Merhaba sevgili okurlar. Yaz mevsimi artık yolcu. Taşınıyor
buralardan. Güney yarım küreye gidiyormuş. Bizde mi gitsek ne yapsak?
Sıcaklarla arası iyi olmayanlar aman diyorlardır, aman iyi ki gidiyor, yoksa
sıcak havalardan öleceğiz. Benim gibi yaz aşıkları ise 6 ayı iple çekecekler. Ya
şiir aşıkları.. bu satırlar onlar için. Gene bir şairle içimizi coşturacağız.
Bu gün şiirlerini sunacağım kadın şairimiz Lale Müldür hanımı önce güzelce
tanıyalım. 1956 Aydın doğumlu şairimiz Aydın’ı hiç hatırlamıyor. Robert Koleji
mezunu olan Lale hanım şiir bursu ile İtalya’nın Floransa kentine gider.
Türkiye’ye döndüğünde ODTÜ Elektronik ve Ekonomi Bölümleri’ne birer yıl okur. 1977
yılında İngiltere’ye gider ve Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü
bitirir. Sonra Eddx Üniversitesi Edebiyat Sosyolojisi Bölümü’nden master
derecesini alır. 1983’te Belçika’lı bir ressamla evlenir. 1986’da İstanbul’a
döner. Halen edebiyat ve müzik dünyasında çalışmaları devam ediyor.
İlk şiirleri 1980'de Yazı ve Yeni İnsan dergilerinde çıkar.
Gösteri, Defter, Şiir Atı, Oluşum, Mor Köpük, Yönelişler, Sombahar dergilerinde
çok sayıda şiiri ve yazısı yayımlanır. Şiirlerinden bazıları bestelenir, filmlerde
kullanılır.
Şairimizin bir çok şiiri çeşitli sanatçılar tarafından
bestelendiği gibi aşağıda okuyacağınız “Destina” adlı şiiri Yeni Türkü müzik
grubu tarafından bestelenmişti.
...
BUĞU BANYOSU
Kırgızistan’da batık bir vadide
Men seni bela sandım.
Kalbimden uzakta çok uzakta bir kurt öldü.
Şarap kızılı bir lale sızıpdur şimdi orada farkında mısın?
Geceyarısı batkıları ve al kanlar içinde ekşimden
öle budum. Yıllar ve yıllar var ki Bizansiyya’nın
tungasında erguvani balıkçıl gibi yaşadım.
Çünk heeç, heç görmedim dosttan vefa. Gözyaşım duştu.
Gözelsiz, vefasız, hakikisiz
Meleksiz, çeçeksiz, heykelsiz
Ben bu yerde yaşamadım.
Sonunda bir gün könlüme bir buğu banyosu yaptım.
Bulanık bir yağmur yağdı. Batkın eşklerden kendimi
kurtarıp başka bir tür Aşk’lara aldım.
Ben bu Aşk’a düşeli kimse yüzüm bakmaz.
Sevmiş bulundum güzelim gayri ne çare.
Ela gözlerim teninizin en derenlerine getti.
Batıl bir evlenme yaşadım. Sevsem de öldürüyorlardı
Sevmesem de. Düşerler onlar da yıkılıp düşer bir gün.
Heeç ağlamadım. Mavi kuzgun buğday başaklarını sıyırdı.
Gözyaşım duştu. Ben bu yerde heç yaşamadım.
Kırgızistan’da batık bir vadide
Men seni bela sandım.
Kalbimden uzakta çok uzakta bir kurt öldü.
Şarap kızılı bir lale sızıpdur şimdi orada farkında mısın?
Geceyarısı batkıları ve al kanlar içinde ekşimden
öle budum. Yıllar ve yıllar var ki Bizansiyya’nın
tungasında erguvani balıkçıl gibi yaşadım.
Çünk heeç, heç görmedim dosttan vefa. Gözyaşım duştu.
Gözelsiz, vefasız, hakikisiz
Meleksiz, çeçeksiz, heykelsiz
Ben bu yerde yaşamadım.
Sonunda bir gün könlüme bir buğu banyosu yaptım.
Bulanık bir yağmur yağdı. Batkın eşklerden kendimi
kurtarıp başka bir tür Aşk’lara aldım.
Ben bu Aşk’a düşeli kimse yüzüm bakmaz.
Sevmiş bulundum güzelim gayri ne çare.
Ela gözlerim teninizin en derenlerine getti.
Batıl bir evlenme yaşadım. Sevsem de öldürüyorlardı
Sevmesem de. Düşerler onlar da yıkılıp düşer bir gün.
Heeç ağlamadım. Mavi kuzgun buğday başaklarını sıyırdı.
Gözyaşım duştu. Ben bu yerde heç yaşamadım.
Lale MÜLDÜR
***
Y-FAKTÖRÜ
o bana suda bir şey aramakta
yardım etti. yaşamımdaki
saklanmış şey bulundu.
bir inci kolye dizdim
kadın olmanın anlamını düşündüm.
onun için elinde çam dalı
tutan bir gelin olmak isterdim.
yok aşk değil, uyuşmak, anlaşmak
bütün o boktan şeyler değil.
yok yok aşk değil, aşk hiç değil.
Onun bir sözcüğüyle yaşamımda
Yer alan her şeyi çöpe atmak isterdim.
Gelgelim aşk değil bu, aşk hiç değil.
Bir şey arayan bir kadının aradığı şeyle
Karşılaştığında kendine iskambillerden
Kurduğu bir hayatın yıkılması gibi. Bir şey bu. Doppler etkisi...
o bana suda bir şey aramakta
yardım etti. yaşamımdaki
saklanmış şey bulundu.
bir inci kolye dizdim
kadın olmanın anlamını düşündüm.
onun için elinde çam dalı
tutan bir gelin olmak isterdim.
yok aşk değil, uyuşmak, anlaşmak
bütün o boktan şeyler değil.
yok yok aşk değil, aşk hiç değil.
Onun bir sözcüğüyle yaşamımda
Yer alan her şeyi çöpe atmak isterdim.
Gelgelim aşk değil bu, aşk hiç değil.
Bir şey arayan bir kadının aradığı şeyle
Karşılaştığında kendine iskambillerden
Kurduğu bir hayatın yıkılması gibi. Bir şey bu. Doppler etkisi...
Lale MÜLDÜR
***
ONA YAKLAŞARAK YOK OLDUM.
yaşamımdaki Y-faktörü yok oldu.
yok aşk değil bu, aşk hiç değil
beta ışınına dönüşmek belki
ama aşk değil
hep böyle kaybederek mi
galip oluyor o?
hep böyle umarsızca
kendini silerek?
hiçbir şey beklemediği için mi
benden, ben her şeyimi vermek
istiyorum ona?
yoksa benden daha çok
üzülmesi mi eski yaralarıma?
ama kaldı mı böyle kişiler şimdi,
ben mi yapıyorum kafamda yanılmasa?
tende kalan bir parıltı belki
aradığım şeyi bulduğumda
karşıma çıkan eter
hep o aradığım gizemli pürlük –
Lale MÜLDÜR
***
TADZİO –
nasıl tanımam onu karşıma
çıkarıldığında
nasıl asetonlamam beynimi
nasıl çam yeşili bir eter ve etera
gözlerini hep ayak uçlarına
dikip durduğunda
belki Tadzio da değil o
belki başka bir şey
gizli tutulması gereken bir şey
ama nasıl nasıl tanımam onu
karşıma çıkarıldığında.
enerjiye bağlanınca
raslantılar derin bir anlam
kazanıyor: esrarengiz peru
yazmalarının 9 sezgisinden
ikincisi söylüyor bunu.
gözlerimi kapadığımda
nasıl bir sitar ve eter ve etera
yok yok aşk değil bu, aşk hiç değil
saf olana duyulan çılgın bir tutku bu
kuğu sürülerine duyduğum özlem
yüreğime eldiven gibi
geçen birşey
eskiden önemsediğim ne varsa
şiirim, dostlarım hatta gururum
hepsi iskambil kağıtları gibi
yıkılıyor
ve belki de ben ilk kez aşık oluyorum.
Lale MÜLDÜR
***
DESTİNA
dün gece sen uyurken
ismini fısıldadım
ve hayvanların korkunç
öykülerini anlattım
dün gece sen uyurken
çiçeklere su verdim
ve insanların korkunç
öykülerini anlattım onlara
dün gece sen uyurken
yüreğim bir yıldız gibi
bağlandı sana
işte bu yüzden
sırf bu yüzden
yeni bir isim verdim sana
DESTİNA
dün gece sen uyurken
ismini fısıldadım
ve hayvanların korkunç
öykülerini anlattım
dün gece sen uyurken
çiçeklere su verdim
ve insanların korkunç
öykülerini anlattım onlara
dün gece sen uyurken
yüreğim bir yıldız gibi
bağlandı sana
işte bu yüzden
sırf bu yüzden
yeni bir isim verdim sana
DESTİNA
sen öyle umarsız
uyusan da bir kösede
işte bu yüzden
sırf bu yüzden işte
yaşamdan çok ölüme
yakın olduğun için
seni bu denli yıktıkları
için Destina
yaşamımın gizini
vereceğim sana
uyusan da bir kösede
işte bu yüzden
sırf bu yüzden işte
yaşamdan çok ölüme
yakın olduğun için
seni bu denli yıktıkları
için Destina
yaşamımın gizini
vereceğim sana
Lale MÜLDÜR
***
CAM SESLERİNDEN BİR ANI
kısacık bir andı, bana cam sesleri gibi
bir anı kaldı
kısacık bir andı, o çok duyarlı dengeler
yansıdı
ipe dizilen inci
dünya ile kişi
ilk yazdı, sonradan saydam birşeyler
yağdı
uyum karıştı ince havaya
kısacık bir andı, belki farkında bile
değildin sen
ben sonsuz kişiydim, o kapıdan
çıkarken
anıların cam kırıkları gibi
toplandığı o an
başka anıların anıları
geçiyor aklımdan...
bir anı kaldı
kısacık bir andı, o çok duyarlı dengeler
yansıdı
ipe dizilen inci
dünya ile kişi
ilk yazdı, sonradan saydam birşeyler
yağdı
uyum karıştı ince havaya
kısacık bir andı, belki farkında bile
değildin sen
ben sonsuz kişiydim, o kapıdan
çıkarken
anıların cam kırıkları gibi
toplandığı o an
başka anıların anıları
geçiyor aklımdan...
Lale MÜLDÜR
***
DELTA GÜNLERİ
Duino harebelerinde bir gölge, ay
ve nesnesi olmayan bir melankoli...
Yitik şeyleri içselleştirmek... İçimizde
hareket eden akıl, Mobius dönüşleri, dönüşümleri...
Yeni bir melankolinin gizli imleri... delta günleri...
Uzak bir günde, delta günlerinin birinde
bir heksagram kurmak ve kapatmak - evreni, arzuyu
bilinmeyeni (ilk çizgi, kırık, öznesini iplerle, halatlarla
bağlanmış olarak gösteriyor... üç yıl boyunca
kendisini çözemeyecek ve kötülük olacak)
Ateş, barika, tehlike...
Gece umarsız bir Y işaretiydi ve düşüyordu sana doğru.
İsminin anagramlarında kendisiyle
karşılaştın ve evlendin
Bir uzaklık, ilk günlerdeki gibi, gizil rezonanslar...
Piyano seslerinin ve masaların üzerindeki cam
kırıkların arasından ona yaklaştın.
O yüzünü dönmedi.
İçinde bir şey, fümerol gibi bir şey, onu sevdi.
Hava yapıştı yüzüne. Sonunda anladı gerçek ismini
ve sana ne olmadığını söyledi.
Ağaçların arasında yitiyor gölgen, uzaklıklar, Pompei...
Biri yaralıyor diğerini
boğuyor
yutuyor
Ayşama dönemleri bitti artık...
Ağır yıldız kümeleri yer değiştiriyor aklımda...
ve nesnesi olmayan bir melankoli...
Yitik şeyleri içselleştirmek... İçimizde
hareket eden akıl, Mobius dönüşleri, dönüşümleri...
Yeni bir melankolinin gizli imleri... delta günleri...
Uzak bir günde, delta günlerinin birinde
bir heksagram kurmak ve kapatmak - evreni, arzuyu
bilinmeyeni (ilk çizgi, kırık, öznesini iplerle, halatlarla
bağlanmış olarak gösteriyor... üç yıl boyunca
kendisini çözemeyecek ve kötülük olacak)
Ateş, barika, tehlike...
Gece umarsız bir Y işaretiydi ve düşüyordu sana doğru.
İsminin anagramlarında kendisiyle
karşılaştın ve evlendin
Bir uzaklık, ilk günlerdeki gibi, gizil rezonanslar...
Piyano seslerinin ve masaların üzerindeki cam
kırıkların arasından ona yaklaştın.
O yüzünü dönmedi.
İçinde bir şey, fümerol gibi bir şey, onu sevdi.
Hava yapıştı yüzüne. Sonunda anladı gerçek ismini
ve sana ne olmadığını söyledi.
Ağaçların arasında yitiyor gölgen, uzaklıklar, Pompei...
Biri yaralıyor diğerini
boğuyor
yutuyor
Ayşama dönemleri bitti artık...
Ağır yıldız kümeleri yer değiştiriyor aklımda...
Lale MÜLDÜR
***
ESKİ BİR AŞK ÖYKÜSÜ
boynumda yağmurdan bir kolye...
ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde...
bir siyam kedisi ve ben... pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz...
eski rus bir sevgilim vardı...
başka birisini göze alamam bugünlerde...
öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu...
herşey önce çok güzel başlıyordu...
sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun...
ben seni portekizli bir korsan sanıyordum...
sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun...
yelkenbezi fularını çıkarıp... bir reverans yapıyordun...
odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu...
ikimiz bir de kediler kalıyordu... hava alamıyorduk...
kapıları mühürlüyorlardı... eskil bir aşk öyküsünün içinde
kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk...
bir siyam kedisi ve ben...
ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde...
bir siyam kedisi ve ben... pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz...
eski rus bir sevgilim vardı...
başka birisini göze alamam bugünlerde...
öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu...
herşey önce çok güzel başlıyordu...
sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun...
ben seni portekizli bir korsan sanıyordum...
sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun...
yelkenbezi fularını çıkarıp... bir reverans yapıyordun...
odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu...
ikimiz bir de kediler kalıyordu... hava alamıyorduk...
kapıları mühürlüyorlardı... eskil bir aşk öyküsünün içinde
kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk...
bir siyam kedisi ve ben...
Lale MÜLDÜR
***
KADİFE ŞAİRLER
ölüyor kadife şairler...
pazarların tozunda ve kulenin sisinde gömülü
gün geceye akıyor...gece güne...
ölüm yaşama akıyor yaşam bilince...
bilinç de akar/daha karar vermediler
gitse odalarından/gitse odalarından birileri...
Yalnızlık ve melankoli...
heryerdeydiler...
dönecek yerleri yok şimdi...
pazarların tozunda ve kulenin sisinde gömülü
gün geceye akıyor...gece güne...
ölüm yaşama akıyor yaşam bilince...
bilinç de akar/daha karar vermediler
gitse odalarından/gitse odalarından birileri...
Yalnızlık ve melankoli...
heryerdeydiler...
dönecek yerleri yok şimdi...
Lale MÜLDÜR
***
SENİ BIRAKIYORUM
seni bırakıyorum semender ellerimle
seni bırakıyorum
seni bırakıyorum
duvarlarda kurutulan anemon ellerimle
içimdeki sulara
içimdeki sazlıklara
içimdeki bataklıklara
seni bırakıyorum
seni bırakıyorum kendine kapanmış
kollarımın anarşik güzelliğiyle
içimdeki yosun yeşili sulara
içimdeki tehlikeli kıyılara
içimdeki siyah ışığa
seni bırakıyorum
seni yatıracağım ellerimde
bir ıhlamur yaprağı gibi
seni yatıracağım göğüslerimde
menekşeler gibi
seni yatıracağım gözlerimde
bir yağmur suyu gibi...
seni bırakıyorum
seni bırakıyorum
duvarlarda kurutulan anemon ellerimle
içimdeki sulara
içimdeki sazlıklara
içimdeki bataklıklara
seni bırakıyorum
seni bırakıyorum kendine kapanmış
kollarımın anarşik güzelliğiyle
içimdeki yosun yeşili sulara
içimdeki tehlikeli kıyılara
içimdeki siyah ışığa
seni bırakıyorum
seni yatıracağım ellerimde
bir ıhlamur yaprağı gibi
seni yatıracağım göğüslerimde
menekşeler gibi
seni yatıracağım gözlerimde
bir yağmur suyu gibi...
Lale MÜLDÜR
***
Bu haftada bana ayrılan yerin sonuna geldik. İyisi mi fazla aşmadan yazımızı burada
noktalayalım. Haftaya kurban bayramı nedeniyle gazete çıkmayacağı için birlikte
olamayacağız. Kurban bayramınızı şimdiden kutlarım. Allah sağlık ve sıhhatle
nice bayramlara eriştirsin sevgili okurlarım. Hepinize iyi pazarlar.
Yayın Tarihi: 20.09.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder