29 Eylül 2015 Salı

YENİ DÜNYA DÜZENİ 3

Önceki bölümü bitirirken Yeni Dünya Düzeninin sonuçlarını şöyle anlatmıştım:

“Bazı yapılan araştırmalarda da ortaya konulduğu gibi küreselleşme ulus devletin sonunu getirmekte veya hiç olmazsa gücünü azaltmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre küreselleşme ile beraber öncelikli olarak etkin politik iktidarın alanının farklı güçler tarafından paylaşıldığını ortaya koymaktadır. Ayrıca ulus devlet yönetimlerini kendi insanları için doğru ve uygun olan politikaları uygulayacak tek mercii olmaktan çıkarmaktadır.”

Okuduklarımız “uluslarası sisteme sokulan devletler özgür iradelerini terk etmek zorunda kalırlar” demektir. Yeni sömürgecilikten başka nedir ki bu?

Yazımıza kaldığımız yerden devam edelim.

*

“Küreselleşme süreci, uluslararası sermaye hareketlerindeki serbestlikleri artmakta ve yeni teknolojilerin ülkeler arasında hızlı bir şekilde yayılmasına imkân vererek, geleneksel ulus devletin varolan kurumsal ve hukuksal altyapısını zorlamaktadır. Başka bir deyişle bu süreçte, küresel güçlerin ulusal hükümetlere biçtikleri rol, yalnızca küresel ekonominin gerektirdiği kamusal hizmetlerle sınırlıdır.”

1980’den bu yana tüccar devlet olmaz teraneleriyle başlayan, kamu iktisadi kuruluşlarını zarar eden kuruluşlar masalıyla tukaka ilan eden, teşvik yöntemiyle üretimi arttıran devletten suya sabuna karışmayan, sanayi yatırımlarını unutan devlet anlayışına geçiş dönemi bu günlere hazırlıktı aslında.

“Bu yüzden ulus devlet, siyasi, ekonomik, sosyal, diplomatik ve askeri stratejileri oluştururken sahip olduğu etkinliğini kaybetmektedir. Ulus devletin varolan etkinliğini kaybetmesine neden olan unsurları, şu önemli gelişmeyle bağlantılı olarak açıklamak mümkündür.
Ekonomik olarak, mal ve hizmetlerin, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler nedeniyle, ülke sınırları dışında kolaylıkla ulaşılabilir hale gelmesi, ulus devletin kendi kendine yeterli olma ilkesini ticaret kurallarına, Çok Taraflı Yatırım Anlaşması’nın (MAI) kurallarına, Mali Faaliyet Hedef Grubu’nun (FATF) mali işlem kurallarına ve Kamu Yönetiminde Etik Anlaşması’nın (EPM) davranış kurallarına uymak mecburiyetinde bırakılmasıdır.”

Ahtapotun kolları küreselleşme ile bir ülkeyi böyle sarar işte. Kendi kendine yeten tarım ve hayvancılığa sahip devletten, dışarıdan saman getiren devlete geçişi nasıl izah edebilirsiniz ki? Bu anlayış ulusu kuran gücü asla kabul etmez. Atatürk bunun için gözden düşürülür.

“Ayrıca tüm hizmet sektörlerini ve bu hizmetlerin üretilmesi için gerekli olan tüm malların üretimini de kapsayan ilk çok taraflı anlaşma olan GATS’ın yakın zamanda yürürlüğe girecek olması, ulus devletin etkinliğini kaybetmesine neden olan bir diğer gelişmedir.
Bu gelişmelerden, GATS anlaşması tüm hizmet alanlarının tam olarak serbest piyasaya açılmasını ve serbest piyasa önündeki engellerin kaldırılmasını, yerli ve yabancı sermayeye eşit koşulların sağlanmasını imkân vermektedir.
Bu anlaşmaya göre, verilen taahhütlerden geri dönüş Stand Still-Sabit Duruş prensibinden dolayı mümkün olmamakta ve tüm muafiyetlerin en fazla 10 yıllık sürede kaldırılmak zorunluluğunu getirmektedir.”

Ahtapotun kolları çok ve uzundur. Bu anlaşmalar bu kollarla kucaklaşmak demektir. Daha önce Osmanlı Devletide yaptığı anlaşmalarla Gülhane Hatt-ı Hümayun’u ilan etmek zorunda kalmış, bunun eseri olarak gayrımüslimlerin elinde olan sermayenin serbest dolaşması ve ayrı hukukla muamele edilmesi sağlanmıştı. Şimdi yapılmak istenen ve yapılan bundan farklı değildir. Bunun sonucunda Osmanlı (imparatorluk) çökmüştü, korkarım ki bu gidişle de Türkiye Cumhuriyeti (ulusal devlet sistemi) bitecektir. 



DEVAM EDECEK



Yayın Tarihi: 14.09.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder