Diyerek yazı dizimize başlamıştık, devam ediyoruz.
Kaynaklarda şöyle belirtiliyor:
Bütün binici halklar gibi Asurlular da çizme giymişlerdir.
İlk ökçeli ayakkabıları da onlarda görmekteyiz. Üstten bağcıklı ayakkabılar da
Asurlular’ ın buluşudur. İranlılar çeşitli kabartmalarda, ayakkabılı olarak
tasvir edilmiştir.
M.Ö. 5. yüzyılın sonlarına doğru, Atina’ da zafer tanrıçası
Nike’ ın toprağının elden gidişi ve savaş alanından çekilme figürünün
simgelenmesi bağı çözülmüş sandaletler ile gösterilmiştir.
Eski Yunan’ da ise bildiğimiz sandaletlerin yanı sıra, bot
tipi ayakkabılar da giyilmiştir. Yunan ayakkabıları üç çeşittir: Kayışlarla
bağlanmış basit bir tabandan ibaret olan sandal, ayrıca bir tabanı olmayan aba
ayakkabı ve kothornos adı verilen devrik konçlu bir çeşit potin. Aynı tip
ayakkabıları Romalılar’da kullanmışlardır. Romalılar da ayakkabı modelleri
giderek zenginleşip çeşitlenmeye başlamıştır.
Eski Yunan ve Romalılar’da M.Ö. 500’ lerde sahnede
boyu uzun göstermek için ökçenin yerini tutan, yüksek mantar tabanlı ve konçlu
“kothurnus” modeli ayakkabılar, trajedi aktörlerince giyilmiştir.
Kothurnus
Japonlar’ ın sandaletle tanışıklığı da çok eskilere dayanır.
Japon sandaletlerindeki her bir şeklin ayrı bir mevkii veya mesleğe işaret
etmesi, ayakkabıya verdikleri önemin bir
simgesidir.
Tarih içindeki gelişmelere baktığımızda her alanda olduğu
gibi ayakkabıların gelişiminde de askeri gelişmelerin etkili olduğunu
görüyoruz. Atlı savaşçıların ata rahatça binmeleri, at üstünde kıvrak
hareketler yapabilmeleri giydikleri çizmelerle mümkün olmuştur. Daha sonra
sosyal sınıf farkını gösteren, ayrıca meslekleri belirtir çeşitlilik
kazanmışlardır. Özellikle bayanlarda yüksek topuklu ayakkabılar her dönemde
önemlidir. Yüksek topuklu ayakkabılar hanımları parmak ucunda yürüterek daha
uzun boylu ve kuğu gibi görünmelerini sağlar.
Ayakkabılar konusunda ilginç yasaklarda uygulanmıştır. M.S.
270-275 yılları arasında Roma İmparatoru Aurelianus, erkeklerin renkli ayakkabı
giymelerini yasaklamış, kadınlara kırmızı, yeşil, sarı ve beyaz ayakkabı
kullanma izni vermiştir.
Eski Yunan ve Roma döneminde sandaletin yaygın olarak
kullanılmasına karşın, Bizanslılar 4. Yüzyıldan başlayarak kahverengi ve siyah
deriden yapılmış terlik ve kapalı ayakkabılar giymeye başlamışlardır.
Bizans ayakkabıları, Pers formlarından ve Orta Asya Türk
kavimlerinin ayakkabı formlarından da etkilenmiştir: Mezopotamya uygarlığının
son temsilcisi Persler (İranlılar), Hitit çizme ve botlarında kendi
kültürlerine uygun değişiklikler yaparak ucu kesik, bilekten üç bağcıkla (siyah
ve kırmızı renklerde) bağlanan modeli geliştirmişlerdir. Bu model, Antik Yunan,
Roma ve Bizans’ ta da görülmüştür. 1000’ li yılların başlarından
itibaren Anadolu’ ya giren Türklerin giydiği siyah, kırmızı, sarı bot ve
çizmeler de Bizanslılar tarafından kullanılmıştır.
Poulaine
Ortaçağ’ da, 13. yüzyıl ortalarında özellikle Avrupa
saraylarında görülen, “poulaine” isimli ucu sivri ve yukarı kalkık model Hitit
formları ile Doğu etkisiyle biçimlenmiştir.
Chopine
16. yüzyılda Avrupa’ nın en ilginç ayakkabıları çıkış
noktası Türk takunyaları olan chopinelerdir. “Chopine” yüksek tabanlı, süslü
kadın ayakkabısıdır. Chopinelerin tabanları Venedik’ te 75 cm’ e kadar
ulaşmıştır. Bu tarzın Venedikli kadınların da Türk kadınları gibi sokağa daha
az çıkmaları için uyarlandığı belirtilir.
Diğer ayakkabı türlerini ve Türklerde ayakkabı konusunu
gelecek bölümde görelim.
Yayın Tarihi: 11.11.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder