28 Haziran 2012 Perşembe

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 7

Dilimize ustaca girmiş, olmayacak hayal ürünü şeyler anlamında kullandığımız “lafontenden masallar” deyimimiz vardır. Masallar yazarak dünya edebiyat tarihine girmişLa Fontaine” isimli Fransız masal yazarının masallarında hayvanlarla insanların konuşması demek olan “fables” tarzının olması bu deyimimizin doğmasında etkisi vardır. Peki bu “fables”ların oluşmasının temelinde “Güvâhî”nin olduğunu düşünebilir misiniz? Mehmet Serhan Tayşi bu konuda bizlere şunları anlatıyor.    

XVII. asırda İstanbul’daki Fransız Konsolosluğu’nda bir ara görev yapan La Fontaine’nin, eski Yunanlı “Aisopos’dan (Ezop) aldığını söylediği “Fables” kitabının, Güvâhî’nin “Pend-Name”sinden esinlenerek yazıldığı oryan­talistlerce ifade edilmektedir. Yazarın biyografisin­de değinilen “La Fontaine fabl’larında genellikle Aisopos geleneğinden, ikinci derlemede ise daha çok Doğu edebiyatından yararlandı” detayında bu vardır.”

Bu karşılıklı etkileşim süreçleriyle bugünkü dünyanın oluştuğunu söyleyebiliriz. Buradan da yarınların oluşacağı açıktır. Yarınların oluşmasında katkımız ne ve ne kadar olacaktır. Esas sorun budur.

Dün bunu iyi-kötü sağlamışız. Yarına katkımızın ne olacağı konusunda iç siyasal tartışmalarımıza bakarak umutsuz olmak için birçok nedenimiz olabilir. Fakat umutsuz olmaya hiç gerek yok! Sesi duyulmayan büyük bir çalışan, üreten; emek ve sermaye kanadının iki kesiminde de yer alan önemli bir kitlemiz var! Üstelik bundan sonra bu kitlenin içinde yer alacak olanlar oldukça iyi eğitimliler ve ne istediklerini biliyorlar.  Siyasetçiler bütün halkın olduğu gibi onlarında sözcüsü ve hizmetçisidirler. Pek iyi bir sözcü ve hizmetçi olamasalar bile üreten kitlemizin isteklerini yapacaklardır.

Biz gene “Güvâhî” konumuza dönelim. “Güvâhî”nin verdiği esere gösterilen ilgiye karşılık, şairliğinden övgüyle pek değinilmiyor. Hatta başarısız bulurlar bile. Mehmet Serhan’a kulak vermeye devam edelim.  

“Güvâhî’nin eseri zamanında büyük övgüler almış, eserin muhteviyatı konusunda herkes hem­fikir olmuş, ancak şairliği zaman zaman eleştiri­lerden nasibini almıştır: Dehri Dilçin, Güvâhî’nin Pend-nâme’yi yazmak için dünyaya geldiğini belirtmektedir: “Bilhassa Pend-nâme-i Güvâhî, atasözleri ba­kımından çok zengin ve emsalsizdir. Atasözlerini nazma geçmekte Güvâhî o kadar kudret göstermiş ve muvaf­fak olmuştur ki, kendisinin yalnız bu işi başarmak için dünyaya geldiği ve bu hususta kullandığı vezin de adeta atasözleri için hassaten icat edilmiş olduğu fikrini hatıra getirmektedir.” 

Mustafa Özkan, Güvâhi’nin şiir­lerinden onun pek kuvvetli bir şair olmadığı; ancak onun atasözlerini ve deyimleri nazma geçirmede maharet sahibi olduğu kanaatindedir. Latîfî de Tezkiresi’nde, Güvâhî’nin nazmında incelik ve gazellerinde hemen hiç zarafet olmadığını belirtmiştir. Kemal Eyüboğlu, “Görünüşe göre çağının gidişine uyarak atasözleri­ni ‘berceste’ kalıpları içinde, ağdalı bir dile çeviren Güvâhî, Hıfzî, Vâcid gibi tek tük ozanların çabası, kendi zamanlarında bile kâğıt üstünde kalmıştır” görüşüyle, Güvâhî’nin eserinde kullandığı ağır dili eleştirmektedir.”

“Güvâhî”yi anlamak için başkalarının sözlerini bırakıp eserine bakmak gerekir. Onu mercek altına alıp incelemeye başlayalım artık.. “Pend-Nâme” adını taşıyan eserde atasözlerinin, halk deyişlerinin ve deyimlerinin manzum olarak bulunduğunu biliyoruz. Bu eseri inceleyen ve bizlere sunan Mehmet Serhan Tayşi’yi okumaya devam edelim.

“Pend-Nâme”

“Nasihat-nâme de diyebi­leceğimiz bu eserinde Güvâhî, atasözleri, halk deyişleri ve de­yimlerine son derece geniş yer vermiş, onları aruzla ve mes­nevi kalıpları içinde manzum hikâyeler şeklinde ifade etmiş­tir.
Samed Alizade, Oğuznâ­me ile Türkiye’de yayınlanmış atasözlerine ait bazı eserler üzerinde bir karşılaştırma yapmış ve Güvâhî’nin Pend-nâme’sindeki 475 atasözünden  220’sinin or­tak olduğunu tespit ettiğini belirtmiştir.
Pend-Name’de Mesnevi formundaki hikâyelerin başlıkları şöyledir:”

Başlıklara bakarak Güvâhî’nin yazdıkları konusunda fikir sahibi olmak mümkün. Başlıkları bu gözle görerek okuyalım.

1- Devlet büyüklerine karşı gelmenin mahsur­ları.
2- Kadı efendilerin ziyafete düşkünlükleri ve bunların mesleklerine verecekleri zararlar.
3- Vazifesini kötüye kullanan devlet ricali ve ulularından şikâyet olmaması için lazım gelen iyi huy ve meziyetler.
4- Kadıların rüşvet yemeleri ve halkın şikâyet­leri.
5- Büyük kişilere düşmanlığın sonunda, kişi­nin kendisinin zarar göreceği. 
6- Zararlı varlıkların, başkasına zarar verme­mesi için yok edilmesinin meşruluğu.
7- En kötü insanların dahi, insan olmak haysi­yetiyle bir değere sahip olduğu…
8- Ulakların halka yaptıkları zulümler ve hal­kın şikâyetleri…
9- Açgözlülük ve doymazlığın kişiye verdiği zararlar.
10- Kanaatkârlığın faydaları.
11- Düşmana karşı hile yapmanın ve tuzak kurmanın doğru olduğu.
12- Hileyle düşmanı zararsız hâle getirmenin ve az kan dökülme­sini sağlamanın fazileti.
13- Vatan sevgisi.
14- Ad ve san (güzel isimle ta­nınma) sağlamanın önemi.
15- Kişinin işini, kendisinin yapmasının önemi (Kendi işini kendi yaptığı için kurdun ensesi kalındır, güçlüdür, denir).
16- Çalışmanın faydaları, tem­belliğin zararları (Nitekim “işleyen demir ışıldar” atasözü bunu teyit eder).
17- Beceriksiz kişilerin her za­man ve her yerde başarısız olmaları.
18- Kardeş sevgisi ve önemi.
19- Türklerin cahilliği. (Yörük taifesi kastedili­yor).
20- Türklerin konukseverliği ve ehl-i fütüvvet olmaları.
21- Kadıların, devlet büyüklerinden şikâyetleri.
22- Hocaların ikiyüzlülüğü, başkalarına öğüt­lediklerini kendilerinin yapmamaları (Nitekim, “İmam halka verir talkını, kendi yutar salkımı” denir).
23- Herkesin çocuğunun kendisine güzel gö­ründüğü (atasözünde “Kuzguna yavrusu anka / şahin görünür” denir).
24- Güzel huylu ve akıllı oğlan yetiştirmenin faydaları (Sadaka-i cariyedir).
25- Kötü huylu oğlan yetiştirmenin zararları.
26- Evlenmek isteyen bir kızın tasası ve iyi kız­ların hâlleri.
27- Aşkı tanımayan insanların hayvandan farksız oluşları.
28- Âşıkların sevdiklerini herkesten güzel gör­meleri (Aşkın gözü kördür).
29- Evlilik dertleri, iyi ve kötü erkeğin verece­ği, fayda ve zararlar.
30- Dul kadınlarla evlenmenin sakıncaları, genç kız ve bakirelerle ev­lenmenin faydaları.
31- İyi ve sağlam dost edinmenin önemi. Yalancı, kötü dostların vefasız­lıkları ve uzak durulmasının lüzumu.
32- Yersiz söz söylemenin sakın­caları.
33- Kişilerin kendi silahlarıyla av­lanması (Ava giden, avlanır)
34- Güzel konuşmanın faydaları.
35- Yersiz söz söylemenin zararları.
36- Kendi kusurunu görmeden, başkalarının kusurlarını aramanın za­rarları.
37- Cömertliğin faziletleri.
38- Güzel ve sade giyinmenin fay­daları.
39- Konukseverliğin fayda ve se­vapları.
40- Aç doyurmanın sevapları.
41- Allah’ın emrini (Tanrı buyru­ğunu) kimsenin değiştiremeyeceği…


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 06.06.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder