Merhaba sevgili okurlar. Bilgisayarım artık iyice teklemeye
başladı; format istiyor. Sistem onaran programlarda yetmiyor artık. Bilgisayara
format atmak aslında zor değil, sıkıcı. Hemde çok sıkıcı. Bir keresinde 45
dakika süren formattan sonra driver’larla birlikte kullandığım programların son
sürümlerini bulup yükleyip bilgisayara kurma işlemi 5 saat 25 dakika sürdü. Ya
ben pek pratik değilim, yada kullandığım program sayısı çok. Bana kalırsa her
ikiside geçerli. Bu yüzden her formatta ömür tüketiyorum. Neyse.. bu haftada karşınızdayım,
gelecek hafta Allah kerim.
Bu haftaki şairimiz, benim çok sevdiğim büyük şair Attila
İlhan. Sadece şair mi? Aynı zamanda çok iyi bir yazar. Şiir dışında roman ve
senaryolar yazdı. Bence bir başka yanı da var ki, en az diğer özellikleri kadar
önemlidir. Türk dünyasında öyle pek düşünür yetişmez, bu yüzden çok önemli bir
düşünürümüzdür de.
Sol düşünceli olup aynı zamanda Osmanlıyı beğenen tek sanat
insanımızdır. Osmanlı sanatına, Osmanlı ihtişamına vurgundur. Buraya koyduğum
bir şiirinde bunu açıkça görmek mümkün. Atatürk’ten “gazi” diye söz eder.
Cumhuriyeti Türk dünyasının uyanışı olarak görür. Batı medeniyetinin kendini
tek medeniyet olarak göstermesini kabul etmez. Medeniyetin tek olmadığını, her
coğrafyanın kendi medeniyetini yarattığını savunur. Türk medeniyetinin eskiyle
barıştığı zaman kurulmuş olacağını vurgular. Benim üzerimde çok etkisi olan
şairlerin en başında gelir. Buyurun okuyalım.
...
34 FN 346
Gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
dağılmış su dumanı şimşekli bir karanlığa
yağmurun altında çınar
çınarın altında o karaltı
bırakılmış bir araba
34 FN 346
sağ arka lastiği yırtılmış
camlarında kurşun delikleri
içinde barut kokusu var
hala çalışıyor silecekleri
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
şimşekler yaladıkça nikelajını
tırnak uçlarında çıtır çıtır
yoğun bir elektrik sokağa
bu araba mutlaka çalınmıştır
şüpheli ne zaman bulabilecekleri
dışarıda unutmuş bir ayağını
bir genç direksiyona yıkılmıştır
kanı sımsıcak damlıyor
dirseklerinden koltuğa
roman çoktan bitmiş
yol bitmiş, bitmiş kavga
hala çalışıyor silecekleri
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
dağılmış su dumanı şimşekli bir karanlığa
yağmurun altında çınar
çınarın altında o karaltı
bırakılmış bir araba
34 FN 346
sağ arka lastiği yırtılmış
camlarında kurşun delikleri
içinde barut kokusu var
hala çalışıyor silecekleri
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
şimşekler yaladıkça nikelajını
tırnak uçlarında çıtır çıtır
yoğun bir elektrik sokağa
bu araba mutlaka çalınmıştır
şüpheli ne zaman bulabilecekleri
dışarıda unutmuş bir ayağını
bir genç direksiyona yıkılmıştır
kanı sımsıcak damlıyor
dirseklerinden koltuğa
roman çoktan bitmiş
yol bitmiş, bitmiş kavga
hala çalışıyor silecekleri
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
ATTiLA iLHAN
*** ***
AN GELİR
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
ATTİLA İLHAN
*** ***
BEN ARTIK KÜSÜM
beni de kırdılar
içimde kırdılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
belki onların da çocukluğu yoktu
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına
beni de kırdılar ben artık küsüm
yağmurları yağmıyor ağaçlarıma
sularından içmiyorum susadım ama
beni de kırdılar soğuk bir ölüm
çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma
oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm
bütün şarkılara kapalıydılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
belki onların da çocukluğu yoktu
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına
beni de kırdılar ben artık küsüm
yağmurları yağmıyor ağaçlarıma
sularından içmiyorum susadım ama
beni de kırdılar soğuk bir ölüm
çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma
oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm
bütün şarkılara kapalıydılar
ATTİLA İLHAN
*** ***
Gene şiirlerime döneceğim. Yerimizin izin verdiği ölçüde yer
vereceğim şiirlerimi umarım beğenirsiniz.
...
261
Güllerin ayı bitiyor
birde lâlelerin
Mayısta gözlerin
vardı birde ellerin
Gül kokulu eski
yellerin
Neşesini yaşadım
canım seninle
Aydın Göle
30 mayıs 2003
*** ***
56
Okunacak satırım
Paragrafın içinde
Hüzne sevinç katarım
Bir öykünün içinde
Yok bilirim hatırım
O türkünün içinde
Al oku diline dola
beni
Bu uzayın içinde
Aydın Göle
1 haziran 2003
*** ***
57
Serçenin günahını
sorma bana
Ben benim günahımı
bilmiyorum
Eflâtun kevgirler
elemez sanma
Ben elekten çok
geçtim
her gözü hangar
kadardı
Hangarlara sığamadım
çok dardı
Serçelerin günahımı
vardı
ben bilmiyorum
Elenerek geçmek değil
kevgirden
Süzülerek geçmek
gerek canım imbikten
Eksilmeden çoğalmak mümkün
kankam
Serçeler gibi kışı
atlatıp
Daha saf daha temiz
gene sen kalarak tıpatıp
Yani yumuşak g, yani
“ğ” olmak
Yani gereken yerde
gerekmek
Serçeler gibi
Aydın Göle
4 haziran 2003
*** ***
58
Beni temize çek
kankam beni temize çek
Doldum ağzıma kadar,
devrelerim yanacak
Limitsiz değil her
şey sonuma geldim
Formatla beni, temize
çek
Sevgiyi silme
kalbimden o kalsın, tek
Seni silmeden benden,
beni temize çek
Ağırlaştım
Sağırlaştım
Hassaslığımı yitirdim
Gözlerimde yaş yok
ondan mı dersin
Unutma gözlerime
yaşta eklersin
Beni temize çek canım
beni temize çek
Aksırığa ağlayan
yapma ama, sulu göz yapma
Çocuklar kadar saf
temiz olmak istiyorum
Solmadan ölmek
istiyorum
Beni temize çek
kankam beni temize çek
Aydın Göle
4 haziran 2003
*** ***
59
Sana lâyık sözcükler
düşüremedim
Güzelliğinden başka
şey düşünemedim
Asabileştim tıkandım
Soğuk suyla yıkandım
Kendime gelemedim
Hani ben türküler
yakandım
Dalından mevsimsiz
ceviz düşüreyim
Senin için manavdan
erik aşırayım
Tencerelerden sütleri
taşırayım
Güzel sözlere bu gün
gücüm yetmiyor
Sözcüklere bugün
sözüm geçmiyor
Asileştiler
aksileştiler her biri
Elimde vahşi
kaplanlara andırın kedileri
Bugün sözcüklere
sözüm geçmiyor
Sana lâyık sözcükler
düşüremedim
Güzelliğinden başka
şey düşünemedim
Sevginden kankam
dilim tutuldu
Bak ay bile gecenin
içinde uyutuldu
Hadi yeter artık
Çık gel bitir
ayrılıkları
Aydın Göle
4 haziran 2003
*** ***
Bu haftalıkta bu kadar. Haftaya buluşmak dileğiyle hoşça
kalın sevgili okurlar.
Yayın Tarihi: 09.11.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder