Fukiyama Nietzsche’nin
“nihilistik” yani inkârın inkârıyla yaşamı gereksiz bulucu anarşist “son
adam”ına gönderme yaparak, bir AVM’den çıkıp diğerine girmekten başka arzusu
olmayan narsist yani özsever, kendine tapan (eskiden böylelerine kendinden
başkasını sevmeyen derdik) tüketicilerden oluşacağını varsaymıştı. Friedman’da
her şeyin parayla karşılığını bulması gerektiğini belirtiyordu. Bunun için
devlet her alandan çekilmeden paracı ekonomi kurulamıyordu (rahmetli Özal onun
para politikalarını uygulayarak ilk özelleştirme hareketiyle devleti küçültmeyi
hedeflemişti). Ülkeler böylelikle düzenlendikten sonra onları yönetmek kolaydı.
Samuel Huntington’un1980’lerde 1990 sonrasının dünyasını anlatırken komünizm’in
yerini İslamiyet’in alacağını belirttiği “Medeniyetler Çatışması”nın üstüne AVM ve alışveriş çılgınlığını koyunca dinsel
sloganları söyleyenle karşı çıkanlar farkında olmadan aynı yerde oluyorlar.
Çünkü istedikleri bu! Alış veriş çılgınlığıyla gelinen noktada ne GDO’lu besin
düşünülür, ne ülkenin değişen, gerilen yapısı... üstelik eski gelirlere sahip
olunamadan.
Bunu bana bir hanım doktorla
yapılan söyleşi hatırlattı. Deniz Aytekin’in Selma Hekimle yaptığı söyleşiye
devam ediyoruz.
D.A.: Bir yıl
öncesine kadar düzenli olarak satın alıp kullandığınız fakat aslında alınmasına
hiç gerek olmayan, hiçbir işe yaramayan üç şey sayabilir misiniz?
S.H.: Nasıl bir
tüketim alışkanlığınız olduğuna bağlı, kullanan için her renge göre deterjan,
her uzva göre krem var. Ben zaten çok fazla kozmetik ürün kullanan biri
değildim arada bir heveslenip alırdım, biraz kullanıp kenara koyardım. Tamamen
bıraktığım ürünler yumuşatıcı, deodorant ve saç kremi. Özellikle yumuşatıcı dünyanın
en saçma ürünüymüş, onu yerine elma sirkesi kullanıyorum. Bir de genel olarak
her şeyin fazlası gereksiz tabii ki.
*
*
Gene araya giriyorum. Bir
boykot çağrısı gelince hemen Cocacola gelir akla. İster espri olsun ister
gerçek, araştırma sonucu yüzde yüz yerli olan bir bulgurumuz olduğu söyleniyor,
birde ayran... bilgisayardan internete, gıdadan temizliğe, sağlık gereçlerinden
ilaca ne varsa boykota gidilmesi gerek oysa. Anadan-Babadan kalma usüller halâ
hafızalarımızda. Onlarla hayatımızı sürdüremez miyiz, ne dersiniz?
*
D.A.: Satın almama
deneyimi mutlaka yaşam alışkanlıklarınızı da etkilemiştir. Bu deneyimi yaşarken
daha az çöp üretmeye çalışan bir insana da dönüştüğünüzü görüyoruz. Başka ne
gibi konularda gözünüz açıldı ve alışkanlıklarınız değişti bu süreçte?
S.H.: Evet atıklara dikkat ediyorum. Bu iki
uçlu bir şey hem doğadan alıyorsunuz hem de ona atığınızı bırakıyorsunuz. Artık
ikinci el almaya yerel, ekolojik ya da doğal ürünler kullanmaya çalışacağım.
Şimdiki hedefim ise az eşyayla sade yaşamak.
*
*
Son kez araya gireyim izninizle. Doğu toplumlarının genel
ahlâk anlayışı en az üzerine kuruludur. Bunun için bedenlerini çok sıkı
denetleyen öğretileri, dinleri vardır. Kendilerini bir tabuta koyup kış boyunca
uyuyabilirler. Çinlilerin Taocu yaşam felsefesi çok seyrek nefes alıp uzun sürede
vermekle başlar. Hayvanların kış uykusundan tutunda cinsel uyarılmaya kadar her
şeyi denetlemeye dayanan doğu felsefesinin amacı insanın doğa varlığı olmaktan
çıkmasını önlemektir. Doğayla uyumlu bir yaşam en iyi yaşam biçimidir onlara
göre. İhtiyaçtan fazlasını tüketmek diğer canlıları yok etmektir.
Batı felsefesi doğaya uyum yerine doğaya hükmetmeye
dayalıdır. Doğaya hükmetme amacı yaşamın içine konforu sokmuştur. Konfor için
gerekli olan alet ve gereçleri üretirler durmadan. Bunun içinde tüketmek
esastır. İnsan aslına yabancılaşır ama ne gam.. batının üstünlüğü doğu
dünyasını da değiştirmiştir. Vietnam savaşını Amerika kaybetmiştir ama Amerikan
tarzı yaşayış dünyayı sarmıştır. Bugün Rusya’da da aynı tüketim modellerine rastlarız, Arap
ülkelerinde de, Çin’de de, Japonya’da da.. ülkemizde bu modelin içindedir ve
2000’li yıllarla birlikte bu çılgınlık derecesinde artmıştır.
Daha az eşyayla daha sade yaşamak kaç kişinin aklında
vardır, kaç kişinin hedefi olabilir? Daha büyük ev, daha lüks araba, son
teknoloji telefon istemeyen, gelire bağlı olarak “enler ve dahalar”a daha büyük
yat yada gemi, daha büyük otellere şirketlere, jiplere sahip olmak gibi düşkün
olmayan yok gibidir. Bu bizim sonumuzu getirecek, kaçış yok!
Bakın doktor hanım daha neler demiş?
*
D.A.: Bir yılı
başarıyla geride bıraktınız. Bu yıl satın alma konusundaki planlarınız nasıl?
Bir yıllık deneyimin ardından bu serüvene nasıl devam etmeyi düşünüyorsunuz? Bu
hayat boyu sürecek bir deneyime evrilecek mi? Evrilecekse nasıl olacak?
S.H.: Geçtiğimiz bir yıl içinde
ihtiyaçlarımı dahi satın almamıştım, bundan sonra daha öncesine dönüp eskisi
gibi alışveriş yapmam imkânsız. Belki sadece ihtiyacım olan şeyleri alabilirim
ama hep bir farkındalığı korumak gerekiyor, yoksa ihtiyaç denen göreceli bir şey.
Bir de sadece alışveriş konusuna takılıp kalmamak lazım; doğayla, bütün
türlerle ve diğer insanlarla ilişkilerde eşitliliğe dayanan daha bütünsel bir
bakış açısı geliştirmeli.
D.A.: Ürün satın almama kararınız beslenme alışkanlıklarınızı nasıl
etkiledi? Paketli gıdadan uzak durmayı başarabiliyor musunuz? Gıda
alışverişlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz? Kazandığınız yeni alışkanlıklar
var mı?S.H.: Et yemeyi bıraktım. Bisküvi cips, hazır çorba, pastörize süt ve yoğurt, margarin, hazır sos vs gibi işlenmiş gıdaları tüketmiyorum. Evde daha çok yemek yapıyorum.
D.A.: Ütopik de olsa hayalinizdeki ideal yaşamı iki cümleyle anlatabilir misiniz?
S.H.: Sadece tüketim alışkanlıklarıyla
böyle bir yaşam kurgulamak biraz eksik kalabilir zira kapitalizmin hüküm
sürdüğü bir dünyada iki cümleyle anlatılmayacak kadar karışık dinamikler var.
Kendi küçük yaşamım için daha sade, doğal ve samimi bir yaşam diyebilirim.
SON
Yayın Tarihi: 25.12.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder