31 Aralık 2015 Perşembe

AYAK KABI YANİ AYAKKABI Evde Kapı Önündeki Ayakkabılar…


Ayak ve ayakkabı üstüne ayırdığımız uzun soluklu yazı dizimizi bugün bitiriyoruz. Bugüne kadar Ana Başlığın altında üç ayrı başlık altına topladık yazımızı. İlk bölümler “Ayak Kabı, Yani Ayakkabı” adı altında 9 bölüm sürdü. O bölümlerde dünyada ve bizde ayakkabı tarihine yer verdik. “Ayak Kabı, Yani Ayakkabı” ana başlığının altında “Ayakkabı Üstüne Özlü Sözler”e 4 bölüm yer verdik. Bugünkü son bölümle 14. bölüme, 2 yazıda dünya engelliler günü nedeniyle düzenlediğimiz etkinlik konusu araya girince 6. haftaya ulaştık.  

*

Kalabalık bir evin önü ayakkabıdan geçilmez. Bir cenaze evinde veya bir düğün evinde ayakkabılardan geçit bulmak çok zordur. İlle üstlerine basılırlar, ille öteye beriye itilirler. O evden çıkanlarda bu yüzden ayakkabılarını bulmakta zorlanırlar.

Bizim toplumumuzda ayakkabı ile eve girme alışkanlığı yoktur. Dışarının pisliği içeri taşınmaz. Şehirlerimizin ana caddeleri, meydanları sabunlu sularla yıkanmaz. Batılı ülkelere gidip de gelenler en çok oralardaki temizlikten söz ederlerdi. Rahmetli amcam Almanya’da, daha sonra Hollanda’da yaşamıştı. Her gelişinde ayakkabılarını yıllarca boyatmadığından söz ederdi, bizde o devirlerde şaşardık.

“Temizlik imandandır” sözüyle hareket eden en pasaklı insanımız bile ayakkabısını dışarıda çıkarır, eline alıp ayakkabı dolabı veya rafına koyar. Kimileri ayakkabılarını evde biri var havasını vermek için kapı önünde bırakır. Kısa süreli misafirliklerde ayakkabılar kapı önünde sahibini dönüş için bekler. Hoş bir görüntü çıkmaz ortaya. Bu açıdan bakıldığında kapı önlerinde tutulan ayakkabılar yüzünden ev sahibini kınamamak olur mu? Olsa bile bu, içeri ayakkabı ile girilsin, ayakkabı ile dolaşılsın demek mümkün değildir! Bir raf veya dolap oluşturmaksa şart.

Çoğumuz “kapı önündeki ayakkabılar hırsızlığı önler” diye düşünürüz. Bana kalırsa hırsızlığı özendirirde. “İçeride birileri var” izlenimini vermek, bu izlenimin verilmemesi durumunda evin soyulmasına davetiye çıkarmaktır. Ayrıca hırsızların geliştirdikleri yöntemle, bir evin boş olup olmadığını anlamaları çok kolaydır!

Hiç düşündünüz mü acaba? Kendine ve komşuna tuzak kur deseler kapı önüne bırakılan ayakkabılar kadar masum, basit tuzak kurulamaz. Ortaya çıkan bir tehlike veya bir durum sırasında aceleden o ayakkabılara takılıp düşülebilir. En azından zaman kaybedilebilir.

Bir evin hanımının tembel ve pasaklının biri olduğunu kapı önündeki ayakkabılardan anlamak mümkündür. Eğer ayakkabılar düzensiz, karma karışık duruyorsa o evin içi de özensizdir. Özensizlikte tembelliğin ve pasaklılığın en üst düzeyde yansımasıdır. Bir kadın tembelse bir metrekarelik antreyi temiz tutmayı akıl edemez. Ederse üşendiğinden temiz tutamaz. Kendisi veya başka biri geldiğinde, çıkarılan ayakkabıyı dolaba veya rafa koymak öylesine zül gelir!

Biliyor musunuz? Kapı önünde bırakılan ayakkabılar sadece düzensizliği göstermez, sağlıklı temizlik anlayışından uzak olunduğunun işaretidir de. Bazıları ayakkıbaları dolaba yada rafa taşımak yerine dışarıda bırakarak kiri de dışarıda bıraktığını zanneder. Oysa kokan çorap gene kokar, hemde (değiştirilmezse ve ayak yıkanmazsa) daha beter kokar. Sağlık için temizlik, sağlıklı temizlik (hijyen dedikleri şu yabancı kelime) kokuyu giderir, ayak mantarını önler. Bunun için sık sık yıkanılmalı, iç çamaşır ve çoraplar sıkça değiştirilmelidir.
Gene sağlıklı temizlik için kapının önündeki paspası bir fincan çamaşır suyuyla ıslatmak, ayakkabıların altının mikroplardan arındırılmasını sağlayacaktır.

Apartmanlarda daire kapılarının açıldığı ortak kullanım alanlarıdır. Oralarda kapıların önünde ayakkabılar bırakılırsa görüntü kirliliği oluşur. Komşuluk ilişkileri yönünden bakılırsa bu komşuya saygısızlık demektir. Pis kokması da işin cabasıdır. Evinde yeterli temizliğe sahip olamayan kimi pasaklı, tembel, üşengeç ev kadınları içerde istemedikleri ayakkabıları, kapısının önünde, yani apartman ortak kullanım alanında bırakmakla, komşuya saygısızlık yapmış ve bencilce davranmış olmaz mı sizce, ne dersiniz? Oysa kapı önündeki ayakkabılar evde kapladığı alan, dışarıda kapladığı alandan fazla değildir. Ama birisi kendi evidir, diğeri, adı üstünde; “Apartmanın Ortak Kullanım Alanı”dır. Yasa gereği “Apartman Ortak Kullanım Alanları”nda paspaslardan başka bir şeyin olmaması gerekir. Bundan daha kötüsünü müstakil evlerde yaşadığımız bir komşumuzdan görmüştüm. Evinin önündeki küçük bahçesinin her yanı beton olduğu için saksıda çiçek yetiştiriyordu. Zamanla saksılar yetmedi, iki sokağa bakan bahçe duvarının dışına parke taşların üstüne tek sıra saksıları dizdi. O da yetmedi önce çift sıra dizdi, sonrada parke taşlardan ikinci bir duvar gibi duvar ördü, içini toprak doldurarak yolu işgal ettiği için hiç utanmadan, hiç sıkılmadan çiçeklik tarhlar düzenledi. İnanın zamanla yolun yarısına erişti. Ben yaptım oldu anlayışındaki insanlarca ayakkabı bırakma işi de böyle sonuçlanabilir. Bir gün bakarsınız, kapınızı açtığında bir sürü ayakkabıyla karşılaşırsınız. Kent yaşamını, ortak yaşam alanlarında yaşamamayı bilmemek böyle bir şey işte…


SON


Yayın Tarihi: 13.12.2015

1 yorum: