20. yüzyılın sonuna doğru Biri Sovyetler Birliği, diğeri
Yugoslavya olmak üzere 2 devlet dağıldı. Sovyetler Birliği komünizmin bürokrat
baskıcılığına dönüştüğü yer olarak devlet mekanizmasını tıkayan sistem adı
olmaktan öteye gidemediği için dağılırken, Yugoslavya emperyalist güçlerin
oyunuyla parçalanarak dağılmıştı. Bugün o topraklarda Yugoslavya’dan hasıl
olmuş 6 cumhuriyet hüküm sürmektedir. Tıpkı Osmanlıya yapılan Yugoslavya’ya da
yapılmıştı. Emperyalistlerin icraatları devam ediyor. Dünyanın her yerine el
attıklarını, ülkelerin haritalarını sık sık değiştirdiklerini bilmeyen yok! Bu
emperyalistlerin eliyle Afrika’nın fakir ülkesi Sudan 2011’de ikiye bölündü.
Emperyalist (yayılmacı - genişlemeci) ülkeler büyük devlet
olmalarını emperyal olmalarına borçludurlar. Büyük devlet oldukları için kendi
içlerine sığamaz ve dışa taşarlar. Osmanlıda büyük devlet olduğu için kendi
içine sığmaz taşardı. Bu açıdan bakıldığında Osmanlıda emperyal bir devletti.
Osmanlıyı batılı emperyalist devletlerden ayran en önemli özellik İslam dinini
yaymak amacını güdüşüydü. Batılı emperyalist devletler ise zenginleşmek, ya da
en azından zenginliklerinin gerilememesi amacını taşırlar. Osmanlı bu yüzden
yağmacı olmamış, batılı emperyalistlerse gittikleri yerlerin iliğini
kurutmuşlardır.
Onlar bu hareketlerine bir kılıf uydurmuşlardı. Eskiden
gittikleri yerlere, yani vahşilere “medeniyet” götürüyorlardı. Şimdiyse
“demokrasi” götürüyorlar. Değişen bir şey yok! Onlar
götürmeye (!) devam ediyorlar yani.
Medeniyet veya demokrasi altında götürdükleri şey kan ve
gözyaşından başka şey değil. 1950’lerde Kore’ye götürmüşlerdi, bugün iki tane
Kore var. 1960’larda Vietnam’a götürmüşlerdi onlarda başlarda ikiye
bölünmüşlerdi. 1970’lerde kendileri gitmedi, içerden muhalifleri güçlendirerek Afganistan’daki
bir başka dış güdümlü iktidarı devirdiler. Bunun sonucunda Afganistan’da birlik
kalmadı. 1990 ve 2000’lerin başında maç nakleder gibi savaşları televizyonlarla
naklen yayınladılar. İlk naklen yayınlı savaş Saddam’ın elinde nükleer silah
olduğu gerekçesiyle başlattıkları Irak saldırısıydı. İkinci Irak saldırısından
sonra Saddam’ı devirdiler, kaçan Saddam’ı bir kuyuda saklanırken bulup
çıkardılar, idam ettiler. Bugün Irak toz duman içinde, birliğini kaybetmek
üzere.
Yazımızın başına dönelim ve Yugoslavya’nın parçalanış
evresine bir bakalım. Çünkü Türkiye ile Yugoslavya büyük benzerlik gösteriyor. 3
yıl öncesinin Akşam gazetesinden Gökhan Hacır’da buna dikkat çeken bir yazı
yazmış “Allah sonumuzu benzetmesin” demişti.
O yazıdan alıntılar yapmak istiyorum.
“Yugoslavya’nın ismi aslında kurulan devletin
nasıl güzel bir birliktelik olduğunun işareti gibi. Hırvatça, Sırpça, Boşnakça
ve Slovence’de ‘yug’ kelimesi ‘güney’ anlamına gelir. Yugoslavya : Güney
Slavların ülkesidir.”
Osmanlıdan ayrılan o bölge
Sırbistan adını taşıyordu, Yugoslavya birliği adını alan bu devlet bir krallıktı. 1941’e kadar süren bu krallık
1945’te Demokratik Yugoslavya’ya dönüştü. “1963’te Yugoslavya Sosyalist Federal
Cumhuriyeti” adını aldı.
Alıntıları okumaya devam edelim
“Modern Yugoslavya’yı inşa eden kişi bir
büyük devrimciydi. Josip Broz Tito! Annesi Hırvat kökenli babası ise
Sloven’di. Kalabalık bir ailede dünyaya gelmişti. İşçi olarak başladığı çalışma
hayatında sendikal mücadele içinde yer aldı.
(Asıl adı Josip Broz'du. Ama çalışma
arkadaşlarını yönlendirirken ‘sen bunu’ ‘sen de bunu yap’ sözünü çok
kullanırdı. Bu da Hırvatça ti-to dendiği için Tito lakabı oldu)
2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla
Yugoslav krallığının da dağılması bir oldu. Nazi Birlikleri 1941’de
Ygoslavya’yı işgal edildi.
TIPKI 1918’de Anadolu’yu işgal eden emperyalist güçler gibi.
Tito, ‘Partizan’ adını verdiği yerel direniş birliklerini kurdu.
TIPKI Mustafa Kemal’in, Kuvay-ı Milliyesi gibi.
TIPKI 1918’de Anadolu’yu işgal eden emperyalist güçler gibi.
Tito, ‘Partizan’ adını verdiği yerel direniş birliklerini kurdu.
TIPKI Mustafa Kemal’in, Kuvay-ı Milliyesi gibi.
Dağılan ve parçalanan Yugoslav Krallığında bir başka direniş
odağı daha vardı. Çetnik albay Draza Mihalovic ! Onun hayali de 'Büyük
Sırbistan' hayalini gerçekleştirmekti.
Tanıdık geldi değil mi?
Bizim Enver Paşa da Türkistan’da ‘Büyük Turan’ hayalinin peşinde koşmuyor muydu?
Tito hem dostu hem de rakibi gözüken Mihalovic’i saf dışı bırakmayı başardı.
Tıpkı Mustafa Kemal’in Enver Paşa’yı minder dışına ittiği gibi...
Tanıdık geldi değil mi?
Bizim Enver Paşa da Türkistan’da ‘Büyük Turan’ hayalinin peşinde koşmuyor muydu?
Tito hem dostu hem de rakibi gözüken Mihalovic’i saf dışı bırakmayı başardı.
Tıpkı Mustafa Kemal’in Enver Paşa’yı minder dışına ittiği gibi...
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 19.11.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder