31 Aralık 2015 Perşembe

KÜRESELLEŞME AVM VE ALIŞ VERİŞ ÇILGINLIĞI 4



Fukiyama Nietzsche’nin “nihilistik” yani inkârın inkârıyla yaşamı gereksiz bulucu anarşist “son adam”ına gönderme yaparak, bir AVM’den çıkıp diğerine girmekten başka arzusu olmayan narsist yani özsever, kendine tapan (eskiden böylelerine kendinden başkasını sevmeyen derdik) tüketicilerden oluşacağını varsaymıştı. Friedman’da her şeyin parayla karşılığını bulması gerektiğini belirtiyordu. Bunun için devlet her alandan çekilmeden paracı ekonomi kurulamıyordu (rahmetli Özal onun para politikalarını uygulayarak ilk özelleştirme hareketiyle devleti küçültmeyi hedeflemişti). Ülkeler böylelikle düzenlendikten sonra onları yönetmek kolaydı. Samuel Huntington’un1980’lerde 1990 sonrasının dünyasını anlatırken komünizm’in yerini İslamiyet’in alacağını belirttiği “Medeniyetler Çatışması”nın üstüne AVM ve alışveriş çılgınlığını koyunca dinsel sloganları söyleyenle karşı çıkanlar farkında olmadan aynı yerde oluyorlar. Çünkü istedikleri bu! Alış veriş çılgınlığıyla gelinen noktada ne GDO’lu besin düşünülür, ne ülkenin değişen, gerilen yapısı... üstelik eski gelirlere sahip olunamadan.

Bunu bana bir hanım doktorla yapılan söyleşi hatırlattı. Deniz Aytekin’in Selma Hekimle yaptığı söyleşiye devam ediyoruz.

D.A.: Bir yıl öncesine kadar düzenli olarak satın alıp kullandığınız fakat aslında alınmasına hiç gerek olmayan, hiçbir işe yaramayan üç şey sayabilir misiniz? 
S.H.: Nasıl bir tüketim alışkanlığınız olduğuna bağlı, kullanan için her renge göre deterjan, her uzva göre krem var. Ben zaten çok fazla kozmetik ürün kullanan biri değildim arada bir heveslenip alırdım, biraz kullanıp kenara koyardım. Tamamen bıraktığım ürünler yumuşatıcı, deodorant ve saç kremi. Özellikle yumuşatıcı dünyanın en saçma ürünüymüş, onu yerine elma sirkesi kullanıyorum. Bir de genel olarak her şeyin fazlası gereksiz tabii ki.
*
Gene araya giriyorum. Bir boykot çağrısı gelince hemen Cocacola gelir akla. İster espri olsun ister gerçek, araştırma sonucu yüzde yüz yerli olan bir bulgurumuz olduğu söyleniyor, birde ayran... bilgisayardan internete, gıdadan temizliğe, sağlık gereçlerinden ilaca ne varsa boykota gidilmesi gerek oysa. Anadan-Babadan kalma usüller halâ hafızalarımızda. Onlarla hayatımızı sürdüremez miyiz, ne dersiniz?
*
D.A.: Satın almama deneyimi mutlaka yaşam alışkanlıklarınızı da etkilemiştir. Bu deneyimi yaşarken daha az çöp üretmeye çalışan bir insana da dönüştüğünüzü görüyoruz. Başka ne gibi konularda gözünüz açıldı ve alışkanlıklarınız değişti bu süreçte?
S.H.: Evet atıklara dikkat ediyorum. Bu iki uçlu bir şey hem doğadan alıyorsunuz hem de ona atığınızı bırakıyorsunuz. Artık ikinci el almaya yerel, ekolojik ya da doğal ürünler kullanmaya çalışacağım. Şimdiki hedefim ise az eşyayla sade yaşamak.
*
Son kez araya gireyim izninizle. Doğu toplumlarının genel ahlâk anlayışı en az üzerine kuruludur. Bunun için bedenlerini çok sıkı denetleyen öğretileri, dinleri vardır. Kendilerini bir tabuta koyup kış boyunca uyuyabilirler. Çinlilerin Taocu yaşam felsefesi çok seyrek nefes alıp uzun sürede vermekle başlar. Hayvanların kış uykusundan tutunda cinsel uyarılmaya kadar her şeyi denetlemeye dayanan doğu felsefesinin amacı insanın doğa varlığı olmaktan çıkmasını önlemektir. Doğayla uyumlu bir yaşam en iyi yaşam biçimidir onlara göre. İhtiyaçtan fazlasını tüketmek diğer canlıları yok etmektir.

Batı felsefesi doğaya uyum yerine doğaya hükmetmeye dayalıdır. Doğaya hükmetme amacı yaşamın içine konforu sokmuştur. Konfor için gerekli olan alet ve gereçleri üretirler durmadan. Bunun içinde tüketmek esastır. İnsan aslına yabancılaşır ama ne gam.. batının üstünlüğü doğu dünyasını da değiştirmiştir. Vietnam savaşını Amerika kaybetmiştir ama Amerikan tarzı yaşayış dünyayı sarmıştır. Bugün Rusya’da da  aynı tüketim modellerine rastlarız, Arap ülkelerinde de, Çin’de de, Japonya’da da.. ülkemizde bu modelin içindedir ve 2000’li yıllarla birlikte bu çılgınlık derecesinde artmıştır. 

Daha az eşyayla daha sade yaşamak kaç kişinin aklında vardır, kaç kişinin hedefi olabilir? Daha büyük ev, daha lüks araba, son teknoloji telefon istemeyen, gelire bağlı olarak “enler ve dahalar”a daha büyük yat yada gemi, daha büyük otellere şirketlere, jiplere sahip olmak gibi düşkün olmayan yok gibidir. Bu bizim sonumuzu getirecek, kaçış yok!

Bakın doktor hanım daha neler demiş?
*
D.A.: Bir yılı başarıyla geride bıraktınız. Bu yıl satın alma konusundaki planlarınız nasıl? Bir yıllık deneyimin ardından bu serüvene nasıl devam etmeyi düşünüyorsunuz? Bu hayat boyu sürecek bir deneyime evrilecek mi? Evrilecekse nasıl olacak? 
S.H.: Geçtiğimiz bir yıl içinde ihtiyaçlarımı dahi satın almamıştım, bundan sonra daha öncesine dönüp eskisi gibi alışveriş yapmam imkânsız. Belki sadece ihtiyacım olan şeyleri alabilirim ama hep bir farkındalığı korumak gerekiyor, yoksa ihtiyaç denen göreceli bir şey. Bir de sadece alışveriş konusuna takılıp kalmamak lazım; doğayla, bütün türlerle ve diğer insanlarla ilişkilerde eşitliliğe dayanan daha bütünsel bir bakış açısı geliştirmeli.
D.A.: Ürün satın almama kararınız beslenme alışkanlıklarınızı nasıl etkiledi? Paketli gıdadan uzak durmayı başarabiliyor musunuz? Gıda alışverişlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz? Kazandığınız yeni alışkanlıklar var mı?
S.H.: Et yemeyi bıraktım. Bisküvi cips, hazır çorba, pastörize süt ve yoğurt, margarin, hazır sos vs gibi işlenmiş gıdaları tüketmiyorum. Evde daha çok yemek yapıyorum.

D.A.: Ütopik de olsa hayalinizdeki ideal yaşamı iki cümleyle anlatabilir misiniz?
S.H.: Sadece tüketim alışkanlıklarıyla böyle bir yaşam kurgulamak biraz eksik kalabilir zira kapitalizmin hüküm sürdüğü bir dünyada iki cümleyle anlatılmayacak kadar karışık dinamikler var. Kendi küçük yaşamım için daha sade, doğal ve samimi bir yaşam diyebilirim.


SON



Yayın Tarihi: 25.12.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder