları ömre bedeldir. Ama bunların içinde en özel olanı sanırım kedidir. Çünkü kedi kadar ekâbir (elit, kendi halinde, en büyük olmanın umursamazlığında) bir başka canlı yok. Sevmenin ve sevilmenin dozunu keyfini bozmayacak düzeyde tutmaya özen gösteren çok seçkin bir hayvandır. Oyuna bayılır. Miskinlik yapmak mesleği, baş köşe konuğu, temizlik kumkuması bir kedi sahibi belki de kendini dünyanın en varlıklı insanı sayar.

Bunlar hangi istatistiğe girer?


Yayın Tarihi07.05.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder