Yazımıza kaldığımız yerden devam etmeden önce yarın idrak
etmeye başlayacağımız kurban bayramınızı kutlamak istiyorum. Hepinize
kurbanlarınızın ve dualarınızın kabul olduğu mutlu bir bayram diliyorum sevgili
okurlarım. Bayram süresince gazetemiz çıkmayacağı için bu sürede
buluşamayacağız. Pazartesi kısmetse gene buradayım.
*
Bir çocuk bedeni sizi
ele verdi
Büyük göç harekâtı iki yüzyıldır dünyanın bütün köşelerini yağmalayan, bütün değerlerini ayaklar altına alan, bütün çatışma biçimlerini servis edenlerin kötü niyetlerini ortaya koydu, içlerindekini dışarı taşırdı.
İkiyüzlülükleri ortaya serildi. Sahte insan hakları söylemleri, değerleri test edildi. Hepsi sınıfta kaldı. Avrupa Birliği dediğimiz, dünyaya bir model olarak sunulan, elli yıldır insani değer ihraç eden yapı birkaç çocuk bedenine yenildi, pes etti.
Oysa bu coğrafyada biz her gün ölüyoruz. Çocuk bedenlerimiz sıra sıra her gün gözlerimizin önüne geliyor. Şehirlerimize duvarlar örülüyor, mahallelerimiz birbirinden ayrılıyor, bin yıldır birlikte yaşayan insanlar birbirini kırıyor. Bunların hepsinde onların parmak izleri var.
Bütün örgütlerin arkasında onların izi var. İşgallerin, iç savaşların, etnik kavgaların, bu kavgaları büyütmek için kurulan örgütlerin, cinayetlerin arkasında izleri var.
Hiçbir duvar bu dalgayı kıramaz
Yeryüzünde hiçbir güvenlik planının bu insan akınını durduramayacağını göreceksiniz. Hiçbir duvarın, hiçbir dikenli telin, hiçbir zirvenin Asya'dan, Afrika'dan kopup gelen dalgayı kıramayacağını göreceksiniz.
*
Büyük göç harekâtı iki yüzyıldır dünyanın bütün köşelerini yağmalayan, bütün değerlerini ayaklar altına alan, bütün çatışma biçimlerini servis edenlerin kötü niyetlerini ortaya koydu, içlerindekini dışarı taşırdı.
İkiyüzlülükleri ortaya serildi. Sahte insan hakları söylemleri, değerleri test edildi. Hepsi sınıfta kaldı. Avrupa Birliği dediğimiz, dünyaya bir model olarak sunulan, elli yıldır insani değer ihraç eden yapı birkaç çocuk bedenine yenildi, pes etti.
Oysa bu coğrafyada biz her gün ölüyoruz. Çocuk bedenlerimiz sıra sıra her gün gözlerimizin önüne geliyor. Şehirlerimize duvarlar örülüyor, mahallelerimiz birbirinden ayrılıyor, bin yıldır birlikte yaşayan insanlar birbirini kırıyor. Bunların hepsinde onların parmak izleri var.
Bütün örgütlerin arkasında onların izi var. İşgallerin, iç savaşların, etnik kavgaların, bu kavgaları büyütmek için kurulan örgütlerin, cinayetlerin arkasında izleri var.
Hiçbir duvar bu dalgayı kıramaz
Yeryüzünde hiçbir güvenlik planının bu insan akınını durduramayacağını göreceksiniz. Hiçbir duvarın, hiçbir dikenli telin, hiçbir zirvenin Asya'dan, Afrika'dan kopup gelen dalgayı kıramayacağını göreceksiniz.
*
1980’lere gelirken Bertrand Russell’in üç ciltlik batı
felsefesi tarihini okudum. O kitaptan bir sayfa aklımdan çıkmıyor. Yer altı
kaynakları insanlığın ortak malı olduğundan söz edilerek, bunları yeryüzüne
çıkaramayan ülkelerin yerine, onları insanlığın kullanımına sunmak üzere
gelişmiş ülkelerin gelip çıkarmaları en doğal hakkıdır deniyordu. Böyle
düşünenlere böyle cevap vermek bu ülke insanlarının hakkı.
İbrahim Karagül’ün yazısına devam...
*
Evet, doğru, siz
de esmerleşeceksiniz. Siz de dünyanın geri kalanında neler yaşandığını
öğreneceksiniz. Siz de fakirliğin, yoksunluğun, kimsesiz bırakılmanın,
evsiz ve vatansız kalmanın ne olduğunu bu insanlardan öğreneceksiniz.
Sizin kibriniz, küçümsemeniz, nefretiniz dünyayı bu hale getirdi. İki yüz yıldır bu coğrafyada, insan ırkının yapabileceği her kötülüğü yaptınız.
*
Sizin kibriniz, küçümsemeniz, nefretiniz dünyayı bu hale getirdi. İki yüz yıldır bu coğrafyada, insan ırkının yapabileceği her kötülüğü yaptınız.
*
Afrika’da açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğun arkasında
bekleyen akbaba resmini hafızalarımızdan silmedik, silemedik. O çocuk resmin
çekiminin ardından ölmüş ve akbaba gelmiş o çocuğu parçalamaya çalışmış. O
akbaba bile kuraklıktan aç kalmıştı. Akbabaların bile aç kaldığı Afrika
kıtasına batılı ülkeler ne yapmıştı? Tanınmış sanatçılardan oluşan “USA For
Afrika” Türkçesiyle Amerika Afrika için adlı grubu kurmuş, “We’re The World,
We’re The Children”, Biz Dünyayız, Biz Çocuklarız adlı Michael Jackson
bestesiyle konserler düzenleyerek elde edilen gelirle kim sorarsa Afrika’ya
yardım ediyordu. Öte yandan askeri harcamaları arttırıyor, kimi ülkeler
arttırmasalar bile kısmıyorlardı da. Varoluşları buna bağlıydı ve
üstünlüklerini neye malolursa olsun kaybetmek istemiyorlardı tabii.
O köşe yazısını okumaya devam edelim.
*
Bizim şehirlerimiz
harabeye dönerken sizin şehirlerinizin de konforu bozulacak. Bizim
insanlarımız bomba sesleri altında korku ile sabahın olmasını
beklerken siz rahat uyku uyuyamayacaksınız.
İslam medeniyeti ile yüz yıldır savaşan kim?
“Hristiyan medeniyetimiz tehdit altında” diyor biri. Bu topraklar iki yüzyıldır sizin tehdidiniz altında. Bugün bile gazetecileriniz, istihbarat örgütleriniz Kandil'e kadar gidip operasyon yapıyor, terörü silahlandırıyor, onlarla birlikte oyun kuruyor, bu ülkeyi hedef alıyor. Bizim “İslam medeniyetimiz” dimdik ayakta ve biz hala korkmuyoruz. Siz “Haçlı Savaşları” ifadesini en yetkili ağızdan dile getiriyorsunuz, biz yine de paniklemiyoruz.
Bugün bile sokak terörü üzerinden bu ülkede Başbakan öldürmeye kalkanların arkasındasınız. İçeride darbe planlayanların arkasındasınız. Şehirlerimize silah yığınağının arkasındasınız.
Artık mültecilerle savaşıyorsunuz..
Siz silahla geliyorsunuz, biz sadece insan olarak, tamamen savunmasız geliyoruz. Yine siz paniktesiniz, yine siz korkudasınız. Bu yüzden siz silahsız sivillere karşı örtülü bir savaş başlattınız. Bizimle, ülkelerimizde savaştınız yetmedi, artık mültecilerle savaşır oldunuz.
Hristiyan kimliği üzerinden ötekileştirme ve ırkçı kimlikler üzerinden ayrıştırma üzerine bir güvenlik paranoyası kapladı sizi. Bu iki kimlik dışında herkes, her şey tehdit. Bu tehdidi daha Avrupa'ya yaklaşmadan, bizim sınırlarımızda yok etmek istiyorsunuz. Balkan ülkelerini kalkan yapıyor, dalganın Avrupa içlerine sızmasını engellemeye çalışıyorsunuz.
İslam medeniyeti ile yüz yıldır savaşan kim?
“Hristiyan medeniyetimiz tehdit altında” diyor biri. Bu topraklar iki yüzyıldır sizin tehdidiniz altında. Bugün bile gazetecileriniz, istihbarat örgütleriniz Kandil'e kadar gidip operasyon yapıyor, terörü silahlandırıyor, onlarla birlikte oyun kuruyor, bu ülkeyi hedef alıyor. Bizim “İslam medeniyetimiz” dimdik ayakta ve biz hala korkmuyoruz. Siz “Haçlı Savaşları” ifadesini en yetkili ağızdan dile getiriyorsunuz, biz yine de paniklemiyoruz.
Bugün bile sokak terörü üzerinden bu ülkede Başbakan öldürmeye kalkanların arkasındasınız. İçeride darbe planlayanların arkasındasınız. Şehirlerimize silah yığınağının arkasındasınız.
Artık mültecilerle savaşıyorsunuz..
Siz silahla geliyorsunuz, biz sadece insan olarak, tamamen savunmasız geliyoruz. Yine siz paniktesiniz, yine siz korkudasınız. Bu yüzden siz silahsız sivillere karşı örtülü bir savaş başlattınız. Bizimle, ülkelerimizde savaştınız yetmedi, artık mültecilerle savaşır oldunuz.
Hristiyan kimliği üzerinden ötekileştirme ve ırkçı kimlikler üzerinden ayrıştırma üzerine bir güvenlik paranoyası kapladı sizi. Bu iki kimlik dışında herkes, her şey tehdit. Bu tehdidi daha Avrupa'ya yaklaşmadan, bizim sınırlarımızda yok etmek istiyorsunuz. Balkan ülkelerini kalkan yapıyor, dalganın Avrupa içlerine sızmasını engellemeye çalışıyorsunuz.
*
Balkan ülkelerinin kalkanlığı Macaristan’ın kalkanlığının
yanında hiçbir şey değildi. Ne çok dövdüler zavallı umut yorgunu insanları. Ne
çok biber gazına mahkum ettiler. Hastalık, açlık yetmezmiş gibi.. hele bir
kameramanın kucağında kızıyla koşan adama çelmesi unutulur şey değil. Hem
insanları çağırıyorlardı, hem yollarda engel çıkarıyorlardı. Yayan yapıldak
onca yolu alan göçmenlere, uçak, tren, gemi verilemez miydi? Yoksa kuvvetli
olan kazansın kanunu mu koymuşlardı. Eleme usulünden bunu mu anlıyorlardı
yoksa.
*
Bu yüzden olağanüstü hal yasalarını değiştirdiniz. Göçmen yasalarını, vatandaşlık yasalarını değiştirdiniz. Irkçı, insan haklarını bir kenara atan düzenlemeler getirdiniz. İç savaş çıkarmaya ayarlı teröre karşı var gücüyle mücadele eden Türkiye'ye saldırı üstüne saldırı yaparken siz oralarda silahsız kadın ve çocuklara savaş ilan ettiniz.
Sınırları açın, göç dalgasını büyütün
Siz o kararları aldıktan sonra sahilleri kaç çocuk bedeni vurdu hesabını yaptınız mı? Türkiye, Asya ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri, sınırlarınızı açın, göç dalgasının Avrupa içlerine kadar girmesine destek verin. Dünyanın yarısına müdahale edenlerin bu mesele ile baş edemeyeceğini göreceksiniz.
Avrupa için tarihin en büyük “güvenlik tehdidi”, silahlarla değil, insani değerler üzerinden geliyor. Bu bir insanlık testi. Bırakın milyonlar o topraklara aksın. Hem insan kimliklerini sınayalım, hem de bu topraklarla uğraşacak vakitleri kalmasın! Ellerini bizim üzerimizden çeksinler…
Bu yüzden olağanüstü hal yasalarını değiştirdiniz. Göçmen yasalarını, vatandaşlık yasalarını değiştirdiniz. Irkçı, insan haklarını bir kenara atan düzenlemeler getirdiniz. İç savaş çıkarmaya ayarlı teröre karşı var gücüyle mücadele eden Türkiye'ye saldırı üstüne saldırı yaparken siz oralarda silahsız kadın ve çocuklara savaş ilan ettiniz.
Sınırları açın, göç dalgasını büyütün
Siz o kararları aldıktan sonra sahilleri kaç çocuk bedeni vurdu hesabını yaptınız mı? Türkiye, Asya ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri, sınırlarınızı açın, göç dalgasının Avrupa içlerine kadar girmesine destek verin. Dünyanın yarısına müdahale edenlerin bu mesele ile baş edemeyeceğini göreceksiniz.
Avrupa için tarihin en büyük “güvenlik tehdidi”, silahlarla değil, insani değerler üzerinden geliyor. Bu bir insanlık testi. Bırakın milyonlar o topraklara aksın. Hem insan kimliklerini sınayalım, hem de bu topraklarla uğraşacak vakitleri kalmasın! Ellerini bizim üzerimizden çeksinler…
*
İbrahim Karagül’ün yazısı burada bitiyor. Batının
akıllanacağı, vicdan muhasebesi yapıp merhamete geleceği sanılmasın. Batıyı
yenmenin formülü göçmenlerdir. Onlar yoğun insan dalgasının göçüne sebep
oldukları için bu formülü bozmaları çok zordur.
Son söz: Dünyada her canlı türü diğer bir canlı türünün
besin kaynağıdır. Bu düzen üstüne dünya dönerken, canlılar kendi türlerine
zarar vermezler. Çünkü insanın dışındaki canlıların saklama, biriktirme, üretme
gibi nitelikleri yok. Bu niteliklere sahip tek yaratık insan sonunda her şeyin
sahipliğine soyunduğu için bu kavgalar çıkıyor. İnsanın doğa karşısındaki
zayıflığından doğan nitelikleri onun kendi türüne bile canavarlaşmasının tek
nedenidir.
BİTTİ
Yayın Tarihi: 23.09.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder