Öteden beri Amerika’nın çok borçlandığını ve dünyanın en
borçlu ülkesi durumuna düştüğünü duyardım. Borçluluğun bile Amerikalılarca
kendilerine üstünlük sağlayacak biçimde kullanıldığını ve kullanılacağını
düşünürdüm. Borsa oyunlarını bu açıdan görürüm. İş sadece borsa oyunlarında
değil tabii. Daha bir çok kullanacakları malzemenin olduğunu bilmeyen nerdeyse
yoktur. Dünyada yükselen ve büyüyen yeni ekonomi devlerinin sahip oldukları
nüfus fazlasıyla makine yerine ucuz iş gücünü devreye geçirerek yaptığı
üretimle batının kalitesine erişemeyeceğini sanırdım. Oysa gelişmeler bütün bu
sanılarımı yıktı. Batılı sanayi üreticileri, ülkelerindeki yüksek ücretlerle
maliyetlerin artmasından dolayı, ürünlerini Çin’de üretmeye başladılar. Bu
durum kendi ülkelerinde işçi ücretlerinin düşmesi veya en azından sabit kalması
yönünde baskı aracı olmasına rağmen bu üretim politikalarından vazgeçmediler.
Diğer önemli ekonomik nedenlere alım gücünün giderek düşmeside eklenince batı
ekonomileri durma noktasına geldi. 2008 dünya ekonomik krizi bunun önemli bir
göstergesidir. Bu krizden Amerika çok etkilendi. Amerika için işler hiçte
sanıldığı gibi gitmiyor.
Neden mi? İşte hikâyesi:
Uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), ABD Kongresi’nin
borçlanma tavanını yükseltmede anlaşma sağlayamaması ve dolayısıyla borcunu
ödeyememesi halinde ABD’nin uzun vadeli kredi notunu en düşük
seviye çekeceği uyarısında bulundu.
S&P Başkanı John Chambers, Bloomberg televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD’nin borçlanma tavanını artırmada anlaşamaması ve borcunu ödeyememesi durumunda “AAA” olan uzun vadeli kredi notunu en düşük seviye olan “D”ye indireceklerini söyledi.
Chambers, “Herhangi bir hükümet borcunu zamanında ödeyemezse o hükümetin kredi notu D’ye gider. Bununla birlikte hükümetin borç tavanını yükselteceğini düşünüyoruz. Onlar, sıklıkla son dakikada olmak üzere 1960 yılından bu yana 78 kez az ya da çok bu tavanı artırdılar ve bu sefer de böyle olacağını düşünüyoruz” dedi.
ABD’de yönetim, 14,3 trilyon dolarlık borç limitine mayıs ayında ulaştı.
ABD, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler 2 Ağustos’a kadar borç limitinin artırılması konusunda uzlaşmaya varamazsa borcunu ödeyememe riskiyle karşı karşıya kalacak.
S&P, nisan ayında da ABD’de politika yapıcıların 2013 yılına kadar bütçe açığını ve ulusal borcu azaltmak için “uygulanabilecek anlamlı bir programı” uygulamaya koymazsa “AAA” olan uzun vadeli kredi notunu kaybetme olasılığı bulunduğunu açıklamıştı.
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de ABD hükümetinin borçlanma tavanını yükseltmede başarısız olması halinde “Aaa” olan kredi notunu “Aa” seviyesine çekeceği uyarısında bulundu.
Moody’s, kredi derecelendirmesinin hükümetin atacağı adımlara bağlı olduğu, ayrıca bazı eyalet ve yerel yönetimlerin “Aaa” olan derecelerinin ise tehlike içinde olduğunu açıkladı.
Kuruluşun üst düzey kredi derecelendirme yetkilisi Steven Hess, bu ay başında yaptığı açıklamada, ABD’nin borç limitinin kısa süreli borcu ödeyememeye yol açması halinde bile kredi notunun “Aaa” seviyesine tekrar ulaşamaması riskine sahip olacağını söylemişti.
Moody’s 2 Haziran’da, ABD’nin temmuz ayı ortasına kadar borç limitinin artırılmasında gelişme olmazsa kredi notunu muhtemel indirim için izlemeye alacaklarını bildirmişti.
Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD Kongre üyelerine, ülkenin 14,3 trilyon dolar olan borç limitini artırmaları çağrısında bulunmuştu.
IMF, ABD ekonomisiyle ilgili yıllık raporunda, ABD Kongre üyelerinin, hükümetin borçlanma limitini yükseltmesi konusunda anlaşamaması halinde bunun faiz oranlarında yükselişe ve dolayısıyla küresel piyasalara ve ABD ekonomisinin kırılgan toparlanmasına zarar vereceği uyarısında bulunmuştu.
IMF’nin raporunda, “Federal hükümetin borç tavanı, ABD ekonomisinin ve dünya finansal piyasalarının ciddi bir şokla karşılaşmaması için süratle artırılmalı” denilmişti.
S&P Başkanı John Chambers, Bloomberg televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD’nin borçlanma tavanını artırmada anlaşamaması ve borcunu ödeyememesi durumunda “AAA” olan uzun vadeli kredi notunu en düşük seviye olan “D”ye indireceklerini söyledi.
Chambers, “Herhangi bir hükümet borcunu zamanında ödeyemezse o hükümetin kredi notu D’ye gider. Bununla birlikte hükümetin borç tavanını yükselteceğini düşünüyoruz. Onlar, sıklıkla son dakikada olmak üzere 1960 yılından bu yana 78 kez az ya da çok bu tavanı artırdılar ve bu sefer de böyle olacağını düşünüyoruz” dedi.
ABD’de yönetim, 14,3 trilyon dolarlık borç limitine mayıs ayında ulaştı.
ABD, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler 2 Ağustos’a kadar borç limitinin artırılması konusunda uzlaşmaya varamazsa borcunu ödeyememe riskiyle karşı karşıya kalacak.
S&P, nisan ayında da ABD’de politika yapıcıların 2013 yılına kadar bütçe açığını ve ulusal borcu azaltmak için “uygulanabilecek anlamlı bir programı” uygulamaya koymazsa “AAA” olan uzun vadeli kredi notunu kaybetme olasılığı bulunduğunu açıklamıştı.
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de ABD hükümetinin borçlanma tavanını yükseltmede başarısız olması halinde “Aaa” olan kredi notunu “Aa” seviyesine çekeceği uyarısında bulundu.
Moody’s, kredi derecelendirmesinin hükümetin atacağı adımlara bağlı olduğu, ayrıca bazı eyalet ve yerel yönetimlerin “Aaa” olan derecelerinin ise tehlike içinde olduğunu açıkladı.
Kuruluşun üst düzey kredi derecelendirme yetkilisi Steven Hess, bu ay başında yaptığı açıklamada, ABD’nin borç limitinin kısa süreli borcu ödeyememeye yol açması halinde bile kredi notunun “Aaa” seviyesine tekrar ulaşamaması riskine sahip olacağını söylemişti.
Moody’s 2 Haziran’da, ABD’nin temmuz ayı ortasına kadar borç limitinin artırılmasında gelişme olmazsa kredi notunu muhtemel indirim için izlemeye alacaklarını bildirmişti.
Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD Kongre üyelerine, ülkenin 14,3 trilyon dolar olan borç limitini artırmaları çağrısında bulunmuştu.
IMF, ABD ekonomisiyle ilgili yıllık raporunda, ABD Kongre üyelerinin, hükümetin borçlanma limitini yükseltmesi konusunda anlaşamaması halinde bunun faiz oranlarında yükselişe ve dolayısıyla küresel piyasalara ve ABD ekonomisinin kırılgan toparlanmasına zarar vereceği uyarısında bulunmuştu.
IMF’nin raporunda, “Federal hükümetin borç tavanı, ABD ekonomisinin ve dünya finansal piyasalarının ciddi bir şokla karşılaşmaması için süratle artırılmalı” denilmişti.
Bu hikâyenin anlatılmasının üstünden üç seneden fazla bir
zaman geçti. Hikâyenin anlamı değişti mi? Tabiî ki hayır! Peki bu
hikâyeden ne anlaşılıyor? Amerika’nın
(ve onun ardına saklı duran İngiltere’nin) bu coğrafyalar üzerinde neden
oyunlara kalkıştığı anlaşılıyor. Amerika kendinden daha çok mal alabilecek
milletler ve devletler kurma telâşı içindedir. Bütün devletler asker beslemeyen
şehir devletleri olarak küçük parçalara ayrılırsa, Amerika’nın istediği dış
alımcı bir dünya kurulmuş olur. Demokrasi misyonerliği, yada demokrasi
çığırtkanlığı bunun için yapılmaktadır. Dünya bunun için yeniden
düzenlenmektedir. Daha önce bunu balkanlarda, bir ara yıkılan Sovyetler
Birliğinin geriye kalan cumhuriyetlerinde denedi, şimdide orta doğu üstünden
denemelerde bulunuyor. Hiç şüpheniz olmasın ki o denemenin içinde bizde
varız.
Sözün kısası makbuldür, işte o söz: Amerika’nın istediği
şehir (site) devletlerdir.
Yayın Tarihi: 10.11.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder