Ayaklarımızın dostu giyeceklerimiz nelerdir hiç düşündünüz
mü? İskarpin, potin yada ayakkabı adını verdiğimiz ilk ayakkabılar nelerden
yapılmaydı? Kadın olsun, erkek olsun her zaman her kesin en önemli giyeceği
ayakkabıdır. Öyle olduğu için kıskançlık uyandırdığından mıdır bilinmez “Dost
başa düşman ayağa bakar”dı. Ayakkabıyla ilgili sözleri yazı dizimizin sonuna
bırakalım ve gelelim ayakkabının tarihine...
Diyerek yazı dizimize başlamıştık, devam ediyoruz.
Ayakkabının tarihi kıyafetlerin tarihi kadar eskidir. Eski çağlardan örnekler
anlatılırken tabanı deriden içi otlu bir çeşit ayakkabı ya da
tahtadan sandallar giyildiğini okuduk. Bu tür sandallara örneğin Antik
Mısır’da rastlandığını biliyoruz. Eski Yunanların da avlanırken çizme
giydiklerini.. Bunun yanında hamama da bir tür ayakkabı ile girdiklerini
ekleyelim. Girit’teki Minos uygarlığı ve Roma dönemlerinde bu tür
ayakkabı ve çizmeler kullanılmıştır.
Ayakkabı locaları kuran Romalılar sağ ya da sol ayağa göre
kalıplanmış ayakkabılar geliştirmişlerdi. Roma’da ayakkabılar insanların
cinsiyetine ve cemiyet içindeki yerine göre farklılaşabiliyordu.
16. yüzyılın sonlarına doğru erkek ve kadınlarca giyilen
“mule” ya da ökçeli terlikler moda olmuştur. Bu tür terliklerin burunları
uzunca, keskin kare kesimli ve yüzleri kapalıdır. Genellikle ipek, kadife ve
saten brokar lüks kumaşlardan yapılmış sayaları ipek, altın ve gümüş alaşımlı
stilize çiçek motifleri ile kabartma işlidir.
Barok dönemde yumuşak ve akıcı biçimlere olan tutku,
ayakkabı ve ölçülere de yansımıştır. Düğmeler ve tokalarla süslü olan
ayakkabılar işlemeli ve kadife kumaşlardan üretilmiştir. Ökçeler giderek
yükselmiştir.
Rönesans ile birlikte ayakkabı modasındaki aşırılılıklar,
yerini geniş rahat modellere bırakmıştır. Bu dönemde genellikle deri, kadife,
ağır ipekten üzeri işlemeli ve alçak ökçeli ayakkabılar (kadınlar için babet
tarzı) giyilmiştir.
1790, Fransız İhtilali sonrası yüksek ökçeler ortadan
kalkınca insanlar sokakta çamurdan korunmak için ayakkabılarına mantar ökçeli
“şoson” lar giymeye başlamışlardır.
1820-50 arasında kadın ayakkabılarında ökçeli modeller eski
önemini yeniden kazanmıştır. Erkekler içinse kibar ve sade bir şıklığa sahip,
bileğe kadar uzanan “bottinelaer” adlı formlar moda olmuştur.
1. Edward 1 inçin (2.5 cm) üç kurutulmuş arpa tanesinin boyuna
eşit olduğunu açıklamıştı. Buna göre, 13 arpa tanesi uzunluğundaki bir çocuk ayakkabısı
13 numara oluyordu.
Ayakkabının insan ayağına uyumu, aşağı yukarı 100 yıllık bir
geçmişi olan “Pedortiks” biliminin alanına girmektedir. Bu bilimin temeli
İngiltere Kralı II. Edward’ ın 1324’ te inç’ i tarif etmesiyle
atılmıştır. Bu tarihten sonra ayakkabılara standart numaralar verilmeye
başlanmıştır.
14. ve 15. yüzyıllarda ayakkabıların burunları aşırı ölçüde
uzamaya başlamıştı. 3. Edward bir yasa çıkardı ve ayakkabıların uçlarının 2
inçi(5 cm)
geçmeyeceğini ilan etti. Kendisinden sonra gelen 2. Richard’ın krallığı
sırasında ise crackows denilen ayakkabıların burnu 18 inçi bile geçmeye
başlamıştı. 15. yüzyılın sonunda ise sivri burunların yerini yuvarlak burunlu
ayakkabılar almaya başladı. 16. yüzyılda erkek ayakkabıları aşırı geniş burunlu
ve ördek gagası biçimindeydi. Ayakkabı modelleri gittikçe farklılaşmaya ve
çeşitlenmeye başlamıştı. Tabanı deri ya da mantardan, üstleri kadife, ipek ya
ada deriden ayakkabılar yapıldı. Yine aynı dönemde farklı renkteki astarın
görünebilmesi için ayakkabılara da yırtmaç yapılmaya başlandı. Kadın
ayakkabıları erkek ayakkabılarına benzerdi. Fakat uzun eteklerin altında
kaybolduğundan dikkatleri çekemiyordu.
Bugün kullanılan İngiliz Ölçü Sistemi, 1880 yılında, New
York’ lu Edwin B. Simpson tarafından başlatılmıştır. Bu ölçü sistemi, her bir
numara artışında ayakkabının 1/3 inç büyümesini, ¼ inç de genişlemesini esas
almaktadır.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 13.11.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder