Yabancı olan her şeye hayranlığımız, bu yüzden yabancı olan
ne varsa baş tacı etmemiz vazgeçemediğimiz kusurumuzdur. Bu büyük kusurumuz
önemli bir davranışın adı olan “Vandalizm”i görmemize yetmemiştir. Yabancı
sözcük olmasına rağmen dilimizde yer etmemiş ender sözcüklerden olan ve anlamı
pek bilinmeyen “Vandalizm” bir davranış biçimidir. “Vandalizm”i nefret ve
kinden kaynaklanan yıkıcılık diye tanımlayabiliriz. Bu yıkıcılığın nedeni
gelişmeye, büyümeye uygarlığa karşı duyulan nefret ve kindir.
İlk olarak Cermen soyundan gelen Slavların orta ve güney
Avrupa’yı istilası sırasında karşılaştıkları uygarlığa ve onun sonucu olarak
şehirleşmeye karşı giriştikleri yıkımlarla kendini göstermiştir. Fransız
devrimi sırasında Henri Grégoire adlı bir papaz, Cumhuriyet Ordusunun yaptığı
yıkımı, 455 yılında Roma’yı yağmalayan Cermenlerin yaptığı yıkımlara benzeterek
böyle nitelendirmişti.
Bunu bir kaynaktan alıntıyla pekiştirelim.
“Vandalizm, adını,
Kavimler Göçü sonrasında eski Roma ve Yunan medeniyetlerinin sanat eserlerini
tahrip edip yağmalayan Vandallardan alıyor. Fransız İhtilâli öncesinde
Paris’teki heykel ve anıtların kaldırılarak bronzdan yapılmış olanların top ve
tüfek yapımında kullanılması, altın olanların da eritilip külçe haline
getirilmesi, günlük araç ve gereçlerin de eritilmesinin emredilmesiyle zirveye
çıkıyor. 19. yüzyıldan başlayarak koruyucu önlemler geliştirilmeye çalışıldıysa
da, “Vandalizm” tümüyle önlenemiyor.”
Bu günümüzde de kendini çeşitli biçimlerde göstermektedir.
Kentlerin estetik ve güzelliğine karşı bir eylemde olabildiği gibi,
eğitilmişliğe güngörmüşlüğe cehaleti öne sürmek ve onu savunmak gibide
olabilmektedir. Hiç kuşkusuz toplumsal yapısı ve ekonomik düzeyi düşük
insanlarda bu durum daha sık ortaya çıkmaktadır.
Belediye otobüslerinden telefon kulübelerine kadar uzanan
ilk bakışta küçük şeyler olarak görünen kamu malına zarar verme alışkanlıkları
aynı tip davranışın ürünüdür. Böylelikle içinde ya hiç yer alamadığı, yada
ucundan şöyle bir tutunduğu sistemden bir şekilde bilerek veya bilmeyerek
intikam almaktadır.
Daha başka yıkıcı tavırlarda var! Örnek olarak ses ve ışık
kirliliği gösterilebilir. Araçlara böyle ilaveler yapma yasağı olmasa kim bilir
akla gelmeyen daha ne uygulamalarla karşılaşırdık. Sözgelimi düğün konvoyları, ciyak ciyak bağıran kornalar, gecenin sessizliğini
yırtan vahşi davul sesleri, araba ya da evlerden dışarıya taşan ‘müzik’,
herkesin kullanım alanına taşan ve güvenliği hiçe sayan inşaatlar, dilden
sözdiziminden estetikten yoksun hoparlör anonsları, yalnızca kamu malına değil
çalıştığı işyerine ve oturduğu eve zarar vermeler az bile gelebilirdi.
“Özetlersek, tarihsel
süreçte “sanat eserlerini tahrip etmekle” işe başlayan vandallar, bugün,
toplumsal yaşamın her alanına sirayet etmeyi başarmış, çağdaş (yok canım,
‘uygar’ anlamında değil tabii ki, yalnızca aynı çağı paylaşmak zorunda
olduğumuz...) ‘barbar’lardan ibaret.”
Bir kaynakta “Vandalizm”in kökeninin Cermen istilasından
öncede Roma’da var olduğunu belirtiliyor. Bu tür Vandalizm her dönem
yönetimlerde görünüyor. Adını hiç çekinmeden Resmi Vandalizm koyabiliriz. Bu
başlık altında toplanan “Vandalizm”i gördüğümüzde şaşkınlığımızı saklayamayız.
Resmi Vandalizm
Roma İmparatorluğu’nda, damnatio memoriae, yani hatıraların lanetlenmesi denilen bir uygulama vardır. Buna göre sevilmeyen birisi öldüğünde ona ait heykeller kırılır ya da kafaları koparılır, isimleri tüm kayıtlardan çıkarılır ve adları anılmaz. Örneğin Neron, tek başına imparator olduğunda, kendinden önce gelen imparatora ait tüm heykelleri yıktırtmıştır.
Hıristiyanlığın kabulünden sonra da Roma’daki çoğu heykeller ya tahrip edilmiş ya da heykellerin alınlarına haç kazınmıştır.
Eski Mısır’da da rahipler tekrar gücü ellerine geçirdiklerinde benzer uygulamalarla, kendilerinin gücünü kısıtlayan firavunun mezarını tahrip ettirmişlerdir. Ayrıca baştakilerin, tarihten çıkarmak istedikleri kişilerin yüzlerini duvar resimlerinden kazıyarak silmeleri de sık görülen bir vandallıktır.
Modern zamanlarda da devam eden resmi vandalizm, Naziler tarafından yıkılan Yahudi sembolleri, Sovyetlerin çöküşünden sonraki tahribatlar, Taliban tarafından yok edilen tarihi dev Buda heykelleri vb ile sembolleşmiştir.
Roma İmparatorluğu’nda, damnatio memoriae, yani hatıraların lanetlenmesi denilen bir uygulama vardır. Buna göre sevilmeyen birisi öldüğünde ona ait heykeller kırılır ya da kafaları koparılır, isimleri tüm kayıtlardan çıkarılır ve adları anılmaz. Örneğin Neron, tek başına imparator olduğunda, kendinden önce gelen imparatora ait tüm heykelleri yıktırtmıştır.
Hıristiyanlığın kabulünden sonra da Roma’daki çoğu heykeller ya tahrip edilmiş ya da heykellerin alınlarına haç kazınmıştır.
Eski Mısır’da da rahipler tekrar gücü ellerine geçirdiklerinde benzer uygulamalarla, kendilerinin gücünü kısıtlayan firavunun mezarını tahrip ettirmişlerdir. Ayrıca baştakilerin, tarihten çıkarmak istedikleri kişilerin yüzlerini duvar resimlerinden kazıyarak silmeleri de sık görülen bir vandallıktır.
Modern zamanlarda da devam eden resmi vandalizm, Naziler tarafından yıkılan Yahudi sembolleri, Sovyetlerin çöküşünden sonraki tahribatlar, Taliban tarafından yok edilen tarihi dev Buda heykelleri vb ile sembolleşmiştir.
Şimdiye kadar her ilerlemenin baş düşmanı olan “Vandalizm”
akla gelmeyecek kılıklarda ortaya çıkıp tahribatını yapmıştır. İnsanlığın ortak
değerlerini hiçe sayma eğilimi bundan sonrada son bulmayacaktır.
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder