Yeni dünya düzeni söylemini çok duydunuz. Yeni Düzen, Yeni
Dünya Düzeni, Küreselleşme adlarıyla kulaklar o kadar çok doldu ki, ister
istemez bir alışkanlık oluştu. Bu alışkanlık “Yeni” kelimesinin anlamındaki
çekici çağrışımdan da kaynaklanıyor. Her “yeni”liğin ilgi çekmesi gibi..
Bu “yeni” ilgi çekmeli mi? “Yeni”likten ne zarar gelir?
“Yeni”likten zarar gelir mi gelmez mi, şu satırları
okuduktan sonra karar verin derim.
“Küresel bir
değişimin eşiğindeyiz!
Beklentimiz tam zamanında gelecek bir bunalımdır.
Uluslar Yeni Dünya Düzenini o zaman mecburen kabul edeceklerdir. Bugün dünyada 200 civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte bine çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir. Gelecekte devletler finans sektörü tarafından idare edildiğinde dünyaya barış ve huzur gelecektir.
David Rockefeller”
Beklentimiz tam zamanında gelecek bir bunalımdır.
Uluslar Yeni Dünya Düzenini o zaman mecburen kabul edeceklerdir. Bugün dünyada 200 civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte bine çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir. Gelecekte devletler finans sektörü tarafından idare edildiğinde dünyaya barış ve huzur gelecektir.
David Rockefeller”
Coğrafyamızdaki kavgalar ve çatışmalar işte bunun için
yapılıyor. Ülkemizin içinde bulunduğu karışıklık bu yüzden var. Şimdi bu
yeniliğe heves duyun isterseniz. Bu parçalanma nedeni bile olabilir. Yukardaki
satırlarda okudunuz; “Bugün dünyada 200
civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte bine çıkacaktır. Dünyada ulus
devletlerin modası geçmiştir.” diyen David Rockefeller.
Kim bu Rockefeller?
Amerikan merkez bankası FED’in sahibi.
Dünya faiz sistemini tek başına belirleyen banka.
Neden bunu demiş?
“Gelecekte devletler
finans sektörü tarafından idare edilsin” diye.
1000 devletli “Yeni Dünya” düzeninde kışkırtılan mikro
milliyetçiliğe bakarsak Kürtlerle PKK’nın bu oyunun bir parçası olduğunu
görürüz. Bu komünist SSCB varken bile planlanmış ağır ağır ilerleyen bir
programdır. 1990’da komünist blok çökünce ABD yalnız kaldı. Acil olarak kendine
düşman yarattı. Kendi yarattıkları İslami terörizm hazır seçenekti. Ona dört
elle sarıldılar. Ülkeleri ucuz bahanelerle işgal ettiler. Afganistan ve Irak
böylelikle karmakarışık hale getirildi. Sırada İran ve Suriye vardı. İran 3 bin
yıllık devlet geleneğiyle şimdilik bu tehlikeyi durdurmuş görünüyor. Suriye ise
masa başında kurulmuş bir devlet olduğu için kendini kurtlar sofrasının içinde
buldu. O ağır ağır ilerlediğini söylediğim programın hedefinde sadece Suriye
olmakla kalmayacaktır bundan emin olabilirsiniz.
Olan biteni hikâye etmeye gerek görmüyorum. O hikâyeleri bir
çok yoldan duyacaksınız. Şu kadarla yetineceğim; olan zavallı halka oluyor.
Vatansız, yersiz, yurtsuz, aç bi-ilaç kaldılar. Kim düşünür onu? “Gelecekte devletler finans sektörü
tarafından idare edilsin” diye birkaç insan feda edilmiş çok mu
diyeceklerdir bir gün.
Bu arada ne yok ediliyor görelim. Ama önce ulus devlet
tanımına bakalım.
“Ulus olgusu, modern
toplumun oluşumu sürecinde siyasal yapının önemli bir unsuru olmakla beraber
aynı zamanda toplumların tarihsel geçmişleri içinde oluşturdukları kültür
birikimlerinin de bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ulusu oluşturan en
temel öğeler, ortak coğrafi mekan, tarihsel geçmiş ve dil o toplumsal yapının
kültür değerlerini de oluşturmaktadır. Çünkü, toplumsal yaşam bu öğeler
üzerinde oluşur ve aslında kültür de o toplumun yaşam biçiminin en üst
ifadesidir.”
İşte yok edilmek istenen bu. Bunun finansmanını da sonradan
olma ve aile tahakkümünde esirliklerini göremeyen halka sahip petrol zengini devletlere
yaptırıyorlar. Yani milli benliğinden uzak, küçük küçük parçalara bölünmüş,
kültürsüz, cahil toplumlar oluşturularak bir medeniyet yok ediliyor. Arap
baharı denen oluşumda bunun için yapıldı, bizde süren terörde bunun için
sürüyor.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 09.09.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder