Merhaba sevgili okurlar. Bir Pazar günü daha sizlerle
olmanın keyfini yaşıyorum. Konuyu uzatmadan, direk girmeme izin var mı?
Doğu ile batı arasında fark aranırsa duygu ve akılda
aranmalıdır. Batı duyguya boş vermiş, aklı ve mantığı öne çıkarmıştır. Bunun da
sakıncalarını eşya insan ilişkileri içinde giderek eşyalaşan insan konumuna
düşerek görmektedirler. Doğu ise yaratana inancını gelenekleriyle karıştırıp sorgulamayan
mantıkla kabulü esas aldığı için kabuğunu kıramamaktadır. Bir yanda eşyalaşan
ama teknik olarak gelişen batı, diğer yandan inançlarını gelenekleriyle
mutlaklaştıran doğu, insanlığı kaybetmiş durumdadırlar.
Gelecekte nasıl bir insanlık anlayışı oluşturulacak şimdiden
görünüyor. Konumuzu değiştirmemek için uzatmadan şunu söyleyebilirim. Batıda
buna çare yüz yıllardır düşünürler yoluyla aranıyor. Bu yüzden batıda her çağda
düşünür yetişiyor. Doğuda ise tefekkür sahibi duygu insanı.. Onun sözü çok net.
“yaratılanı severim yaratandan ötürü.” Sorun burada çözülüyor ona göre.
Oysa sorunu çözerken insan olmanın özelliklerini duygu
yoluyla anlamak ve anlatmakta batılıdan çok daha ustadır. Çünkü temelinde
insanın eşyalaşması yoktur onda. Mevlâna şiirlerini bunun için seçtim
...
AĞIT
Göz gamın ne olduğunu
bilseydi,
gökyüzü bu ayrılığı çekseydi,
padişah bu acıyı duysaydı;
göz gece demez gündüz demez ağlardı,
gökler yıldızlara, güneşle, ayla
gece demez gündüz demez ağlardı.
padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.
Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,
uçan kuş avlanacağını bilseydi,
gerdek gecesi bu özlemi görseydi;
gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,
uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,
gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.
Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.
Kumru, başına geleceği duysaydı,
tabut, içine gireni bilseydi,
hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;
kumru selviden ayrılır ağlardı,
tabut omuzda giderken ağlardı
öküzler, beygirler, kediler ağlardı.
Ölüm acılarını gördü tatlı can,
koyuldu işte böyle ağlamaya.
Olanlar oldu, gitti dostum benim.
şu dünya bir altüst olsa, ağlasa yeri var.
öylesine topraklar altında kalmışım
gökyüzü bu ayrılığı çekseydi,
padişah bu acıyı duysaydı;
göz gece demez gündüz demez ağlardı,
gökler yıldızlara, güneşle, ayla
gece demez gündüz demez ağlardı.
padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.
Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,
uçan kuş avlanacağını bilseydi,
gerdek gecesi bu özlemi görseydi;
gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,
uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,
gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.
Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.
Kumru, başına geleceği duysaydı,
tabut, içine gireni bilseydi,
hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;
kumru selviden ayrılır ağlardı,
tabut omuzda giderken ağlardı
öküzler, beygirler, kediler ağlardı.
Ölüm acılarını gördü tatlı can,
koyuldu işte böyle ağlamaya.
Olanlar oldu, gitti dostum benim.
şu dünya bir altüst olsa, ağlasa yeri var.
öylesine topraklar altında kalmışım
Mevlâna Celâlettin
Rumi
*** ***
NİCE İNSANLAR GÖRDÜM
Nice insanlar gördüm
üzerinde elbise yok
Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!
Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!
Mevlâna Celâlettin Rumi
*** ***
OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
Güneş gibi ol
şefkatte,merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Mevlâna Celâlettin
Rumi
*** ***
RUBAİLER
97
O eşsiz, parlak incinin hayali, gözümün önüne geldi.
O anda kendimi tutamadım, ağlamaya başladım.
Gözyaşlarım akarken içim yanıyordu.
Heyecandan şaşırmıştım.
O eşsiz, parlak incinin hayali, gözümün önüne geldi.
O anda kendimi tutamadım, ağlamaya başladım.
Gözyaşlarım akarken içim yanıyordu.
Heyecandan şaşırmıştım.
Gizlice gözümün
kulağına dedim ki; biliyor musun?
‘Gelen konuk, çok
değerlidir, çok azizdir’
Ona bol bol aşk şarabı sun.
Ona bol bol aşk şarabı sun.
Mevlâna Celâlettin
Rumi
*** ***
465
Göğsünün içindekini gerçek gönül sanan kimse,
Hak yolunda iki üç adım attı da her şey oldu bitti sandı
Aslında tesbih, seccade, tövbe, sofuluk,
Göğsünün içindekini gerçek gönül sanan kimse,
Hak yolunda iki üç adım attı da her şey oldu bitti sandı
Aslında tesbih, seccade, tövbe, sofuluk,
günahdan sakınma
bunların hepsi yolun başıdır.
Hak yolcusu aldandı
da, bunları varacağı yer sandı.
Mevlâna Celâlettin
Rumi
*** ***
NE OLURSAN OL
Paranı ver, gönlünü
ver, canını ver
Ama SIRRINI VERME!
...
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say
Ama YERİNDE SAYMA! ...
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen
Ama KENDİNİ BEĞENME! ...
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say
Ama YERİNDE SAYMA! ...
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen
Ama KENDİNİ BEĞENME! ...
Emek ver, kulak ver,
bilgi ver
Ama SAKIN BOŞ VERME! ...
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle
Ama KİN BESLEME! ...
Davet et, hayret et, ülfet et
Ama SAKIN BOŞ VERME! ...
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle
Ama KİN BESLEME! ...
Davet et, hayret et, ülfet et
Ama İHANET ETME! ...
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku
Ama LANET OKUMA! ...
Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç
Ama GÜLÜP GEÇME! ...
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku
Ama LANET OKUMA! ...
Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç
Ama GÜLÜP GEÇME! ...
Gönül al, dost al,
yoldaş al
Ama BEDDUA ALMA! ...
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş
Ama UŞAKLAŞMA! ...
Ama BEDDUA ALMA! ...
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş
Ama UŞAKLAŞMA! ...
Doğrul, sayrıl,
evril, devril
Ama EĞRİLME! ...
Hislen, tasalan, seslen, uslan
Ama PASLANMA! ...
İtil, ütül, atıl, katıl
Ama EĞRİLME! ...
Hislen, tasalan, seslen, uslan
Ama PASLANMA! ...
İtil, ütül, atıl, katıl
Ama SATILMA! ...
Mevlâna Celâlettin
Rumi
*** ***
NE OLURSAN OL YİNE
GEL
Gel, gel, ne olursan
ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
Mevlâna Celâlettin
Rumi
***
Mevlâna şiirlerinin ardından kendi şiirlerime geçiyorum.
Sembolik ve gerçek üstü anlatımları denediğim belki ilk okuyuşta “saçma” olarak
nitelendireceğiniz şiirler bu şiirler. Her birinin bir açık, birde kapalı
anlamı var. İlk şiir tamamen bu düşüncede olan bir şiir.
...
52
Aşınmış duygu
insanlarıdır
Fahişeler, cellatlar
Ve merasim
şakşakçıları.
Yürüyorlar hepsi bir
hizada
Gözleri fersiz.
Kin ağacıdır dalları
Yürüyen ayakları
sessiz.
Köklerinde yılan
gizli
Zehir sızar
yapraklarından
Boş şişinmelerin
kurbağaları
Girilmez duvarlar
korur sanmayın onları
İskambilden şatolarda
yaşarlar
Üflesen yıkılır
ihtişamları
Aydın Göle
21 mayıs 2003
***
Bu hafta sizlere sunacağım bana ait ikinci şiir bir gerçeğin
yalın dille anlatımıdır.
...
53
Çok sevdim.
Çok sevindim.
Çok sevildim mi
bilmem.
Sevgisini söyleyen
çok oldu ama
Ne çok terk edildim,
ne çok!
Aydın Göle
22 mayıs 2003
***
Alın size bir sembolist şiir daha.. boş sözler kabul
ettirilmez mi diye soruyorum sununda. Öyle çok kabul ettiriliyor ki.. siyaset
dünyasına bakın anlarsınız.
...
54
Tekerlek dolandı, yol
yoruldu
Çok sorular soruldu
Cevapları alınmadı
Adreslere varılmadı
Boşa aktı zaman
İri kahkahalar alındı
yüzlerden
Zırva tevil götürmez
mi
Aydın Göle
22 mayıs 2003
***
Değişen bir şey yok! Gene gerçek üstücü anlatım ve
sembollerle süslenen şiirle devam edelim. Anlamını kolayca anlarsınız.
Hareketli hayatın içinde kişilerin konumlarını şaşırması sonucu yitirilenin
akıl olduğunu anlatıyorum.
...
55
Avlakta avlar
kovalıyor avları
Avcıların dişi yok,
pençesi yok!
Silâhlarını
düşürmüşler kaçarlarken.
Kediyi fareye
boğdururlar, aslanı ceylâna
Kaçıp gitmek kaldı
yağız küheylâna
Avlakta gülüyor
avlar, avcılar bu kez ağlıyor
Göz yaşlarında
piranhalar yüzüyor
Üremek ve yaşamak
için tüm çabalar
Kıstırılmış duygulara
zencefil kattım bolca
Aydın Göle
30 mayıs 2003
***
Huzuru arayış ve sorunlardan kaçış, insan olmayı unutmayışın
şiiri. Ama sadece kendimi kurtarmaya çalışmıyorum. Tüm insanlara bu davet!
...
259
Ateş yakmak için
karanlığa
Şafak söksün diye
geceye
Nur topu doğurtmak
için gebeye
Ak süt gibi besleyici
Yaşamak için hüznü, sevinci
Odayı kurdum size
Aydın Göle
30 mayıs 2003
***
Bu haftanın son şiiriyle sizlerden ayrılıyorum. Gelecek
hafta her zaman olduğu gibi gene buluşmak dileğiyle..
...
260
Çığlık mı duydun
dağlardan yankılanan
Şimşek miydi çakan
yoksa sen mi geldin
Gelme bir daha
gideceksen
Günah değil mi bana
Yandım dumansız,
külümde yok, arama
Aydın Göle
30 mayıs 2003
***
İyi pazarlar sevgili okurlar...
Yayın Tarihi: 02.11.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder